Küçükken geceleri yatmadan önce yıldızlara bakardım ve babamla konuşurdum. En azından konuştuğumu düşünürdüm. Çünkü annem babamın artık bir yıldız olduğunu söylerdi hep. Gündüzleri başka yerlerde, benim olduğum yerde daha fazla parlamak için güç topladığını söylerdi. Çok sevinirdim ve akşam olduğu zaman yıldızları beklerdim.
On yaşına geldiğimde okuldan bir arkadaşım babaların yıldız olamayacağını ve onun öldüğünü söylediğinde ne kadar da üzüldüğümü hatırlıyorum. Sonraları hep babamın hala hayatta olmasını diler olmuştum.
Fakat şimdi onun aslında ölmediğini biliyordum. Aynı zamanda benden ne kadar nefret ettiğini de.
Bizlere yaptığı bunca şeyden sonra hapse girdi. Ölene kadar orada olacaktı artık.
Taner, Elif, Dilara ve Mert'in cesetleri hiçbir yerde bulunamadı. Baba bile diyemediğim o iğrenç kişi de onları sonsuza dek yok ettiğini söyledi. Aileleri çok kötü durumdalar ve böyle bir şeyi nasıl atlatabilirler? Bilmiyordum.
Cenk ve ben hastaneye getirildik. Cenk'in ailesi zaten yurtdışında oldukları için çocuklarının başına gelen şeylerden habersizdi. Kayıp olduklarını bile fark etmemişlerdi. Polisler arayınca da açan olmadı zaten.
Benim annem de bu yaşananlardan kendisini sorumlu tutuyordu. Bunca yıl babam olacak o kişinin yaşadığını ve ne kadar tehlikeli birisi olduğunu bana anlatamadığı için pişmandı. Ben ise ona kızgın değildim. Sonuçta onun da farklı sebepleri vardı ve kimse olacak olan şeylerin önüne geçemezdi.
Annem de haberi gece aldığı için ve gece otobüs bulamadığı için yarını beklemek zorunda kaldı. Yarın sabah ilk otobüse binip buraya geleceğini söyledi telefonda.
Benim de Cenk'in de tek sorunu yüzümüzdeki morluklardı. Baya iyi bir dayak yedik malum.
Odaya giren hemşire tüm düşüncelerimden ayırdı beni.
"Daha iyi misin?"
"Şey, evet ben iyiyim. Peki ya arkadaşım nasıl? Uyandı mı?"
Cenk buraya geldiğimizden beri uyuyordu. Baya yorgun düşmüştü.
"Evet, az önce uyandı."
"Yanına gidebilir miyim?"
Hemşire gülümseyerek başıyla onay verdikten sonra sevinçle ayağa kalktım ve ayakkabılarımı giydim. Odadan çıktığımda hastane boştu. Cenk'in odası bir koridor sonra karşıma çıkıyordu.
Odasının önüne geldiğimde kapıyı tıkladım ve içeriden Cenk'in sesi duyulduğunda içeriye girdim. Bana gülümsüyordu ve ben de ona gülümsüyordum.
"Uyanabildin."
"Onu bunu boşver de. Baya iyi dayak yedik be." dediğinde ikimiz de gülmeye başladık.
Fakat sonra gülmek ikimizi de rahatsız etmişti ve sustuk. Ciddi bir ifadeyle Cenk'e baktım.
"Diğerlerinin cesetleri bulunamadı."
"Biliyorum."
"Nereden biliyorsun?"
"Gözümün önünde onları yaktı. Sen orada o odada benim öleceğimi düşünürken o sırada onları gözümün önünde yanarken gördüm. Bu arada katil kimmiş?"
"Babam."
Cenk bunu duyduğunda gözleri kocaman açıldı ve şaşkınlığını gizleyemedi. Tam soracaktı ki ben konuştum.
"Daha sonra anlatsam?"
Başını salladı. O sırada odada büyük bir sessizlik oluştu. Canım sıkıldığı için kalkıp televizyonu açtım. Haberlerde diğerlerinin fotoğrafları vardı. Oradan çıkarılırken çekilmiş videolarımız tekrar tekrar gösteriliyordu ve böyle bir olay olduğu için herkes katile küfür savuruyordu.
Cenk kumandayı eline alıp televizyonu kapattı. Yüzümü ona çevirdiğimde çok garip bakıyordu.
"Harbiden sen çok güçlü bir kızsın be."
"Nereden çıktı şimdi o?"
Başımı yana eğdim ve bir cevap bekliyordum. Önce yüzü ciddi oldu fakat sonra konuşmaya başladı.
"O kadar dayağa rağmen sen benim odama geldin de oradan biliyorum."
Güldüm.
"Şakayı bırakıyorum şimdi de. Başardık biz. Başardık yani. Değil mi?"
Bu sefer daha içten gülümsedim.
"Başardık kardeşim."
Onun da benim de gözlerimizin içi parlıyordu.
"Oyun bitti değil mi?" dediğinde tekrar gülümsedim.
"Oyun bitti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
Mystery / ThrillerSadece oyun sandığınız şey bir gerçekse? Katil sandığınız kişi de aslında bir kurbansa? Katil kim? Sırada kim var? ﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏ ▶Bir yalanın içinde yürüyoruz. ♔Kapak Tasarımı : @leticiamodi ♔