"Sıra mı?" diyerek uzun süredir devam etmekte olan sessizliği bozmaya çalışmıştım.
"Hepimize de gelecek anlaşılan." diyerek bir kez daha bizi korkutmuştu Mert.
"Ben ölmek istemiyorum." diyerek Cenk'e bakmıştım.
"Ölmeyeceksin zaten. Hiç kimse ölmeyecek." derken Cenk'in beni sakinleştirmeye çalışıyor olması çok belliydi.
"Peki şimdi ne yapıyoruz?" diyerek tüm dikkati üzerine çekmişti Mert.
"Şimdi gidiyoruz." diyen Cenk'in de gözleri korkuyla dolmuştu çoktan. Ama bize fark ettirmemeye çalışıyordu.
"Nereye gidiyoruz?" diye sormuştum.
Mert hiç beklemeden cevabı vermişti.
"Gidip diğerlerini bulacağız."
Cenk de araya girdi.
"En başından ayrılmayacaktık."
Aklıma Taner ve diğerleri takıldı. Onlara bir şey olmamasını dileyerek etrafıma bakınmaya devam ettim.
"Önce şuradan çıkmaya ne dersiniz beyler?"
"O iş kolay." derken Cenk ile ben şaşkınlıkla Mert'e bakmaktaydık.
Bizim şaşkın bakışlarımız altında odada bir o tarafa bir bu tarafa gidip gelip duruyordu. En sonunda durdu ve masanın sol ayağının birisine doğru eğildi.
Masanın ayağı da oldukça kalındı. Mert masanın ayağının altından bir şey çıkardı. Bu şeyin sandığın içindeki şoförün gözü olduğunu anlamakta Cenk de ben de zorluk çekmemiştik.
"Onu ne yapacaksın?" diye sormuştum telaşlı bakışlarla.
"Kapının kilidinin altındaki bu göz büyüklüğündeki kapaklı yuvarlağı görmediniz herhalde?" diyerek kapıya doğru yaklaştı. Yuvarlağın kapağını açtı ve içine gözü koydu. Bir anda bir kilit açılma sesi duymuştuk. Hızlıca kapı koluna yöneldim ve kapıyı açabildiğimi görünce hızlıca hepimiz dışarı çıktık.
"Şimdi ne tarafa?" diyen Mert'in sorusuna cevabı Cenk vermişti.
"Sanırım yeteri kadar zeki değilsin ha? Önümüzde başka bir yol olmadığına göre geldiğimiz yere gideceğiz ve sol koridora geçeceğiz."
Cenk'in bilgilendirmesiyle (!) geldiğimiz yöne doğru ilerlemeye başladık. İçimde ilk geldiğimizdeki his yoktu. Bu his çok daha farklıydı. Ölüm hissi miydi yoksa hayatta kalma hissi miydi çözemiyordum.
Geldiğimiz girişe vardığımızda istemsizce ilk geldiğimiz yerdeki demir kapıya koştum. Kapıya vurmaya çalışmak çok saçma bir şey olurdu ki bu da zaten parmaklarımın kırılmasına sebep olurdu. Ben de kapıyı tekmelemeye ve bağırmaya başladım. Belki bir kişi beni duyup bizi buradan çıkarabilirdi.
"İmdat! Kimse yok mu? Çıkarın bizi!"
Cenk geldi ve kolumdan tuttu.
"Bu gibi boş işlerle uğraşmaktansa sol koridora gidip kimse ölmeden diğerlerini de bulup şuradan çıkmaya çalışalım." dedi.
"Haklısın." diyerek arkama döndüm. Hızlıca sol tarafa doğru gidiyorduk ki bu tarafın ışıklarının bozuk olduğunu anında fark etmiştik. Beyaz ışıklar yanıp sönüyordu. Koridorda ürpertici bir serinlik vardı.
"Allah'ım lütfen onlara bir şey olmasın." diye içimden geçirmiştim.
Bir anda hızlanmıştık. Cenk ve Mert önden gidiyordu. Ben de arkalarında yürüyordum. İkisinin de aynı anda durmasıyla onların omuzlarına çarpmam bir olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
Mystery / ThrillerSadece oyun sandığınız şey bir gerçekse? Katil sandığınız kişi de aslında bir kurbansa? Katil kim? Sırada kim var? ﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏ ▶Bir yalanın içinde yürüyoruz. ♔Kapak Tasarımı : @leticiamodi ♔