-17-

793 53 23
                                    

Karşısında hararetle işini yapan arkadaşını-yani bu her kese göre öyleydi. Doğrusu sevdiği adamı- izliyordu Holmes. Yazıya o kadar odaklanmıştı ki Sherlock'un onu izlediğini farkında bile değildi. Şu an sadece yazısıyla ilgileniyordu. Eh bu da işine yaramıyor değildi Sherlock'un. Sonuçta onu daha uzun seyredebiliyordu.

Saatler sonra yazı bitince Sherlock'un da onu izlemesi sonlandı. John ayağa kalkıp mutfağa doğru ilerledi. Sherlock'tan kahve istiyip istemediğini sorduğun da hayır cevabı aldı.

Kahvesini hazırlayıp salona döndüğünde gördüğü manzara pekte görülecek türden değildi. Sherlock kanepede uyuyordu. John bunu garipsemişti. Sherlock'u tanıyan her kes rahatına düşkün olduğunu bilirdi. Şimdi bu manzara biraz...Garipti.  Evet garip. Bu sözcük tam bu duruma göre diye düşündü John.

Biraz olduğu yerde dikilip durduktan sonra ona doğru ilerlemeye başladı. Kanepenin karşısındaki sehpaya oturdu ve kahveyi orayı bırakıp,yüzü ona dönük yatan Sherlock'u izledi.

"Kusursuzsun. Ama bundan haberin yok" dedi parmakları usulca Sherlock'un elmacık kemiklerinde gezinirken.
"Her kes seni tanıdığını düşünüyor ama bu doğru değil. Onlara gösterdiğin tarafın  kendini beğenmiş,ego yığını, küstah biri. Ama bu asla gerçek sen değilsin. İçinde,derinlerde bir yerde sakladığın bir şey var ve bunu sadece ben göre biliyorum. Sadece ben." diye tamamladı konuşmasını. Bu sırada parmakları dudaklarını hafifçe okşuyordu.

Bir süre öyle kaldıktan sonra girdiği transtan çıktı John. Kafasını salladı ve kahvesini almadan kalkıp odasına ilerlemeye başladı ama Sherlock'un sorduğu soru yerinde donup kalmasına sebep oldu.

"Ne?" dedi Sherlock kanepede doğrulurken. Evet biraz yorgunluk atmak için kanepe uzanmıştı. Ama John konuşmaya başladığın da gözlerini açmamak içinde bayağı uğraşmıştı. Sonundaysa istediklerini duymuştu. Yani kısmen.

John kendine gelip ona doğru döndüğünde meraklı gözler onu izliyordu.

"Sen uyumuyormuydun?" diye sorusu ona yönellti John. Her ne kadar çabalasa da sesinin çatallamasına karşı gelememişti. Eğer her şeyi duyduysa bu John için hiçte iyi olmayacaktı. Belki de olurdu kim bilir?

"Hayır ve sen sormadan söyliyeyim. Her şeyi duydum" dedi Sherlock düz bir sesle ve gözleri ona kilitlenmişken.

John pes edermişcesine bir nefes verdi ve ilerleyip Sherlock'un karşında oturdu.

"Ne duymak istiyorsun?" diye sordu John gözleri onunkilerle birleştiğinde.

"Hiç kimsenin görmediği sadece senin gördüğün ne?" dedi Sherlock tek kaşı havadayken.

John ona yarım bir gülümseme gönderirken Sherlock hala bir cevap bekliyordu. Bunu anlayan John Sherlock'a biraz daha yaklaştı. Bakışları bir süre bir-birini izledi. Daha sonra John Sherlock'un kulağına eğilip fısıltıyla konuşmaya başladı.

"Sanırım bu,sevgiye ihtiyaç duyan bir kalp" diye konuştu John. Daha sonra doğrulurken gözleri kesişti.

"Nerden biliyorsun?" Diye sordu Sherlock merakla.

"Sadece... Tuhaf gele bilir ama hissediyorum" dedi John.

Sherlock tutulmuş bir şekilde ona bakarken John bunun hiçte iyi olmadığını düşünüp kalkmaya yeltendi ama bir el onu tutup kendine çekti. Şu anda yüzleri çok yakındı ve nefesleri bir-birine karışıyordu.

"Yanılıyorsun" dedi Sherlock gözleri John'un dudaklarında gezinirken.

"Neden?" diye sordu John kaşları çatılmış bir şekilde.

Sherlock hafifce gülümseyip aralarındaki mesafeyi biraz daha azalttı ve aynı John'nun yaptığı gibi fısıltıyla konuşmaya başladı.

"Kalbimin sevgiye değil,sana ihtiyacı var" dedi Sherlock tek nefeste ve John'un tepkisini bekledi.

John şaşkın bir şekilde bir kaç saniye ona baktıktan sonra uzun zamandır arzuladığı dudaklara bastırdı dudaklarını. Sherlock ona anında karşılık verirken bir -birlerini büyük bir sabırsızlıkla öpüyorlardı.

En sonun dudakları ayrıldığında ikisinin de yüzünde uzun bir süre silinmeyecek gülümseme vardı...

Johnlock || One shots ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin