👉 5. BÖLÜM 👈

137 8 1
                                    


Arkadaşlar saat işaretlerine kadar medyadaki şarkıyla okursanız harika olur.

Birkaç saniyelik şokun ardından koşarak kendimi eve attım ve bağırmaya başladım.

Pamuk teyze! Pamuk teyze! Yardım edin! Kimse yok mu?

Pamuk teyze telaş içinde mutfaktan çıktı ve yanıma geldi. Ellerini yüzüme koyup gözyaşlarımı silene kadar ağladığımdan haberim dahi yoktu. Bu sırada evdeki diğer çalışanlar da etrafımıza toplanmış korku dolu gözlerle bana bakıyorlardı.

Ne oldu kuzum? Neden ağlıyorsun, bir şey mi oldu?

Pamuk teyzenin sorularına hıçkırıklarımın arasında zar zor cevap vermeye çalıştım.

Pamuk teyze. De-dedem. Bahçede. Ye-yerde yatıyor. Hareket et-etmiyor.

Sözlerim biter bitmez Pamuk teyze ve bütün çalışanlar bahçeye doğru koşmaya başladılar. Titreyen bacaklarımla ne kadar zor olsa da bende arkalarından bahçeye çıktım. Pamuk teyze dedemin başına oturmuş elindeki telefonla bir yerlerle konuşuyordu. Bende yavaş adımlarla yanlarına ilerledim. Pamuk teyze telefonu kapattıktan sonra bana dönüp ambulansı aradığını ve birazdan burada olacaklarını söyledi.

Sessiz bir şekilde dedemin başına oturdum ve kafasını dizlerimin üzerine koyarak elini tuttum. Evet bunca zaman Asım Bey dediğim adama şimdi dede diyordum. Ne tuhaf. İnsan sevdiğinin değerini kaybedince anlarmış derken ne kadar doğru söylüyorlarmış. Ben onu sevdiğimi bile daha yeni anlıyorum. Evet bu zamana kadar en ufak bir sevgi kırıntısı dahi beslemediğim adamı şimdi sevdiğimi anladım. Daha bir kaç gün öncesine kadar bir şey olsa umrumda olmaz dediğim adam için gözyaşı akıtıyorum. Peki ya canımın bu kadar yanması ne kadar normal? Neden şu an kendimi kışın soğuğunda ve yağan o karın altında dışarıda yalnız bırakılan bir kedi yavrusu gibi hissediyorum. Neden sonbaharda esen sert rüzgara rağmen beni bırakmayacağını düşünerek tutunma ihtiyacı bile duymadığım ama esen rüzgarın beni ondan ayırdığı ve bütün güvenimin kırıldığı bir yaprak gibiyim. Neden ona hiç sarılmadığım için ölesiye pişmanlık duyuyorum. Bunların hiç birinin neden açıklamasını bulamıyorum? Hepsi onu sevdiğimi anladığım için mi?

Ambulans sirenlerinin sesini duyar duymaz kafamı dedemin solmuş yüzünden kaldırdım ve etrafıma bakınmaya başladım. Sağlık görevlileri ellerinde sedyeyle koşarak yanımıza geldiler. Dedemi dikkatli bir şekilde sedyeye yerleştirip taşırlarken bende gözü yaşlı bütün çalışanlarla birlikte peşlerinden ilerliyordum. Onu ne kadar sevdikleri çok belli oluyordu. Dedemi ambulansa yerleştirdiklerinde içlerinden birisi dönüp bize baktı. Sanırım hangimizin yanında gideceğine bakıyordu. Hiç düşünmeden kendimi ambulansın içine attım ve dedemin yanına çöküp tekrar ellerini ellerimin içine hapsettim. Gözyaşlarımın arasında beni bırakmaması için Allah'a dualar etmeye başladım.

Sağlık görevlileri hızlı hızlı hareketlerle dedemle ilgilenirken benim tek odak noktam onun hep sıcak ve renkli olan ama şimdi aşırı derecede soluk olan yüzüydü.

Ne olduğunu anlamadan dedemin kalp ritmini gösteren aletten sesler gelmeye başlayınca kafamı hızla oraya çevirdim. Ekrandan tek çizgi geçiyordu. Allah'ım dedem! Allah'ım dedemi kaybediyorum.

Bir şeyler yapın. Dedem ölüyor. Yalvarırım bir şeyler yapın.

Sağlık görevlileri beni kenara çekip dedeme elektroşok cihazıyla şok verirken benim düşündüğüm şey ona olan davranışlarım ve bunların hepsinin benim yüzümden oluşuydu.

Yıllar sonra birbirimize kavuşmamıza rağmen yüzüne bile bakmayışım,onu hep kıracak sözler söylemem,o istemesine rağmen onunla hiç vakit geçirmemem. Ama olmaz ki dede ben daha yeni geldim. Daha kaç gün oldu ki beraber olalı. Daha kaç gün oldu ki seni göreli. Ben daha sana hiç dede diyemedim ki. Sana hiç sarılamadım ki. Seninle hiç oturup konuşamadık ki dede torun güzel güzel. Ben affettim seni dedem. Ne yapmış olursan ol ben seni affettim. Ben bir kere daha kaybedemem dede. Bir daha olmaz.

SİMİRNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin