Buraya geldiğimizden beri en çok çaresiz hissettiğim anlardan birini yaşıyordum. Yıllardır cesaret edemediğim bir şeyi, şimdi bir anda yapmamı istiyordu. Bunu yapamazdım. Uzun süredir burada ağlıyordum. Diğer taraftaki adam ise öylece beni dinliyordu.
Onun önünde ağlamak, ona zayıf düştüğümü göstermek istemiyordum. En başından itibaren burada onun karşısında güçlü, cesur, korkusuz birisiymiş gibi görünmeye çalışıyorduk. Fakat işte şimdi beni nasıl yıkabileceğini biliyordu ve başarmıştı.
Yanaklarımı ıslatan yaşları silerek bir kez daha şansımı denemek istemiştim. Onun önünde yalvarmak istemiyordum fakat tek yapabildiğim buydu. Ona yalvarmak zorunda kalmıştım.
"Lütfen. Ben, bunu yapamam."
Ne için uğraşıyordum ki? Bu zamana kadar bu kadar kişiyi öldürmüş bir kişinin elini vicdanına koyup benim için üzülmesini mi? Bana acıyıp bizi öldürmekten vazgeçmesini mi?
"Videoyu aç ve izle."
Sesi duyduğumda bir anlığına korkmuştum. Bu donuk ses beni çok sinir etmeye başlamıştı.
"Yapamam diyorum sana!"
"Yap!"
Bu sefer o da bağırmıştı. Sürekli aynı kelimeyi söyleyip duruyordu. Her seferinde sesi daha da çok yükseliyordu ve ben ağlamaya devam ediyordum.
"Aç ve izle. Yoksa arkadaşın ölür."
Hıçkırıklarım artmıştı. Daha yüksek sesle ağlıyordum. Kendime engel olamıyordum bir türlü. En sonunda yapacak başka çaremin olmadığını anladığımda elimi kameraya götürdüm. Videoyu başlatmam için sadece bir tuşa basmam gerekiyordu. Elimi tuşun üzerine koydum. Bir süre daha bekledim. Yapabileceğimi sanmıyordum.
Fakat başardım. Videoyu başlatıyordum. Bir kere tuşa bastım. Videonun açılması için bir kere daha basmam gerekiyordu. Tuşa basıyordum ki o sırada kapı açıldı ve Cenk içeri girdi. Onu gördüğümde kamerayı kenara koyup koşarak ona sarıldım.
Artık çok daha fazla ağlıyordum. Kendimi durduramıyordum. Cenk'e sıkı sıkı sarıldım. Sonra ayrıldım ve ona baktığımda onun da gözleri dolmuştu.
"Sen... Neden seni bıraktı?"
Yutkunarak zorlukla konuşuyordum.
"Tek istediğinin sana acı çektirmek olduğunu söylüyordu. Fakat onu göremedim. Sanki birden fazla şey beni tutuyor gibiydi."
Arkamı dönüp yüzümdeki yaşları sildim. Cenk yanıma yaklaşarak elini omzuma koydu.
"Sen, iyi misin?"
Başımı sallayarak onu onayladım. Aslında iyi falan değildim. Sadece öyleymiş gibi görünmeye ihtiyacım vardı. Tekrar bana sarıldı fakat bu sefer gözümde duran, özgür olmak için çaba gösteren yaşları tutmayı başarmıştım.
"Haydi buradan çıkalım." dediğinde tekrar başımla onu onayladım. Yerdeki kamerayı tekrar kutusuna koydum ve çantamın içine attım. Onu izleyemezdim.
Birlikte odadan çıktık. Koridorun her iki tarafına da göz gezdirdiğimde hiçbir değişiklik yoktu. Hala ürkütücü bir görüntüsü vardı. Bunu kendime daha kaç kere söyleyecektim bilemiyordum.
"Nereye gideceğiz? Ya da nereye saklanacağız?"
