"Baba?"
Adam bana öfkeyle bakıyordu. Babam bana öfkeyle bakıyordu. Babam gözlerimin önünde arkadaşlarımı öldüren, beni öldürmek isteyen kişiydi.
"Bana baba deme!"
Gözleri öfkeyle bakıyordu bana. Yıllar sonra öldü sandığım babam karşımdaydı ama beni öldürmek istiyordu.
"Neden?"
Gözümden akan yaşlar daha da çoğalmıştı. Ama onun gözlerinde en ufak bir üzüntü belirtisi bile yoktu.
"Sen benim kızım değilsin. Senin yüzünden hayatım mahvoldu."
Bu sözler çok ağır geliyordu. Sürekli, hiç durmadan bana benden ne kadar tiksindiğini anlatıyordu. Daha fazla dayanamazdım.
"Yeter!" diye bağırdığımda karşımdaki adam sustu fakat öfke dolu bakışları hala üzerimdeydi.
"Annen seni buraya gönderdiğinde bulamayacağımı sandı. Ama bulmak çok zor olmadı."
"Sen ne tür bir manyaksın be? Arkadaşlarımı öldürdün sen benim. Tamam, beni sevmiyorsun. O zaman beni niye öldürmedin?"
Adam gülmeye başladı. Ayağa kalkıp yüzüne tokat atasım gelmişti ki durdu.
"Yıllar sonra seni öldürme fırsatı bulmuşum. Bırak da böyle tadını çıkarayım."
Cümlesini bitirince tekrar gülmeye başladı. Artık daha fazla dayanamazdım ve elimde olmadan bir anda suratına vurduğumu fark ettim. Bunu nasıl yaptığımı bilmiyordum. Fakat yapmıştım ve bunun geri dönüşü yoktu.
Az önce yaptığım şeyin getirdiği şaşkınlıkla gözlerim kocaman açılmıştı ve korkuyla bakıyordum. Ağzım açık kalmış bir şekilde ona bakıyordum.
Bir anda o da gözlerini kocaman açmıştı ve yanağını tutan elini yüzünden çekerek benim suratıma vurdu. Yüzümde hissettiğim ağır acıdan sonra yanağım uyumuştu. Elimle yüzümü kapattığım an karşımda duran adamdan nefret ettiğim aklıma geldi ve yapabildiğim en ağır şekilde ona vurdum.
Fakat anında bunu yaptığım için pişman olmuştum. Adam daha da sinirlenmişti ve hiç durmadan suratıma vurmaya başladı. Yüzüm o kadar acımıştı ki belli bir andan sonra uyuşma oldu ve acıyı daha az hisseder olmuştum.
Yere düşmemden faydalanan adam kollarıma tekme atıyordu. Çok kısa bir an neden olduğunu bilmediğim bir şekilde ayağa kalktı ve dengesi bozulmuş gibi oldu. Eliyle başını tutuyor ve kendini sürekli etrafa savuruyordu.
Zorla da olsa ayağa kalktım ve ileride duran çantamı hızlıca aldım. Girişe doğru yöneldim ve koşmaya başladım. O sırada bir anda arkamdan bir şey beni kendine çekti ve kendine çevirdiğinde tekrar onu gördüm. Öfke dolu gözlerle bana bakıyordu ve karnıma gelen bir şeyle acı içinde dizlerimin üzerine düştüm.
Elimi karnıma götürdüğümde bıçaklandığımı gördüm. Akan kan elime geliyordu. Elimde zaten arkadaşlarımın kanlarının lekesi vardı. Artık benim kanım da vardı.
Bana tekrar tekrar vurduğunda yüzümdeki kanları da hissediyordum artık. Dayanacak gücüm kalmadığında kendimi yere bıraktım. Vurmayı bıraktığında ve yine garip hareketlerine başladığında ayağa kalktım ve gidebildiğim en hızlı şekilde girişe doğru koşmaya başladım. Girişe geldiğimde kapının arka tarafına oturdum. Polisler geldiklerinde kapıyı açacaklardı.
