-17-

839 69 66
                                    

 2 hafta sonra

Yatakta yatarken ifadesiz bir şekilde tavana bakıyordun.Alışmıştın. Lanet olsun ki Jonginsizliğe alışmıştın. Chun Soo sana çok iyi davranıyordu ama Jongin'in yerini asla tutmuyordu.Ona karşı duygularında gram değişiklik olmamıştı.Hala ondan nefret ediyordun.Her sabah yanıbaşında saçlarını okşayarak uyanmanı bekleyen kişi keşke Chun Soo değil de Jongin olsaydı,ne güzel olurdu diye geçirmiştin hep içinden. 

Chun Soo,her sabah yaptığı gibi kahvaltıyı hazırlamış ve seni de uyandırmıştı. Banyoda rutin işlerini hallettikten sonra geri yatağa dönmüştün ve yemek yemek istemiyordun. Derken odanın dışından gelen sesi duymanla derin bir of çekmen arasında milisaniyeler vardı. 

''Y/N! Meleğim haydi gel soğumadan yiyelim.'' Doğrusunu söylemek gerekirse biraz açlık hissediyordun. Hem fiziksel,hem de Jonginsel. Onu deliler gibi özlemiştin ve hiçbir şekilde birbirinizden haber almamıştınız. Ama bugün kararını vermiştin. Ne yapıp ne edip gidecektin Jongin'ine.

Çok geçmeden Chun Soo'nun yanında buldun kendini. Chun Soo gülümseyerek sandalyeni çektiğinde yalandan bir gülümseme yerleştirdin yüzüne. Sandalyeye otururken teşekkür ettin ve masaya baktın. Masada yok yoktu. ''Neden zahmet ettin de bu kadar uğraştın?Sadece sandviç de yeterdi.'' Chun Soo sana gülümseyerek baktı. ''Günlerdir doğru düzgün bir şey yemiyorsun.Meleğimin sağlığı benim için her şeyden önemli.'' İşin komiği,bu halde olmamın tek nedeni kendisi olduğundan habersiz bir şekilde bunları söylemesiydi. Sen onun yüzünden bu kadar acı çekiyordun. Ama bugün biraz huyuna giderek istediğini yaptırabilirdin.Yani,sanırım.

Yavaş yavaş yemeye başlarken,Chun Soo'ya döndün ve yüzüne en tatlısından bir gülümseme yerleştirdin.Zaten seni izlediği için yüzüne bakarken gözlerinden adeta aşk fışkırıyordu. Gözleri dolu dolu,gülümseyerek bakıyordu gözlerine. 

''Chun Soo...Senden bir şey rica edebilir miyim?'' Elini yanağına yaslayarak sana odaklanan Chun Soo gülümsedi. ''Tabiki! Ne istersen...''

Meyve suyundan bir yudum aldın ve konuşmaya başladın. ''Telefonumu bir günlüğüne alabilir miyim. Uzun zamandır Instagrama girmiyorum,birkaç hikaye ve bir iki resimden bir zarar gelmez bence.Hem söz işim bitince sana geri vereceğim. Kimseyi de aramayacağım.''Yalan söylüyordun. Ve bunu şaşırtıcı biçimde büyük bir ustalıkla söylüyordun. Yani Chun Soo inandıysa bunu ustalıkla yaptığın belliydi. ''Tamam güzelim. Ama sadece birkaç saat. Anlaştık mı? Sana güveniyorum.''  Ellerini heyecanla birbirine vurdun. Kimseyi aramayacağını söylemiştin,mesaj konusunda bir şey söylemediğine göre Jongin'e mesaj atıp yerini söyleyebilirdin. Çok geçmeden Chun Soo senin telefonunu getirmek için masadan kalkmıştı. Gitmeden önce yanağını sulu sulu öpmeyi de ihmal etmemişti. Yapmacık bir şekilde gülümseyip gidişini izledin. Görüş alanından çıktığında masanın kenarında duran mendillerden birini alıp yanağını sildin. ''Iyy,sıçmık.''

Chun Soo gelene kadar birkaç şey daha atıştırıp karnını doyurdun. Bu çocuk en sevdiğin atıştırmalıklardan tut,en sevdiğin meyve suyuna kadar her şeyden eve tabiri caizse depolamıştı. İyi de sen ona bundan hiç bahsetmemiştin,bu çocuk  bunları nereden biliyordu?

''Al bakalım prenses.Unutma,kimseyi aramak yok.'' Düşüncelerinden 0,01 saniye içinde sıyrıldın ve telefonu alıp kilit tuşuna basılı tuttun. Telefonun açılırken gülümseyerek Chun Soo'ya baktın. O da sana aynı şekilde bakıp yemeye devam etti. Telefonun açıldığında bildirimlere baktın.Hayatın boyunca en çok aldığın bildirim sayısı bu olabilirdi. 985 mesaj ve 74 arama vardı. SMS'ten mesaj atmaktansa,durumu hemen kurtarabilmek adına Instagrama (!) atmak için fotoğraf çekindin ve DM üzerinden Jongin'e attın.