Cenk soruma cevap vermedi. Çünkü o da hiçbir şey bilmiyordu. Buradan kurtuluş yok gibiydi. Oturup ölmeyi bekleyince de olmuyordu. Çünkü o bu şekilde öldürmüyordu. Ne istediğini hala anlamamıştım. Tek bildiğim ikimiz de ölecektik ve elimizden tek gelen şey sürekli kaçmaktı.
"Saklanmayacağız."
Cenk'in sesi düşüncelerimi böldüğünde başımı kaldırarak ona baktım. Oldukça kararlı görünüyordu.
"Ne yapacağız?"
"Buradan kurtulacağız. Tekrar o odaya gidip polisleri arayacağız. Bize inanmak zorundalar."
Başımı önüme çevirip konuşmaya başladım.
"Zaten başka çaremiz de yok."
Başını sallayarak bana onay verdi. Sessizce koridor boyunca yürüyorduk. O sırada arkadan gelen bir sesle durduk.
Başımı arkaya çevirdiğimde o adam geliyordu. Yüzünü göremiyordum fakat çok yakındaydı. Cenk'in kolunu tuttum ve onu öne çekmeye çalıştım. Fakat Cenk gelmiyordu.
"Bu sefer kaçmayacağız."
"Ne? Ne diyorsun Cenk? Hemen kaçmamız gerek."
Başını hayır anlamında salladı ve kolunu çekti. Tekrar bana döndü.
"Eğer olumlu en ufak bir şey bile olmazsa kaçıp o odaya gitmeni istiyorum. Asla arkana bakma!"
"Cenk, hayır."
"Dediğimi yap!"
Konuşmasını bitirirken o adama doğru kararlı adımlarla gidiyordu. Arkasından öylece bakmaktan başka çarem yoktu.
Adamın yanına geldiğinde bir anda ona vurdu. Adam ilk başta karşılık vermiyordu fakat sonradan o da karşılık verdi. Sürekli birbirlerine vuruyorlardı ve sesler çok rahatsız ediciydi. Cenk'in başarması için yalvarıyordum.
Birbirlerine vururken bir anda Cenk bağırmaya başladı. Sonra yere düştü. Oraya doğru koşmak istiyordum. Fakat yapamazdım. Adam Cenk'in üzerine çıktı ve yumruklarını yüzüne savuruyordu. Dayanamayıp bağırdım.
"Hayır, Cenk!"
O sırada Cenk tekrar bağırmaya başladı ve adamı üzerinden fırlatarak ayağa kalktı. Bu sefer o, ona vurmaya başlamıştı. Yerlere gelen kanları görebiliyordum ve oldukça zor dayanıyordum.
Bir anda adam Cenk'e çok sert bir şekilde vurdu. Cenk yere düşmeden önce çok kısa bir anlığına göz göze geldik ve kanlı yüzünde bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
Bir anda bağırdı.
"Ezgi, git!"
Adam Cenk'in üzerinden kalktı ve başını bana çevirdi. Ellerinde kanlar vardı ve yüzü berbat bir haldeydi. Hızlıca arkamı döndüm ve koşmaya başladım.
Arkama bakmadan koşuyordum. Ağlayarak koşuyordum. Cenk'i orada bıraktığım için pişmanlık içinde koşuyordum.
Odaya geldiğimde kapıyı kapattım ve arkasına odadaki masayı iktirdim. Hızlıca o köşeye geçtim. Çok kısa bir anlığına gözümün önünde Dilara canlandı. Fakat sonra tekrar kendime geldim ve telefonumu çantamdan çıkardım.
Sinyal çekiyordu. Numarayı girdim ve tam arıyordum ki bir mesaj geldi.
"Arkadaşın için son şansın. Onu kurtarmayı istemiyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
Mystery / ThrillerSadece oyun sandığınız şey bir gerçekse? Katil sandığınız kişi de aslında bir kurbansa? Katil kim? Sırada kim var? ﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏ ▶Bir yalanın içinde yürüyoruz. ♔Kapak Tasarımı : @leticiamodi ♔