Kapımın önünden gelen hıçkırık sesleri ile televizyonu kapadım ve ayağa fırladım. Gece yarısına az vardı.
Yine Gerard'ın içip kapıma dayanmış olma fikri beynimi ele geçirmişti ama hala dışarı çıkmamıştım. Bir kez yapmış olsa da hep yapacağını biliyordum.
Bana aşık olması benim suçum değildi. Ona aynı duygular ile geri dönmüyordum, çünkü ben kızlardan hoşlanıyordum. O tatlı bir çocuktu ama ona, onun bana yaklaştığı gibi yaklaşmıyordum.
Kapıyı açıp gözlerimi ovaladım ve hıçkırık sesinin geldiği yere baktım, yere.
"Bu da ne sikim?!" Gerard yerdeydi ve etrafta kan vardı. Yere eğildim, yanına. "Neler oluyor Gerard?!"
"Michael öldü." Kaşlarımı çattım ve onu doğrulttum. Bileklerinden durmak bilmeyen bir kan geliyordu.
"Sakin ol, iyi olacaksın." Ceketimi çıkarttım ve iki kolu da iki bileğine sıkıca bağladım.
"Bana yardım etme, bu sefer olmaz."
"Biri 911'i arasın! Lütfen! Yardıma ihtiyacımız var!"
"Eğer şimdi ölmeme izin vermezsen, geri dönüşü olmayacak Frank."
"Kapa çeneni! Saçmalıyorsun! Biri siktiğimin 911'ini arasın!"
"Michael'ım öldü. O... Kendini... Öldürmüş." Dizimdeki başı gitgide aşağı kayıyordu. Bir elimle başının üstünü, diğer elimle de yanağını tuttum.
"N-ne? Ne d-diyorsun?!"
"Senin... Suçun." Ceketten damlayan kanlar üzerime geliyordu.
"Özür dilerim Gerard, özür dilerim. Her şey geçecek. Yeni bir hayata başlayacaksın ve ben senin yanında olacağım."
"H-hayır." Yeşil gözleri bana bayık bayık bakmaya başladığı zaman titreyen alt dudağımı dişledim. Gözlerim dolmuştu. "Alt d-dudağın titrerken... Çok güzel... Görünüyorsun..."
"Seni öpmemi ister misin?" Onu hayatta tutmak için uğraşıyordum.
"Hayır. Bunu... Yaparsan eğer... Yaşamak zorunda... Kalırım." Dudaklarına bir buse kondurdum ve gözyaşlarımın akmasına izin verdim. "Ağlama."
"Sus, lütfen!"
"Günlüğüme bunu yazmak... İsterdim. Beni öptüğünü yani."
"Yazacaksın Gerard. Hatta biliyor musun, ben tam karşında oturup sana bakacağım."
"Hayır." Gözleri ile bir yerlere bakakaldı. "Michael içindekini... Hep merak ederdi."
"Okuyacak, benimle birlikte."
"O öldü."
"Sen ölmeyeceksin." Gözlerini yavaşça kırptı.
"İyi biri... Değilsin. Senin gibi olmamamya çalıştım... Ama... Kişiliksiz biri oldum."
"Sen çok iyi birisin. Ben değilim."
"Seni... Seviyorum."
"911'i arayın! Lütfen!" diye bağırdım ama sonra doğru sessizleştim. Titredi.
"Sence de burası çok soğuk olmadı mı?" Ona sarıldım.
"Geçti Gerard, iyi olacaksın."
Ses veya kıpırtı yoktu.
Geri çekilip ona baktığımda dudakları hafif aralıktı ve gözleri çok az açıktı. Dakikalardır boğazımı acıtan düğümün çözülmesine izin verdim. Hıçkırarak ağlamaya başladım ve onu dizimden kaldırdım. Zayıf bedenini kendime bastırdım. Soğuk değildi veya tamamen sıcak değildi ama en azından bileklerinden akan kanın sıcaklığı tişörtünü ısıtmıştı.
"Seni sevmediğim için özür dilerim."