Hızlıca klavyeyi açtın .''Bebeğim.Chun Soo beni kaçırdı.İki haftadır evinde zorla tutuyor.Lütfen gelip beni kurtar.Anneme de iyi olduğumu söyle.'' yazıp göndermiştin.  Anında görmüştü Jongin!

''Meleğim...Tanrıya şükür!Ben kaç haftadır ne haldeyim haberin var mı? Chen,Lay,annen,ablan...Herkes seni arıyor günlerdir.Neyse bana yazdığın mesajı sil,görmesin. Ben 15 dakikaya oradayım tamam mı?Seni çok seviyorum.'' Hızlı bir şekilde yazılan mesajı hızlı bir şekilde okuyup sildin ve seri bir şekilde fotoğraf çekmeye başladın.

En sonunda Chun Soo sana döndü.''Kimseyi mesaj falan atmadın değil mi? Bakayım bir.''

Çektiğin fotoğrafları hızlıca gösterdin. ''İki saattir fotoğraf çekiniyorum Chun Soo. Kime mesaj atabilirim?'' Chun Soo,gülümseyerek yanağını okşadı. ''Sana güvenebileceğimi biliyordum.'' 

Her ne kadar ondan hoşlanmasan da onu kandırdığın için kendine kızıyordun.Ama senin de bir hayatın vardı ve kimsenin seni kısıtlamaya hakkı yoktu. Hele de sırf seviyor diye kimse kimseyi kısıtlayamazdı. ''Ben biraz üşüdüm.Üzerime hırka alıp geliyorum.''  Gülümseyerek seni onayladı.Koşar adımlarla içeri giderken,Jongin'i ne kadar çok özlediğini bir kez daha hatırladın.Gülüşünü,kokusunu,her şeyini. 

Üzerine hırkanı giyerken kapı zili çaldı. Kalbin resmen ağzında atıyordu. Yardırarak kapıya doğru koştun. Jongin'in gelmişti! Kapıya nihayet ulaştığında neden bu kadar çok kilit olduğunu düşündükten sonra olmayan çilingirlik becerilerini ortaya döktün.

Kapının bilmem kaçıncı kilidini de açtıktan sonra kapıyı tam açacakken Chun Soo'nun eli seni engelledi. ''Ben bakarım.Sen içeri geç.'' Onu dinlemeyerek kapıyı açtın. Gelen pizzacıydı? Kahretsin. Chun Soo ikiniz için pizza sipariş etmişti anlaşılan. Ofladın. Chun Soo pizzanın fiyatını ödemek için içerden cüzdanını almaya gitti. Pizzacı bey,asansöre doğru öksürünce kalbin duracak gibi oldu. Çünkü asansörden çıkan kişi senin Jongin'indi. Gözlerin özlemle yanıyordu.Jongin'in de gözleri kızarıktı.Ağlamış olmalıydı.''Telefonunu al,gidiyoruz meleğim.Acele et.'' GÜlümsedin heyecanla. ''Telefonum yanımda zaten.Haydi!'' diyip yanındaki raflardan ayakkabını aldın ve giymeden asansöre attın. Jongin peşinden gelip zemin kat düğmesine basarken sen de ayakkabını giymeye başladın. Jongin,pizzacıya gülümseyerek selam verdi. ''Teşekkürler bro!''

Asansör kapanırken Chun Soo'yu görmen ile paniklemiştin. ''Heey!Nereye gittiğini sanıyorsun!'' Asansör kapanırken Chun Soo'nun acı bağırışını duydun.  Gözlerin dolmuştu. Jongin,sana döndü ve birden ağlamaya başladı.Belkine sımsıkı sarılırken kemiklerinin kırılacağını düşünmüştün. Sen de aynı şekilde sardın onu. ''Meleğim...Çok korkuttun bizi.Seni deli gibi özledim.'' Buruk bir şekilde gülümsedin. ''Ben de seni özledim,hem de her şeyden çok.'' 

Asansör açıldığında çıkışa doğru yardırmıştınız. O sırada merdivenlerden hızlı hızlı inen adım sesleri geliyordu. Korkarak daha hızlı koştun ve Jongin'in arabasına bindin. Jongin arabayı tam çalıştırmaya hazırlanırken Chun Soo binadan çıktı ve yanınıza doğru yorulmuş bire şekilde ağlayarak koşuyordu. ''Gitme! Beni bırakıp gidemezsin!'' 

Jongin,acımasızca gaza bastı ve binadan hızla uzaklaştınız. Arkanı döndüğüne gördüğün son şey dizleri üzerine çökmüş gidişinizi izleyen bir adet Chun Soo'ydu...

Gençler slm huotgmjpoğk 

Eppeydir buraya bölüm atmadığımın -My First Love da dahil- farkındayım ve bir şekilde telafi etmeye çalıştım. Umarım beğenip yorum ve oyları yüksek tutarsınız. Sizi seviyorum! 

Tekrar görüşmek üzere ^^

Melody of My Life [Kim Jongin OC]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin