[12]

3.8K 377 444
                                    

Eren evinin münzeviliğine sığınmış, gözünde gözlükleri master tezi için bilgisayar karşısındaydı. Onu hiçbir şey çalışmasından alıkoyamazdı. Tabi ısrarla çalan şu lanet zil dışında. Eren çaresiz kapıya yürüdü ve kim olduğunu sormayı akıl etmeden açtı.

"Eren! Açmayacaksın sandım bir an."

Eren şaşkınlıkla, elinde ünlü bir pastanenin amblemiyle süslü karton bir paket taşıyan yeni patronuna bakakaldı.

"Tüm gün burada dikilemem sevgili asistan hemen yolumdan çekil. Çok acıktım." Erwin Eren'i yavaşça itip içeri girdi. Bir yandan paltosu ve atkısını çıkarırken diğer yandan evi inceliyordu. Eren sehpaya bırakılmış paketi kaldırıp şaşkın bakışlarla genç adama bakmaya devam etti.

"Neden öyle bakıyorsun?"

"Evimi nereden öğrendiniz diye fikir yürütüyordum Bay Smith."

Erwin insanın içini ısıtan içten bir kahkaha attı. "Sen böyle deyince kendimi 50 yaşında emekli bir muhasebeci gibi hissediyorum. Eğer bana Erwin demeye başlamazsan ben de sana Bay Jaeger demeye başlayacam ve bu eee... biraz garip olabilir." dedi ve kocaman gülümseyince Eren elinde olmadan gülümsediğini fark etti.

"Hadi ama kahven vardır değil mi? Donutların yanında kahve içmeye bayılırım. Bugün kendini şımart günüm. Tabi asistanım olarak bu günlerimi öğrenmeni tavsiye ederim. Çünkü paylaşmak benim göbek adımdır."

Eren durmadan konuşan adama kafasını salladı ve kahveleri hazırlamak üzere mutfağa yürüdü. Almanların soğuk insanlar olduğunu söyleyen her kimse kesinlikle yanılıyordu. Erwin onu işe aldığından beri en yakın arkadaşıymış gibi davranıyordu ve bu onun hayatında tanıdığı en sıcakkanlı insan olduğunu düşünmesine yol açıyordu.

İki servis ve iki kupa kahveyle salona geri döndüğünde Erwin'i pencerenin önünde dışarıyı seyrederken buldu. Elindekileri sehpaya bırakırken patronunun pencereye yansıyan aksini izlediğini fark etti. Göz göze geldiler. "Biliyor musun gözlüklerle bambaşka biri olmuşsun" dedi gülümseyerek.

"Beni kırk yıldır tanıyormuşsunuz gibi konuşuyorsunuz Ba- eee Erwin"

Erwin sıcak bir kahkaha atıp sehpaya yürüdü.

"Donatlar için teşekkür ederim ama evimi nasıl bulduğunuzu söylemediniz." Dedi yan yana oturduklarında.

"Amerika'yı bilmiyor olabilirim ama birini işe alırken onun tüm bilgilerini elimde tutmak adetimdir. Özellikle senin gibi kalifiye bir çalışansa."

Eren lokmasını yutmaya çalışarak gülümsedi. Ancak Erwin'in bir sonraki cümlesi yüzünden neredeyse boğuluyordu.

"Bu kadar şaşırmandan anladığım kadarıyla Levi pek evine gelmiyordu ha?"

Eren birkaç saniyelik öksürüğün ardından ağzının yanmasına aldırmadan kahveyi boğazına dikti. "Hayır gelmiyordu." Sonra aklına gelen bir fikirle patronuna döndü. "Bugün buraya gelişinizin Levi'la bir ilgisi mi var?"

Erwin içini çekip Eren'in gözlerinin içine baktı. "Bugün öğleden sonra Levi'la tanıştım."

Eren iştahının kaçtığına karar verip elindeki donatı tabağa bıraktı. Kahvesini elinde çevirirken konuşmanın devamını bekledi. "Sana onunla çalışacağımızı geç söylediğim için bana kızdığını biliyorum. Belli etmek istemiyorsun ama konu ne zaman ondan açılsa tavırlarına bir hüzün çöküyor. Haddim değil ve cevap beklemiyorum ama yine de sormalıyım işten kötü bir şekilde mi ayrıldın Eren ?"

Eren bir an ne diyeceğini bilemedi. Yoksa Levi bir şeyler mi anlatmıştı. Buna ihtimal vermese de Erwin'in ona böyle bir şey sormasında mantıklı bir yön bulamıyordu.

Sessizlik büyüyünce genç adam telaşla "Tamam sormadım kabul et özür dilerim. Ama Levi bugün senden bahsedince çok garip davrandı. Sen de onunla çalışacağımı duyunca öyle davranmıştın. Her şeyin yolunda olduğundan emin olmak istiyorum sadece" dedi. Eren onun bu kadar nazik olmasına minnettardı.

Birkaç hafta önce iş görüşmesine gittiğinde karşısında böyle birini bulmayı beklemiyordu. Erwin yakışıklı ve samimi bir adamdı. Kendisine oldukça yakın davranmış ve onunla çalışmaktan büyük mutluluk duyacağını ancak önce birkaç adayla daha görüşmesi gerektiğini söylemişti. Ertesi gün arandığında işe alındığını öğrenince çok mutlu olmuştu Eren. Hemen ertesi hafta aldığı avans çekiyle de kitabının basımına başlamıştı. Erwin'in Levi'la birlikte çalışacaklarını kasıtlı olarak söylemediğini anlamıştı. İşten çıkacağını ve parayı da en kısa zamanda ödeyeceğini söylediğinde Erwin ile uzun bir konuşma yapmışlar ve nasıl olduysa ikna olmuş bir halde kendini çalışmaya devam ederken bulmuştu. İşin aslı parayı geri ödeyemezdi ve matbaaya olan borcunu ödemek için çalışmak zorundaydı.

Erwin Eren'in daldığını fark edip cevap alamayacağını anlayınca ayağa kalkıp "Hadi bana evini göster" dedi. Eren konunun dağılmasıyla o kadar rahatlamıştı ki bu garip istek üzerinde düşünmedi. Salon haricindeki tek oda olan odasının kapısına yürüyüp açtı ve geçmesi için patronuna yol verdi.

İçeri giren Erwin ağzına kadar dolu kitaplığa, bilgisayarın üzerinde açık durduğu çalışma masasına, Eren'in ahşap maket uçaklarına göz gezdirip yatağına yaklaştı. Ayakkabılarını çıkarıp örtünün üzerine uzanınca Eren adamın sürprizlerle dolu olduğunu düşünüyordu ki gözlerindeki bakışın değiştiğini fark etti. Bakışları takip edince kalbi birkaç vuruşu atladı. Erwin doğrudan doğruya Levi'nın tavandaki posterine bakıyordu. Her gece uyumadan önce baktığı postere. Eren eski posteri aylar önce çıkarmıştı ama melek kanatları olan posteri asmakta kendine engel olamamıştı.

Erwin'in gözleri posterden kendisine dönünce iğneleyici sözler bekledi ama buna karşılık Erwin'in elini kaldırıp ona gelmesini işaret ettiğini gördü.

"Buraya gel Eren."

Eren sadece boş boş baktı.

" Korkma amacım sana asılmak değil. Sadece gelip yanıma uzanmanı istiyorum"

Eren adamın rahatlığı karşısında hayretler içerisindeydi. "Ne yapmaya çalıştığınızı anlamıyorum."

"Bedava terapi. İngiltere'de 5 yıl psikoloji eğitimi aldım."

"Sağolun ama terapiye ihtiyacım yok."

Erwin bir kolunu yana açarak gülümsedi. "Biliyorum. Ama denemekten zarar gelmez değil mi?"

Eren kafası karışık bir şekilde yatağa yürüdü. Tereddütle genç adamın uzattığı koluna uzandı. Erwin kolunu dirseğinden büküp Eren'in göğsünde birleştirdiği ellerinin üzerine koydu. Bir süre sessizce yan yana yattılar.İkisi de gözlerini Levi'a kilitlemişlerdi. Eren kendini tutamayıp ağlamaya başlayınca Erwin onu yakınına çekti ve saçlarını öptü.

"Ona aşıksın değil mi?" Eren bunun üzerine daha şiddetli ağlamaya başlayıp ve Erwin'e daha sıkı sarılınca kulağına yakın bir yere "Anlamıştım" diye fısıldadı.

Denizde Kaybolmuş Orman | RiRenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin