"KAZANDIM! Kazandım Elif kazandım!"
Elif yüzünde eşsiz gülümsemesiyle üzerime atladı.
"Evet abla kazandın!"
Gülümsememi durduramıyordum. Yıllardır çalışıp çabaladığım şey sonunda beni mükafatlandırıyordu.
Elif tepemden inip kollarını iki yana açtı.
"Bekle bakalım İstanbul ablam seni fethedecek!"
Hiç büyümüyordu.
Sırıttım.
Hukuk fakültesinin kapıları sonunda bana açılmıştı.
4 SENE SONRA
"Patatesler sarıı, çiçekler beyaaz, menemen karışııık"
Şevval en kötü bakışlarını bana dikmişti. Yeşil gözleri benzerlerinin aksine masumluktan çok uzak bir şekilde korkutucu bakardı. Ama tabi hiç kimse güzelliğini inkar edemezdi.
"Bakma korkuyorum."
Tuhaf bir şekilde sakinliğe bürünüp bakışlarını benden çevirdi. Pek uzun sayılmayacak bir sessizliklten sonra cevap verdi.
"Sen de sus o zaman. O ne biçim şarkı."
Tekrar kitabına yöneldi. Bende elimdeki kaşığı bırakıp onun yanına yürüdüm. Kulağına eğildiğimde tepkisizdi.
"PATATESLER SARIII.."
Şevval koltuktan sıçradı. Kulaklarını sanki korkunç bir şey duymuş gibi kapatmıştı. Kitabını bana fırlatıp feryat etti.
"Kızım sen harbi hastasın."
Muzipçe gülümsedim. Şevval çoğu şeyden rahatsız olurdu ve ben bunların üstüne gitmekten zevk alırdım. Yine alıyorum. Hep alacağım.
"Rap yapacağım niggaaa."
Şevval yine somurttu. Rapten anlamıyordu. Ama ben seviyordum. Benim sevdiğim şeyleri sevseydi ne olurdu. Arkadaşlar birbirlerine benzemez miydi? Biz tam olarak birbirinin zıttı iki insandık. Galiba en yakın arkadaş olayına yeni bir nokta getirdik diyebiliriz.
"Asma suratını sarışın senin için keman da çalabilirim."
Çalamazdım. Ama öğrenebilirdim.
Şevval oturma odasıyla birleşik mutfağa ilerledi. Bıraktığım kaşığı alıp çorbayı karıştırmaya başladı.
Domates çorbası ikimizin de favorisiydi.
"Bence ben olmasam çok sıkıcı bir hayatın olurdu. Sürekli kitap okuyorsun. Yemek yapıyorsun ve tekrar kitap okuyorsun."
Dalgın gözlerle ona bakıyordum. Kafasını bana çevirmedi. Çorbaya girdap yapmakla meşguldü. Gözünün önündeki saçları eliyle çekti. Bana bakmadan konuştu.
"Sanırım haklısın. Bu nedenle seni seviyorum niggaa."
Bunu duyduğum gibi kahkahayı basmıştım. Dört senedir arkadaşımdı ve ilk defa benim dilimden konuşmuştu. En yakın dostum. Sonunda birbirimize benzemeye başlamıştık.
Şevval buzdolabına ilerledi. Kapağını açtığında suratını buruşturdu. Kapağı yavaşça kapatırken bana döndü.
"Markete git. Domates al. Bir de ekmek."
Hep kısa cümleler kurardı. Emrederek konuşurdu. Yine de onu böyle seviyordum.
"Emredin başkanım."
Sağ elimi alnıma götürüp asker selamı verdim. O da elini kapıya yöneltip bağırdı.
"Askeer ilerii! Marş marş!"
Çift kişilikli. Bazen komik bazen ciddi. Ah canım arkadaşım.
Üzerime koyu yeşil bir hırka geçirip evden çıktım. Market uzak değildi. Yolda yürürken ayağıma takılan taşlar o kadar fazlaydı ki yakın zamanda belediyeyi şikayet etmeyi aklımın kenarına yazdım. Böyle hizmet mi olur. Böyle yol mu olur. Kendi kendimle cebelleştiğim sıralarda marketin kapısının önüne varmıştım. Lazım olanları ve de birkaç çikolata alıp eve yöneldim. Yolda yürürken yine o anda kafamdan uydurduğum muhteşem şarkılarımı söylemeye başladım.
Sen bir domatessiin
Hem de kıpkırmızıı
Ben de utanıncaa
Aynı senin gibi oluyoruum
Apartmanın kapısına gelmiştim. Kapıyı açıp merdivenlere yöneldim. Merdivenleri ikili ikili zırplayarak çıkarken şarkıya devam ediyordum.
Ben bir ineğiim
Möö möö diye sesler çıkarırıım
Sen de bir ineksiin
Ama ben daha güzeliim
Kafamı yukarı kaldırdığımda bir çift kahverengi gözün bana baktığını gördüm. Yüzünden aşağıya doğru inerken alaycı bir sırıtışla daha karşılaştım. O an afallayarak ne olduğunu anlamadan birden kendimi yerde buldum. Şarkım bitmişti.
Gözümü açtım ve yanımda kahverengi gözlü adamı gördüm. Merdivenden düşmek çok komik evet.
"Bir şeyin var mı?"
Yarım ağızla bunu sordu.
"Hayır yok teşekkürler."
Ağzımdan sadece bu kelimeler çıkabilmişti.
Bir şey demedi. Dış kapıyı açtı ve çıktı.
Bir süre boyunca sadece bakınmakla kaldım. Bileğim acıyordu ve yardım edeceğini düşünmüştüm. Can sıkıcı bir durum olduğu su götürmez bir gerçek tabi. Daha önce buralarda hiç görmemiştim. İçimden geçirmeden de edemedim.
Kimsin sen?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülümse
Romanceİçinden gelen, içinden gelen değil mi asıl olan? Pek bilmediğin Hiç görmediğin Bazen sevmediğin Ama senin olan..