Jerevia iyi haldeydi fakat halen yatalaktı.Yarası yavaşça kapanıyordu.Yatağında halen yatarken Alysia ile görüşmek için çıktım hemen evden.Yaya olarak gitmeyi tercih ettim,koştum.Rüzgar çok ve sesli esiyordu.Varmama az kalmıştı,ufak çaplı bir bahçedeye giriyordum.Çok türdeki çiçeklerin renkleri ve kokularıyla canlı kalıyordu etraf.Alysia'yı göremememiştim henüz,bekliyordum.Karşımda siyah kapşonlu birisi belirdi sonradan,bana doğru yaklaşıyordu.O olmalıydı.
Sağına ve soluna bakınıp kapşonunu çıkardı. "Geldiğin için teşekkür ederim." tebessüm ettim gözlerinin içine bakarak.
Gülümsedi bana bakarak,gözünün üzerine düşmüş siyah saçını eliyle arkaya çekti,"Gelirken biraz fazla dikkat etmek zorunda kaldım kendime ama,önemli değil."
"Gönderdiğin mektup..." yutkundum, "Elime geç ulaştı biraz." başımı eğdim ve ellerimi ovuşturdum.
"Öyle olmasını beklmiyordum,özür dilerim."
Elimi hızlıca omzuna koydum,"Hayır hayır,teşekkür ederim.En azından bana haber vermek istemişsin ve..."
Gözlerini gözlerime dikti meraklı bakışlarla, "Ve..?"
Sesli nefes verdim, "Bunu yaptığın için,beni ve halkımı önemsediğin için sana çok teşekkür ederim sadece...."
Gülümsedi.Tanrım,bu kadar masum bir gülümseme görmemiştim daha önce sanırsam.İçim bir sıcaklıkla doldu,kalbim hızlı atmaya başladı.Gözlerin bakmaktan alıkoyamadım kendimi bir an.Yavaşça sarıldı bana,başını göğsüme yaslayarak.Ellerini sırtımda birleştirdi,bende aynı şekilde ellerimi bağladım belinde.Değişik ve farklı hissediyordum kendimi.
Daha sonra kafasını kaldırdı ve bana baktı yeniden,gözlerini hafif kıstı ve dudaklarıma doğru getirmeye başladı dudaklarını.Yumuşakça öptü bir kere ve ardından geri çekildi,başını eğdi.Hafif tebessüm ettim.Elimi yanağına doğru götürüp yanağını okşadım hafifçe.
Ellerini çekti hemen ve küçükçe bir kaç kere öksürüp tebessüm etti.Saçıyla oynamaya başladı.Bende elimi belime götürüp diğer elimlede başımı kaşımaya başladım.
"Ehm,konuşacağımız bir şey vardı sanki ?" dedi yumuşak sesle hafif gülerek.
"Ah evet,şey... Bu şey hakkında... Şu saldırı şeysi." Lafı ağzımdan tam çıkaramamıştım ve sanırsam bu gülünç bir an olmuştu.
"Dinliyorum,benden bir şey mi istiyorsun ?"
"İyi mi kötü mü bilmiyorum ama,aslında ilginç gelebilir,seni senin krallığına karşı bir nevi casus rolüne bürümek istiyordum."
"Biliyorsun,ben şuanki durumumdan rahat değilim.Ve açıkçası sizden biri olmak istiyorum.Babamın değil,annemin tarafından olmak istiyorum."
Gözlerim açıldı bir an,şaşırdım, "Annen,bizim soyumuzdan birisi miydi ?"
Kafasını salladı aşağı yukarı, "Evet öyleydi."
Kaşlarımı yukarı kaldırdım ve dudaklarımı büzdüm."Pekala o zaman bu pek ilginç olmayacak,değil mi ?"
"Hayır,hayır." dedi gülümseyerek.
Onayladım. "Öyleyse yarın için senden bir şey istemem gerek,bana şehrin refah ve askeri durumunu gösteren bir rapor lazım.Yapabilir misin ?"
Tek kaşını kaldırdı ve elini omzuma koydu, "Denerim."
Tebessüm ettim,ona bakmayı bırakamadım.Gözleri,yüzü o kadar güzeldi ki... Alıkoyamıyordum kendimi sadece.
"Şimdi hemen evine mi gideceksin ?" diye sordum meraklı bakışlarla.
"Başka gidebileceğim bir yer olmadıkça,evet."
"Benimle gel,hadi."
Gözlerini kısıp gülerek yanaştı yanıma ve yola koyulduk.Yol boyunca elimi tuttu ve hiç bırakmadı.Bilmiyorum ama,sanırsam bir aşk doğuyordu.Bende aşkın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyordum.
Şehre vardık,dolayısıyla Alysia'da şehrin harabe şeklini görmüştü.Aklıma benim evimde Jerevia'nın kaldığı geldi.Mecburen bende onun evini basacaktım.Kapıya kadar geldik,açtım.
"Burası aslında arkadaşımın evi,o benim evimde yatıyor şuan yaralı şekilde."
Başını sallayıp onayladı ve içeri girdik.Şansa ki masanın üzerinde yarım şişe kalmış kırmızı şarap vardı.Kapağını açıp bardaklara doldurdum hemen ve ardından masaya oturduk.
"Bana biraz daha geçmişinden anlatsana,annen falan." diye konu açmaya çalıştım.
Kıkırdadı."Annem bir muharebede esir alınmıştı,ardından babama havale edilmiş.Babam onu görünce gözleri açılmış,çok güzel esmer bir kadınmış.Onu köle olarak çalıştırmak yerine normal bir vatandaş gibi şehirde çalışmasını sağlamış.Barınacak bir yer vermiş falan.Sonrada aralarındaki olay başladı işte."
Dudaklarımı büzerek kafamı hafifçe salladım. "İlginç.Yani bizim soyumuzdan birinin öyle olması."
"Peki senin geçmişin ne ?" diye sordu yumuşak bir sesle tebessüm ederek.
"Benim pek bir geçmişim yok.Köy çocuğuydum bende.Tarlada çalışırdım küçükken,sonra kılıç ve dövüş eğitimi almaya başladım.Şimdi ise gördüğün gibi."
Elindeki bardağı ağzına doğru götürüp birkaç yudum içti,ardından yeniden masaya koydu.Ben daha ağzımı bardağa değdirmemiştim bile.Elini elime doğru götürdü yeniden gözlerimin içine bakarak.Tebessüm ederek tuttum elini,sıkıca kavradım.Yanağıma ufakça öptü,dudaklarımı dudağına doğru kaydırdım.Ayağa kalktık ve sıkıca sarılarak öpüşmeye başladık.Dudakları o kadar güzeldi ki...Ellerimi yanaklarına koydum,daha sonra belinden tutup yatağa doğru götürdüm.Üstündeki elbiseyi yavaşça çıkarmaya başladım,saçlarımı sertçe okşuyordu oda.Doğrulup üstümdeki tuniği çıkardıktan sonra öpmeye devam ettim.Ellerini sırtımda gezdiriyordu,sıcak nefesini çok iyi şekilde hissediyordum yüzümde.Daha sonra altımdan çekilip üstüme çıktı.Siyah saçlarını savurdu ve boynumu öpmeye başladı.Sonra biraz daha aşağıya indi.Sonra biraz daha...Ve biraz daha...
Şaraplar masanın üstünde duran bardakların içinde,halen bitmemiş bir şekilde duruyordu.Evin içindeki ışık saçan cam içindeki mum ise bitmeye yakındı.Biz halen sevişmeye devam ederken zaman geçiyor,siyah gökyüzü yavaşça aydınlanıyordu.