-18-

741 51 49
                                    

Gençler yeni fic yazıcam. Baekhyun mu Chen mi?

Size planımdan bahsedeyim. Tüm üyelerle ilgili bir fic yazıp shiplerle ilgili ficlere geçeceğim.~şimdilik planım bu.

Neyse,iyi okumalar~

Jongin'in gözleri,arabaya bindiğiniz ilk andan beri dolu doluydu. Elini tutmaya yeltendiğinde elini kaldırıp gözlerini hızlı bir şekilde sildi ve yola odaklandı.
"Seni çok merak ettik sevgilim. Keşke o gün seni evinin önüne bıraksaydım."
Gülümsedin burukça. "Neyse ki bir şey olmadı. Sağ buldun beni." O da gülümsedi.
"Chen ve Lay sizin evinizde. Ablan da gelmişti. Ben de sizden geliyorum annen perişan hâlde."

Gözlerinin dolmasına engel olamadın. Ablan ta İngiltere'den senin için gelmişti. Demek ki Lay de yurtdışından dönmüştü.
Telefonunun kilit ekranını açıp Chen'e hızlı bir mesaj attın.

"Ben iyiyim. Şimdi eve geliyoruz. Hepinizi çok özledim."

Chen hemen görmüştü mesajı. İsminin yanınaki 'yazıyor' yazısını gördüğünde için karıncalanmıştı heyecandan. Onunla dedikodu yapmayı çok özlemiştin. Aklına buradan Chen,Lay ve senden oluşan gruba sabaha kadar mesajlaştığınız geldi. Tekrar gözlerin dolmuştu.
Chen'in mesajı sonunda gelmişti.

"MELEĞİM SENİ ÇOK ÖZLEDİK BİZ ÇABUK GELİN."

Jongin'e döndün. "Daha yolumuz var mı Jongin?"
Sana dönüp gülümsemeye çalıştı. Gözleri kıpkırmızıydı. "Çok az kaldı sevgilim.Geldik sayılır."

Telefonu kapatarak camı açtın ve saçlarının uçuşmasına izin verdin. Özgür olmayı özlemiştin. Bunu hep yaşayan kadınlar için çok üzülmüştün bu süreç içerisinde. Televizyonda hep gördüğün,kocasının belirlediği sınırların dışına çıkamayan,çıkarlarsa cezalandırılan kadınlar böyle hissediyordu demek.

-
Evin kapısından girerken kendini çok gergin hissediyordun. Kendini nedensizce suçlu hissetmiştin. Nedense sanki Chun Soo'nun seni kaçırmasının sebebi senmişsin gibi geliyordu. Jongin sana destek verircesine elini tuttu ve bir öpücük kondurdu avuç içine.

Nihayet evine ulaştığında Jongin kapıyı çalmıştı. Ellerin titriyordu. Ayakkabılarını yavaşça çıkardın ve kapının açılmasını bekledin.
Kapıya yaklaşan adım sesleriyle biraz daha heyecanlanmıştın. Kapı nihayet açılmıştı.Lay tarafından. Onun da gözleri kırmızıydı. Yanakları da. Ne zaman çok ağlasa hemen yanakları kızarırdı.

"Y/N!!" Adının bağırılmasıyla sevinç gözyaşları dökmüştün. Lay seni birden kendine çekti ve kucağına alıp döndürdü. Bir yandan yanağını öpmüştü. Jongin şu an için kıskançlığını bastırmaya çalışıyordu ama olmuyordu. Birkaç kez öksürdü kibarca. İkiniz de ona bakınca yapmacık bir şekilde gülümsedi.

Jongin de içeri girdi ve kapı kapandı. İçeri yaklaştıkça isminin annen tarafından çağırılışını duydun. Gözlerin tekrar dolmaya başlıyordu işte.
İçeri girdiğinde annenin koltuğa yatırılmış olduğunu gördün. Annen gözleri kapalı bir şekilde sadece adını sayıklıyordu. Ablan annenin yanından kalkıp sana sarıldı sıkıca. Öyle ki kemiklerin kırılacak gibi hissediyordun. "Ablacığım, nerelerdeydin sen bir tanem? Biz iki haftadır ne hâldeyiz haberin var mı?"

Sadece sarılmakla yetindin. Chen ile göz göze geldiniz. Sen geldiğinde gözleri doluydu onun da. Şimdi ise ağlıyordu.

Ablandan ayrılıp Chen'e sarılmıştın.Chen hemen beline sarılmış,omzunla boynunun arasına başını sokmuş hıçkırarak ağlıyordu. Çocukluk arkadaşının kaybolması ve ondan hiçbir haber alamaması Chen'i çok yıpratmıştı.
"Seni çok özledim." Ağlayarak fısıldamıştı. Sırtını tıpışlamaktan başka bir şey yapamıyordun. Sanki dilin tutulmuştu.
Chen'den de ayrıldıktan sonra annene sarılmıştın.Annen senden uzun süre ayrılmamıştı ve saçını,yüzünü sevip duruyordu. Jongin sizi izlerken sadece ağlıyordu. O da iki haftadır doğru düzgün uyuyamıyordu senden bir haber gelir diye.

-

"İşte böyle anne."

