-3-

4.4K 467 262
                                    



Gözlerimi araladığımda etrafı güneşin ışıkları sarmalamıştı. Saati kontrol ettiğimde işe hazırlanmak için bir saaten fazla sürem vardı.

Belimde hafif bir ağrı vardı ve lavaboya gidip aynadan baktığımda suratımda yastık izleri yer alıyordu. Soğuk suyla yüzümü yıkayınca az çok kendime gelebilmiştim.

Üzerimdeki dünden kalma kıyafetleri kirli sepetine attıktan sonra odama kıyafet almaya gittim.

Siyaha yakın lacivert kumaş bir pantolon ve açık mavi gömleği tercih ettim.

Üzerimi giyindikten sonra lavaboya tekrar girdim ve işlerimi hallettikten sonra kendime kahve yapmak için mutfağa girdim.

Kahveyi hazırlarken gözüm sürekli bir yerlere dalıp duruyordu, fazlasıyla düşünceliydim ve nedense işe gitmeyi hiç ama hiç istemiyordum.

Kocaman esnerken hazır olan kahvemi masaya koydum ve yavaşça içtikten sonra tezgaha bırakarak içeri döndüm.

Telefonumu ve cüzdanımı aldıktan sonra ceketimi giydim ve evden çıktım.

Her yerde karşıma çıkmayı alışkanlık etmiş olan Jimin'le karşılaşmamak için temkinli adımlarla yürüyordum.

Sağ salim otobüse bindiğimde rahat bir nefes aldım ve aklıma dank eden şeyle suratım asıldı.

Kulaklığımı unutmuştum.

Lanet.. Bir şey de yolunda gitse şaşırırdım zaten.

En azından cam kenarında oturduğum için şanslı sayılırdım.

Yol boyunca dışarıyı seyrettim ve şirkete yakın bir yerde duran otobüsten indim.

Bu esnada sızlamaya devam eden burnum sinirimi bozuyordu.

Ağır adımlarla şirkete girdim ve asansörle Jungkook ve benim odamın bulunduğu kata çıktım.

Jungkook büyük ihtimalle daha gelmemişti, Hoseok ise benim masamda oturuyordu.

Cam kapıyı açarak küçük odama girdim.

"Günaydın." Sesim fazla bitkin çıkmıştı ve buna ben bile şaşırdım.

Hoseok kafasını bana çevirdi ve uğraştığı dosyaların kapaklarını kapattı.

Göz torbaları dikkatimi çekerken esnemişti. Masadaki tonlarca boş köpük bardakları gördüm. Ağzında günaydın gibi bir şey geveledi.

Gözlerim kocaman olurken yutkundum. "Sabaha kadar çalıştın mı?"

Arkasına yaslanırken kafasını sallayarak onaylamıştı. "Anca yetişti. Bir an yerişemeyecek diye çok korktum."

Suçluluk hissiyle kavrulmaya başlamışken yanına ilerledim. "Ben hepsini sana bırakmamalıydım, üzgünüm."

Üzerimdeki ceketi çıkartıp askıya asarken yanına varmıştım bile.

"Sorun değil, sonuçta herkesin torpili olmuyor." Söyledikleri beni yaralarken iç çektim.

Ne desem bilememiştim.

Gözlerimi hafifçe kıstım.

"Evine gidip dinlenmeye ne dersin?" Zar zor açabildiği gözleriyle bana baktı. "Mesaiye yarım saat kadar varken neyden bahsediyorsun Taehyung?"

Karşısındaki sandalyeye otururken elimi masaya koydum. "Ben Jungkook'u ikna ederim, sen git hadi." En azından bunu yapabilirdim değil mi?

Başını hızla iki yana salladı. "Bugünkü toplantı için senin görevlerini genel olarak ben üstleneceğim, Bay Jeon öyle tembihledi."

Good Friends?KookVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin