Fotoğraf Cemre :)
Büronun kapısını açıp içeriye girdim. Buranın havası git gide daha da daraltıyordu beni. Hayatımda sürekli bir şeylerle uğraşmak zorunda kalıyorum. Her zaman bir nedenden dolayı üzerime tonlarca yük biniyor ve bunları aşmamda kimse bana yardımcı olmuyor. Benim de yanlışlarım olabilir elbette -ki var olduğunu hepimiz biliyoruz- ama kimse de gelip bana sen yanlış yapıyorsun Cemre demedi. Yakında yirmi ikime gireceğim. Tek bir kimse bile bu yaptığın yanlış deyip doğru yolu göstermedi. Ben hep kendimle başbaşa kaldım. Bu nedenle hep kendi bildiğimi yaptım. Çünkü başka bir seçeneğim hiç olmadı. Zamanı geldiğinde insanlar yanlışlarınızı yüzünüze vurmaya başlar. Sanırsam ilk örneğimle bugün karşılaşacağım. Ama insan alışkanlıklarından öyle kolay vazgeçemiyor. Ben de bundan sonra kendi bildiklerimi yapmaya devam edeceğim elbette. Bu da benim bir alışkanlığım diyebiliriz.
"Hoşgeldiniz." dedi kumral kız. Betül. Evet Betül'dü ismi. "Kerem bekliyor içeride sizi." Sonrasında sıcak bir gülümseme gönderdi bana. Bu kızın Kerem gibi biriyle ne işi vardı hiç anlayamadım.
"Bana siz diye hitap etmek zorunda değilsin." dedim aynı gülümsemeyle karşılık vererek.
Elleriyle eteğinin uçlarını tutup referans yaptı. "Peki geç içeri o zaman kıvırcık." Sonra da ufak bir kahkaha attı. İlginç bir kız. Bence anlaşacağız.
Kırmızı koltuklardan birine oturduğumda karşımda sırıtan bir Kerem görmek hiç de güzel değildi. Hiç de güzel olmayacaktı.
"Hoşgeldin." dedi. Direk konuya girmek ister gibi bir tavrı vardı.
Cevap vermedim. Onunla konuşmak istediğim falan yoktu.
"Cemre biraz çocukluğundan bahsetmek ister misin?"
Ellerini her zaman yaptığı gibi önünde kavuşturdu.
"Mesela Eskişehir'den. On yaşlarını hatırla Cemre. Nasıldı o zamanlar? Sana neleri hatırlatıyor? Özellikle kimleri hatırlatıyor?"
Boğazımda düğümlenen bir kaç cümle kaldı. Sonra yuttum hepsini. Yutacaktım tabi ya başka ne yapacaktım.
"Hiçbir şey." dedim sesimin en soğuk haliyle. "Bana hiçbir şey hatırlatmıyor."
Kerem yüzüne acı bir gülümseme yerleştirdi. Acı kelimesi oysaki ona pek yakışmıyordu.
"Hatırlatmaz tabi ki. Siz orada çok kalmadınız ki. En fazla birkaç ay. Sonra geldiler. Aldılar. Kurtardılar. Siz gittiniz. Hepiniz. Sen gittin. Kim kaldı? Ben kaldım. Ege kaldı. Beni hatırlamıyorsun değil mi? Peki öyleyse şimdi hatırlayacaksın."
Cümlelerinin ardından bir şarkı mırıldanmaya başladı.
Küçük hesaplarla geçiyor yaşam
Büyük kavgalar küçük şeyler için
Arsız ayaklar altında alın teri
Kırılgan naif elleri
Yalanlar yalanlar yalanlar
Bulutların ardındaki güneş gibi gerçek
O söyledikçe beynimin en derinlerine attığım, sakladığım, gizlediğim tüm şeyler bir bir gün yüzüne çıktı. İçimdeki nefretin küllerini tekrar ateşe vermek bir şarkıyla mı sağlanacaktı? Bunlarca yıl kendimden bile sakladıklarımı şimdi tekrar hatırlamak istemiyordum. Hatırlamayacaktım.
"Benden ne istiyorsun?"
Gözlerimi gözlerine kilitledim. Beni alt etmesine izin vermeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülümse
Romanceİçinden gelen, içinden gelen değil mi asıl olan? Pek bilmediğin Hiç görmediğin Bazen sevmediğin Ama senin olan..