Annen sakinleşmişti. Ablan,arkadaşların ve sevgilin yanında oturmuş ve neler olduğunu baştan sona anlattırmışlardı.
Chun Soo olayından arkadaşların ve sevgilinin haberi vardı ama annenle ablan hiçbir şeyi bilmiyorlardı. Annenin, sen bunları anlattıktan sonra elleri titremeye başlamıştı sinirden.
Ablan da çocuğunu kucağında tıpışlıyordu.

Bir yandan önüne konulan atıştırmalıklardan yiyordun gelen tepkileri dinlerken. Bu iki hafta boyunca çok yorulmuştun ve her şeyi anlattıktan sonra izin isteyerek odadan çıkıp duşa girdin.

Annenler arkandan Chun Soo için önlemler almamız gerektiğini söyledi.Lay ve ablan polise gitmeyi teklif ederken,Chen ve Jongin kalıp Chun Soo'yu dövme planları kurmuşlardı.

-

Duştan çıkıp odana geçtin. Üzerine beyaz dizine kadar bir tişört ve altına siyah ince taytını giydin. Saçlarını kurularken bir yandan da olanları düşünüyordun.
O geri zekâlı kız sizin başınıza Chun Soo'yu sardığında neyi düşünüyordu ki? Senin onu seveceğini mi? Ya da Jongin ile ayrılacağınızı falan mı?

Telefonun titrerken bunu bile geç farketmiştin.
Artık yorulmuştun ve hayatında daha fazla aksiyon istemiyordun. Sadece biraz sessizlik istiyordun.

Telegonunu açıp mesajlara girdin. Ellerin korkudan titremeye başladı ve havluyu bir kenara bırakıp telefonunu iki elinle tutup gelen mesajı okudun. Mesaj Chun Soo'dandı.

"Sen benim tanıdığım kişi değilsin! Neden beni bırakıp gittin? Seninle hayallerim vardı,biz evlenecektik! Senden nefret etmek istiyorum ama lanet olsun ki seni seviyorum. Ama ölümün benim elimden olacak,buna emin ol. Her ne kadar sana aşık olsam da beni yarı yolda bıraktın! Bunun cezasını çekeceksiniz."

Bu mesajı Jongin'e söylemeyecektin tabiki. Jongin'in katil olmasını istemiyordun. Bunu Chen ve Lay ile paylaşabilirdin ama Jongin olmazdı.

Başın ağrımaya başlamıştı. Saçlarını hemen kurutup içeri girdin.

Yanına direk Chen'i çağırsan çok dikkat çekerdi ama bir şekilde ona bunu söylemeliydin. Adam resmen seni ölümle tehdit ediyordu ve bununla tek başına başa çıkamazdın.

Chen'e kimsenin göremeyeceği şekilde elini salladın. Chen'in gözü direkt sana baktığı için kafasını hafifçe salladı ve annene gülümsedi.
"Anneciğim ben bir hava alıp geleceğim."
Evet senin annene de anne diyordu,sen de onun annesine anne diyordun. Herkes sizin samimiyetinizi kıskanıyordu.
"Peki yavrum. Hava serin üzerine bir şey giy."
Hemen lafa atladın. "Ben ona bir şeyler veririm anneciğim. Hem ben de biraz gezeceğim başım ağrıdı."
Annen gülümsedi. "Tamam meleğim. Çabucak dönün."

Gülümseyerek odadan çıktınız. Kimse takmamıştı dışarı çıkmanızı. Jongin dışında. Elinde değildi sadece deli gibi kıskanıyordu seni.
Kapıya kadar sizi yolcu etmeye geldi Jongin. Sen Chen'in üstüne bir şey verdin ve telefonlarınızı alıp ayakkabını giydin.

"Ben de geleyim mi sevgilim?"
 Chen ile bir süre bakıştınız. Daha sonra çakmaması için gülümsedin. "Gerek yok sevgilim biz hemen geliriz zaten."

Jongin bu duruma bozularak içeri girmişti ama bunu yapmak zorundaydın. Çünkü aksi daha kötü olacaktı.

Evden hemen uzaklaştığınızda Jongdae sana sarıldı tekrar. "Meleğim,bir dahaki sefere kendine dikkat et. Sana bir şey olsaydı ne yapardık biz? Bundan sonra hep dibindeyim tamam mı?"

"Hep dibimdesin zaten."Gülerek yanağını öptün. O da güldü. "Ee,sen ne diyeceksin bana?"

Gülüşün yüzünde solmuştu. Zamanınız kısıtlı olduğu için telefonunu alıp mesaja girdin ve okurkenki tepkisini izledin.

Yüzü kasılmıştı. Gözlerini yavaşça kapatıp açtı. Sonra da yanağını okşadı yavaşça. "Sakın korkma tamam mı güzelim? Sana hiçbir şey yapamaz."

"Bunu Jongin ile paylaşamam Chen. Chun Soo'yu sağ bırakmaz eminim."

Chen ellerini cebine koyarak etrafa bakındı. "Ona şüphe yok zaten."
Elini tuttu ve bu konuyu konuşa konuşa caddeye ilerlediniz. O konuştukça kafanda birkaç fikir beliriyordu ve bunu Jongin'e belli etmeden nasıl çözebileceğinizi düşünüyordunuz.

'Umarım' dedin içinden. 'Umarım kötü bir şey olmaz daha fazla.'

Takipte kalıın~

Melody of My Life [Kim Jongin OC]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin