🌾 Geç Öğrenilen Gerçekler

297 57 8
                                    


Jungkook ile uzun zamandır görüşmüyorduk.

Her gün bir yere giderken görüyordum onu ancak ne olduğuna bakmamıştım.

Fazla umursamazdım sanırım.

Ben bunları düşünürken sınıfın kapısı sonuna kadar açılmıştı.

Namjoon hyung dizlerinin üzerinde duruyordu.

Kapüşonlusundan tutan kişi de Jungkook'tu.

"Ne oluyor?!" Biri ileri adım atsa da Jungkook onu nefessiz bırakarak gelen kişiyi uzak tutmuştu.

Ayağı kalktım ve büyümüş gözlerimle olanları izlemeye başladım.

"Öt!" Namjoon hyung korkuyla kafasını olumsuzca salladı.

Ne oluyordu bilmiyordum ancak kaos vardı, bu kesindi.

"Kook n'apıyorsun?" Gözlerini benimkilerle buluşturdu.

"Bütün pisliklerin nedenini öğrendim ama... Neyse." Birden bıraktığı çocuk öne doğru düştü ve derin derin nefes alarak ayağı kalktı.

"Sonuçta bana inanmayacaksınız..." Elleri cebinde sınıftan çıkan Jungkook'a şaşkınlıkla bakıyordum.

Namjoon'un yanına gittiğimde hâla kendine gelememişti.

"İyi misin?" Kafa salladı ve üzerini düzeltti.

"Arsız Jeon." Dudaklarımı yalayarak onu kapı önüne sürükledim.

"Anlat, ne diyecekti?" Bilirdim ben malımı, bir şey vardı.

"Deli değil mi, tuttu beni sürüklemeye başladı. Ona sahip çık, ben değil başkası onu fena yapar." Özür dilemiştim Jungkook adına ve merdivenlere doğru adımlamıştım.

Nerede olabilirdi?

Okulu dolaşsam bile onu bulamamıştım.

Tam geri dönecekken aklıma gelen yer ile adımlarımı kafeteryaya çevirdim.

İçeri girdiğim zaman direkt mutfağa yönelmiştim.

Bingo!

Doğru tahmin etmiştim. Orada oturuyordu.

Öksürerek dikkati üzerime çekmiştim. Şaşırmıştı fazlasıyla ancak bu detayı es geçerek onu bileğinden kavramıştım.

"Gel benimle." Sesini çıkarmadan beni takip ediyordu.

Sonunda kör bir noktaya geldiğimizde ona bakmaya başladım.

"Neden böylesin?" Elimi yüzüne koydum ve okşadım.

"Beni de kendini de yaralıyorsun." Gözlerini yumdu.

"Hyung, hiçbir şey bilmiyorsun." Elimi çekerek kollarımı önümde birleştirdim.

"O zaman anlat. Anlat da bileyim, ona göre davranayım." Alaylı bir şekilde güldü ve kafasını olumsuzca salladı.

"Bak, ilk hatan burada işte. Anlat diyorsun, anlamak istemiyorsun. Biraz düşünseydin hâlimi böyle demezdin hyung." Kalakalmıştım. Diyecek bir sözüm dahi yoktu.

"Ben..." Elini ağzıma koymuş ve beni susturmuştu.

"Gerek yok, ben hallediyorum." Kırışmış gömleğine, dağınık saçlarına ve yamuk kesilmiş tırnaklarına baktım.

"Öpeyim mi?" Şaşırmıştı.

"N-ne?" Elini avucuma alıp parmaklarından öptüm.

"Derin ve yamuk kesmişsin. Acıyordur şimdi... Ondan." Dolu gözleriyle bana baktı ve beni tekrar etti.

"Öpeyim mi?" Gülümsedim.

"Neremden?" Eğildi ve kalbimden öptü.

"Birkaç güne fazla acıyacak da ondan öpeyim dedim." Kaşlarımı çattım.

"Nedenmiş?" Dudaklarını yaladı ve konuştu.

"Bana inanıyor musun?" Boş boş baktım.

"Ben seni tanımıyorum Kook." Dönüp gitmişti.

"Bir hafta sonra görüşürüz, hyung." Neydi bu şimdi?

Yine ve yine takılmayarak bende uzaklaştım o alandan.

1 hafta sonra.
Saat: 12.30

Yatakta dönüp dururken birden kapı çalmıştı.

Oflyarak kapıyı açmış ve kapı pervazına yaslanan Jungkook'a bakmıştım.

"Ne var?" Aramız kötüydü.

Bileğinde olan dövmeyi ovaladı ve bana baktı.

Sahi, o dövmeyi ne zaman yaptırmıştı?

Saçları da değişikti... Ben bunu şimdi fark ediyordum.

"İp lazım." Onayladım ve garaja gittim.

İpi bulduğumda ise elime almış ve ona götürmüştüm.

"Al." Uzattığım ipe baktı ve eline aldı.

"Sağol. Ve... Gece atacağım mesaj ile evime gel." Kafa salladım ve kapıyı kapattım.

Yarım saat sonra falan bir mesaj gelmişti.

Gönderen: Minik kuşum

Sabah 05.30 gibi evime gel, içeri girdiğinde yan tarafta duran mektupları çantana at ve direkt odama çık.

Okuduktan sonra telefonu kapatmış ve alarmı kurmuştum.

Biraz erken gidecektim.

Konuşmamız gerekti.

"Kaç bakalım, daha ne kadar kaçacaksın?"

Diğer bölüm final.

Bol Yoonkook'lu günler. 🌹🌹🌹

Petunya • YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin