[11]

4.1K 384 384
                                    

Eren Jean'ın ona bulduğu işle ilgili görüşmesi için hazırlanmış ve kendini New York sokaklarına atmıştı. Amaçsızca yürümenin güzel ve zor vazgeçilebilir bir alışkanlık olduğunu düşünse de hayatını bir amaca yöneltmeyi özlemişti. Çalışmayı seviyordu ve bu işi almayı her şeyden çok istiyordu.

Vitrinlere bakmak heyecanını yatıştırmak için güzel bir yoldu. Tabi bir sonraki işyerinin -burası bir müzik mağazasıydı- vitrininde Levi’ın yeni single’ının afişi olmasaydı.

Eren ayaklarının ona ihanet edip durduğunu ancak birkaç dakika sonra fark edebildi. Levi bembeyaz bir pantolon giymişti afişte. Bembeyaz gömlek, bembeyaz hırka, bembeyaz ayakkabılar… Tüm bunlarla tezat oluşturan kömürkarası saçlar ve ve açık yakadan göze çarpan beyaz ten.

 Eren düşüncelerinin gittiği yönü fark edince okkalı bir küfür savurdu kendine. Sokak ortasında durmuş Levi'ı süzüyordu. Üstelik tanınma ihtimali de varken. Ancak yine de gözünü afişten alamıyordu. En ilgisini çeken taraf Levi’ın omuzlarından başlayıp dizlerine kadar uzanan beyaz melek kanatlarıydı. Şarkının adı “İçimdeki cehennem” olduğu için konsept zıtlıklar üzerine olmalı diye düşündü.

Gerçekten ilgi çekici bir ismi olsa da şarkıyı dinlemeyi hiç istemiyordu. Hatta bu afişi de bir daha görmek de istemiyordu. Mümkün olsa Levi’ı hayatından tamamen çıkarırdı ama olmuyordu. Her gece yatağına uzandığında onu özlemekten kurtulamıyordu.

 “Aptal Eren!” dedi sesli bir şekilde. Yanından geçen yaşlı kadın kaşlarını çatarak Eren’e baktı. Eren farkında olamayacak kadar kızgındı ve yine yüksek sesle “Aptal” deyip yürümeye devam etti.


Levi toplantı salonuna en geç ulaştığı için kendine ayrılan sandalyeye oturmak için aceleyle masada oturanlara kısa selamlar vererek Farlan ile birlikte yerine yürüdü. Sandalyesinin hemen yanındaki sandalyede geniş omuzlu, kısa sarı saçları olan bir adam oturuyordu. Kendisine gülümseyince hemen karşılık verdi ve gülümsedi. Adamın oldukça yakışıklı yüz hatları vardı ve kendinden emin, özgüvenli oturuşu Levi’ın dikkatini çekmişti. Yerine oturduktan sonra göz ucuyla önündeki isim kâğıdında ne yazdığını okumaya çalıştı merakla. Adamın adının Erwin Smith olduğunu okuyabildi ama bu isim ona tanıdık gelmedi. Oysa yanında oturduğuna göre bahsedilen yardımcı erkek oyuncu olmalıydı. Levi düşüncelerinden sıyrılıp yapımcının konuşmasına odaklanmaya çalıştı.

Single müthiş bir çıkış yaparak daha ilk haftadan liste başı olmuştu. Levi büyük bir hüzünle Eren’e yeniden borçlandığını düşünüyordu. O kitap olmasaydı böylesine dolup taşamayacağını ve böyle bir şarkı yazamayacağını biliyordu. Ama elinden bir şey gelmiyordu.

Grammy töreni çıkışı piyano evine -Levi kafenin üstündeki odaya küçüklüğünden beri böyle diyordu- gitmesinin en büyük sebebi Eren’le konuşma fırsatı yakalamaktı. Ancak olaylar anıların etkisiyle bambaşka bir boyuta sürüklenmişti ve Levi kendini affettireceği yerde daha da batmış bir halde bulmuştu. Ancak Eren yokluğunda dahi onu kurtarmayı başarmış ona muhteşem bir şarkı yazdırmış ve şu anda toplantısında bulunduğu yüksek bütçeli film için teklif almasına vesile olmuştu.

Başrol oynayacaktı. Konu bir nebze Constantine’e benzese de Levi’ın hoşuna giden bir senaryosu vardı ve biraz da Petra’nın telkinleriyle teklifi kabul etmişti.

Toplantı bitiminde anlaşmalar imzalanmış ve oyuncuların tanışmasını sağlamak ayrıca kutlamak yapmak amacıyla hazırlana kokteyle geçilmişti. Bu arada Levi yanında oturan adamın tahmin ettiği gibi yardımcı oyuncu olduğunu öğrenmişti.

Yapımcıyla sohbete dalmış olan adama baktı dikkatle. Uzun boyluydu. Biçimli ve yapılı bedenini oldukça narin kullanıyordu.Erwin bir elinde şarap bardağını zarifçe tutuyor diğer eliyle zaman zaman belli belirsiz yapımcının omzuna ve sırtına dokunuyordu. İlk defa birlikte çalıştıklarını az önce kulaklarıyla duymasa şu anda gördüklerinden yapımcıyla 40 yıllık dost olduklarını düşünebilirdi.