Tabi o zamana kadar ben hayatta kalmayı başarırsam görecektim bunu.
"Ezgi!" diye bağırdığında ister istemez yerimden sıçramıştım.
Sesi geliyordu ama görüntüsü yoktu. Buna sevinmeli miydim bilmiyordum. Elimi, tuttuğum karnımın üzerinden çektim ve baktığımda kan artık durmuştu. Buna sevinmiştim.
"Yaşayıp ne yapacaksın ki? Tüm sevdiklerin öldü Ezgi."
Sesi koridorlarda yankılanıyordu. Nerede olduğunu tahmin edemiyordum.
"Onlar için yaşayacağım. Senin beni öldürüp amacına ulaşmana izin veremem!"
Sesini yükselterek konustuğum her dakikada yüzüm daha çok acıyordu ve karnım da acıyordu.
Tek tek gözümün önüne gelen arkadaşlarım. Tekrar ağlamaya başladım. Gözümden akan yaşlar yüzümü yakıyordu.
Ve bir anlığına olan oldu.
Daha fazla dayanamayıp kendimi yere bırakmıştım ve gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Karanlığa kendimi bırakıyordum ki çok uzaklardan gelen bir sesle tekrar kendime geldim.
Polisler gelmişti ve kapıyı açmışlardı. Kapının önünde kanlar içinde yatan kızı gördüklerinde şaşırmış gibilerdi. Bense öylece yüzlerine bakıyordum. Daha sonra kurtulduğumu anladığımda tekrar ağlamaya başladım. Bu sefer ağlama nedenim üzüntü değildi. Mutluluktu. Kurtulduğum için seviniyordum. Bunu arkadaşlarım için yapabildiğime seviniyordum.
Polisler gelip beni yerden kaldırdılar. Sonrasında bir sedyeye yatırıp içeriye koştular. Onları içeride bekleyen beş cesetten habersiz. Anlatacak gücüm kalmamıştı. Öylece sedyeye uzandım ve beni ambulansa taşımalarını bekledim.
Gözlerimi açtığımda başımda bir tane kadın vardı. Karnımdaki kesikle ilgilenmiş ve yüzümdeki kanları olabildiğince temizlemişti. Ayağa kalktım ve kadına döndüm.
"Arkadaşlarım?"
Öldüklerini biliyordum. Tek beklediğim cesetleriydi.
"Henüz bir şey duymadım. Fakat az önce polisler bir tane gencin yerde bulunduğunu ve yaşıyor olduğunu söylediler. Buraya getiriyorlarmış."
Gülümsedim. Tekrar önüme döndüm ve başımı eğdim. Gözlerim tekrar dolmuştu fakat akacak yaş kalmamıştı.
"Cenk." dedim fısıltıyla.
"Dışarı çıkabilir miyim?" dediğimde kadın başını sallayarak bana izin verdi.
"Bu arada neyse ki bıçak çok fazla gelmemiş. Sadece minik bir çizik."
Başımı sallayarak ona teşekkür ettim. Sonra ayağa kalkarak dışarı çıktığımda hava aydınlıktı. Henüz gündüzdü ve bunca zaman sonra gökyüzünü görüp rahat bir nefes alabilmiştim. Derin bir nefes aldım ve oyun bölgesinin girişine baktığımda bir hareketlilik gördüm. Polislerin yanında bir kişi daha vardı.
Daha yakına geldiğinde kim olduğunu gördüm. Hızlıca ayağa kalkarak geldikleri tarafa doğru koşmaya başladım.
"Cenk!" diyerek bağırdığımda Cenk başını kaldırdı. Onun da yüzü kanlıydı.
Koşup ona sıkı sıkı sarıldım. O da bana karşılık olarak sarıldı.
"Kurtuldun." dediğimde başını salladı.
"Kurtulduk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
Mystery / ThrillerSadece oyun sandığınız şey bir gerçekse? Katil sandığınız kişi de aslında bir kurbansa? Katil kim? Sırada kim var? ﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏﹏ ▶Bir yalanın içinde yürüyoruz. ♔Kapak Tasarımı : @leticiamodi ♔