Birkaç hafta içinde Jungkook ile aram fazlasıyla açılmıştı.Bilgisayar dersindeydik ve herkes bir şeylerle uğraşıyordu.
Öğretmen odadan çıkar çıkmaz herkes kahkaha atmaya başlamıştı.
"Oğlum şuna bakın! Jeon orospu da olurmuş." Kahkaha atanların yanına gelmiş ve neden bahsettiklerine bakmaya çalışmıştım.
Bu fotoğraflar...
Korkunçtu.
"Yoongi bu sana da mı böyleydi?" Sustum sadece. Seviyemi indiremezdim onların seviyesine.
Zil çalana kadar sinirle bekledim.
Denileni yedirememiştim kendime.
Jungkook'a o gözle bakmama imkân yoktu!
Zil çalan çalmaz çantamı alma zahemtine bile girmeden hazırlık sınıfının olduğu kata indim.
Bir çember içindeydi ve hakarete maruz kalıyordu anlaşılan.
Onu tuttuğum gibi kendime çekmiştim.
Okulda sert bir yapım olduğu için benden çekinilirdi. Bu yüzden herkes dağılmıştı.
Onu sürükleyerek kör bir noktaya çekiştirdim.
Sormam gerekti; bu ne, neden? Demem gerekti ama bunları yapmamıştım.
Ona sormamıştım ve direkt işleve geçmiştim; ona sert bir tokat atmıştım.
Zaten ayakta duramayan bedeni şokla yere düşmüştü.
Ağzımdan istemsizce o kelime çıkmıştı.
Ona 'orospu' demiştim.
İçi çıkarcasına ağlıyordu ama bana açıklama yapmıyordu.
Yanına çömeldim ve saçlarından tutarak bana bakmasını sağladım.
"Doğruyu söyle!" Korktuğu için daha fazla ağlamaya başlamıştı ve bu sinirimi yeterince bozmuştu.
Ayağı kalkarak onu da kaldırdım ve yakalarından tuttum.
"Eğer bu işte senin parmağın olduğunu anlarsam... Ölürsün." Onu ittirerek hızla sınıfa doğru yürümeye başladım.
Arkamdan seslense bile onu umursamadım, ben onu tanımıyordum.
Akşam olmuş ve ödevlerimi yapıyordum.
Annem ve babam ise oturma odasındaydı.
Kapı sesi duydum ancak onlar açar diye kalkmadım.
Odamın önüne gelen bedenle kim olduğunu anlamıştım.
Çiçek kokan tek tanıdığım Jungkook vardı.
Dönen sandalyemi kapıya doğru çevirdim ve bana çekingence bakan bedene uyuşukça baktım.
Elim... Elimin izi olduğu gibi yüzündeydi.
Bu hâlde tüm gün okulda ve işte miydi?
"H-hyung, özür dilerim..." Ayağı kalkarak yanına gittim ve elimi kaldırdım.
Refleks olarak gözlerini korkuyla yummuştu ancak ben vurduğum yeri okşuyordum.
"Seni dinlemem gerekirdi, asıl ben özür dilerim minik kuşum." Gözlerini aralayarak bana baktı mutlulukla ve sarıldı.
"Ben hiç küsmemiştim ki. Özür dileme, sıkma güzel canını." Ona sarılarak karşılık verdim.
Bir süre sonra ayrılmıştık.
Laptopun başına geçerek onu yanıma oturttum.
"O fotoğrafları sileceğim şimdi, merak etme." Umutsuzca bana baktı.
"Yükleyen yüklemiştir bile telefonuna, siteden silsen ne yazar?" Haklıydı ama yapacaktım.
"Özür niyetine yaptım say." İki dakikaya kalmadan fotoğrafları silmiştim.
"Sağol hyung." Elimi önemli değil gibisinden salladım ve gerindim.
"Şey, uykun geldi sanırım. Ben gideyim." Kafa salladım ve çıkmasını bekledim.
Çıktığında ise Hoseok'u aradım.
"Ne var?" Ofladım ve sandalyede bir tur döndüm.
"Bugün olan olaylardan haberin vardır. Kim yüklemiş?" Bilinmediğine dair bir şeyler zırvalamıştı.
"Kook iyi mi?" Anlatıp anlatmamak arasında kaldım.
Anlatsam ne olurdu? Sonuçta en yakın arkadaşımdı.
"Ona... Tokat attım Hoseok." Oha demiş ve detayları istemişti.
"Daha demin yanımdaydı ve özür diledi, bende diledim ve sarıldık." Bir süre ahizeden ses gelmemişti.
"Dostum onu fazla hırpalama, zor zamanlar geçiriyor." Onay verdim.
"Elimde değildi, birden oldu. Şuan olsa yapmazdım. Ona orospu da dedim o sinirle... Bok gibiyim." Jungook'a ilk defa küfrettiğim için şaşırmıştı.
"Dostum... Fazla olmuş bu dediklerin sanki?" Onayladım sadece. Ne diyebilirdim ki?
Pislik gibi davrandığımı biliyordum, bunu ondan duymama gerek yoktu.
Aslında bunu kimseden duymama gerek yoktu.
Ne mal olduğumu biliyordum.
"Yarın olan sınava çalış gerzek, hadi kapa." Dediğimle aniden kapatmıştı telefonu.
Bende yatağıma girip düşünmeye başladım.
Tamam, bundan sonra Jungkook'u üzmek yoktu!
♤
Öh, içim çıktı bugünden beri bilmem kaç bölüm attım ama pişman değilim..
Neyse,
Bol Yoonkook'lu günler. 🌹🌹🌹