Erwin'in birden ona dönen bakışlarına gülümseyerek karşılık verdi. Genç adam yanındakilere bir şeyler söyleyip büyük ihtimalle kendisiyle tanışmak üzere yanına doğru yürümeye başladı. Levi o anda yanından geçen garsondan bir kadeh şarap daha aldı ve elindeki boş kadehi tepsiye bıraktı.

“Selam,Bay Ackerman?”

Levi genç adama dönüp kendisine uzatılan eli nazikçe sıktı. “Hey merhaba. Siz …?”

“Erwin,Erwin Smith Büyük bir hayranınızım.”

Levi bu iltifattan adamın uzun zamandır bu sektörde olduğunu çıkardı. “Teşekkür ederim Bay Smith. Şeref duydum. Sanırım Dan rolünü oynayacak aktör sizsiniz.”

Erwin gülümsedi. “Öncelikle Erwin lütfen. Ve evet Bay Ackerman bana teklif edilen rol bu.”

Levi

“Levi beraber çalışacağımız için gerçekten çok heyecanlıyım. Gerçekten şarkılarının ve senin büyük bir hayranınım. Özellikle yeni single’ın bir harika tebrik ederim.”

Levi adamın samimi yaklaşımı karşısında rahatladığını hissetti. İş dünyasındaki çekişmelerden hoşlanmıyordu.”Çok naziksin Erwin teşekkür ederim. Beğendiğine memnun oldum. Lütfen mazur gör ama seni pek tanımıyorum. Daha önce hangi projelerde çalıştın?”

“Aslına bakarsan buraya yabancıyım” dedi elindeki boş kadehi tepsine koyup dolusunu alırken. Bu proje için Abd’ye gelmeyi kabul ettim. Ülkemde önceleri modellik yapıyordum. Sinema ve dizi oyunculuğu da yaptım ama hiç biri bu kadar yüksek bütçeli değildi.”

Levi onu neden tanımadığının cevabını bulmuştu. “Gerçekten büyük bir cesaret. Bilmediğin bir ülkeye gelip çalışmak yani.” Etkilendiğini itiraf etmeliydi. Kendisi farklı bir sektör olduğu için sinemaya girmeye bile hep mesafeli kalmıştı oysa.

Erwin yavaşça güldü. “Evet, önceleri ben de biraz tedirgindim ama sayende buraya alışmamı sağlayacak el ve kolları buldum.”

Levi ne dediğini anlayamadığı için kaşlarını çattı. “Pardon anlayamadım. Benim sayemde ne buldun?”

Erwin kafası karışmış görünüyordu. “Birkaç hafta önce sekreterim seni aradı iletmediler mi?”

Levi iyiden iyiye meraklandı. “Beni mi aradın? Neden?”

“Buraya uyum sağlamak için bir asistan tutmaya karar verdim. Başvurduğum ajansların gönderdiği adaylar arasında yıllarca senin asistanlığını yapmış biri vardı. Ben de seninle çalışacağımız için seni tanıyan biri olmasının kaynaşmamızda etkili olacağını düşündüm. Ama elbette önce sekreterim seni arayıp referans olup olmayacağını soracaktı. Bir karışıklık olmuş olmalı.”

Levi yerin ayağının altından kaydığını hissetti. “Eren? Eren'i mi tuttun yani?”

“Sekreterim aranızda bir sorun olmadan profesyonel nedenlerle ayrıldığınızı iletince hatta seve seve referans olacağını söyleyince… Levi bir sorun mu var?”

Levi kendini toparlaması gerektiğini fark edip gülümsemeye çalıştı. “Hayır hayır elbette yok. Tabi ki Eren'e referans olurum. O harika bir asistandır.” Çok çok şaşırmıştı ve kekelemiyor olması bir mucizeydi.

Erwin derin bir nefes aldı. Rahatlamış gözüküyordu. “Tanrıya şükür. Gerçekten ödüm patladı.Eren gibisini bulabileceğimi sanmıyorum. İşine oldukça saygılı. Seninle çalışacağımızı öğrenince tek şartının özel hayatın ve gizli tutulmasını isteyeceğin konular ile ilgili sorular sorulmaması olduğunu söyledi. Başlayalı daha birkaç hafta oldu ama ona şimdiden çok alıştım.” dedi.

Levi sinirinden yerinde duramıyordu. Neyse ki fotoğraf faslı için yönetmenin yanına çağrıldılar da daha fazla dinlemek zorunda kalmadı.

Eve ulaştığında Petra'yı müzik odasında çalışırken buldu. Kapıyı sertçe çarpıp içeri yürüdü. “Sen yaptın değil mi? Eren'e referans olduğumu sen söyledin?”

Petra umursamaz bir tavırla gitarını çalmaya devam etti. “Ne olmuş yani fena mı yaptım? Sayemde bir işe girdi.”

“İyi halt ettin Petra!” diye bağırdı Levi. “Onu işe alan adamın benimle aynı filmde oyuncu olduğunu bilmek eminim seni mutlu etmeyecektir. Ama üzgünüm gerçek bu!” Petra’nın şaşkınlıkla sararan yüzünden bilmediği anlaşılıyordu. Konuşmasına fırsat vermeden odasına gidip kapıyı çaptı ve içeriden kilitledi. Kulaklarında Erwin'in sözleri yankılanıyordu.

Eren gibisini bulabileceğimi sanmıyorum. Ona çok alıştım.”

Denizde Kaybolmuş Orman | RiRenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin