"Kuyruklu yıldızlar vardır, dünyaya yetmiş yılda bir gelirler.İnsanlar onu hayatı boyunca belki bir kez görürler.Ben babanı gördüm.Umarım sende görürsün Bella." Küçükken annemin bana söylediği sözleri anladığımı sanar babamı yıldız olarak görürdüm.Fakat onu görmem ile annemin bana söylediği sözler geldi aniden aklıma.Daha tanımadan bir bakışıyla nasıl etkileyebilirdi beni? Gözlerinde takılı kalmanın verdiği huzur ve onunda bana attığı bakışlarla kendime gelmeye çalışarak yerimde kıpırdandım.Gözlerimi ona bakmamak için zor tutuyordum.Gerçi pek başarılı değildim.Yaslandığı arabasına tek ayağını koyarak,kapıya sırtını vermesi üzerindeki tshirtden kaslarını ve dövmelerini belli ederken bakmamam mucize olurdu.Ve bu cafede mucizeyi gerçekleştiren tek bir kız bile olmaması beni germişti.Herkes ona bakarken anlam veremediğim bir hızla damarlarımdaki kan yerini kıskançlığa bırakmıştı.Neyseki beni bu durumdan kurtardı ve yaslandığı arabadan yavaşça kalkarak telefonunu cebine koydu.
Ben gideceği için üzülmekle meşgulken tam tersi oldu.Cafeye doğru yürümeye başladı.Hafif rüzgardan dolayı alnına düşen buklelerini sağ eliyle geriye doğru atarken içimin eridiğini hissettim.Daha fazla bu şekilde bakmamın doğru olmayacağını anladığımdan kahvemi alarak bir yudum içtim.Kahve boğazımdan kayıp giderken az da olsa rahatladığım için sevindim."Aman tanrım! Cafeye taş düştü." Amy'nin ciyaklamasıyla kendime geldim ve ona sürekli bakarsam sürtük gibi görüneceğim için dikkatimi başka şeylere vermeyeçalıştım."Salyalarını sil." Sam'in peçeteyi Amy'nin yüzüne fırlatmasıyla hafifçe kıkırdadım.Büyük ihtimalle Amy saçlarının bozulduğundan yada ona rezil olduğundan bahsedecekti."Yani burada Sammy varken, ona bakmak çok büyük bir saygısızlık olur." Sam bana katıldığını belli ederek başını salladı.Nedense Sammy dememe takılmamıştı.Bunu yeşil gözleri izlediğine vererek,çatalımı tabağa bıraktım ve kahvemin son yudumunu içip yavaşça ayağa kalktım.Kansızlıktan dolayı aniden ayağa kalktığımda gözlerimin kararmasını istemediğim için bu şekilde davranmam en mantıklısıydı.Aksi halde yeni silindiği belli olan parkelerle ilişkiye girmem kaçınılmaz olurdu.Ve emin olun herkesin önünde özellikle bir çift yeşil gözün karşısındayken bu isteyeceğim en son şey bile olamazdı.Şanssız günüme denk gelmediğimden içimden Tanrıya minnettarlığımı sayarken çoktan çantamı almış Sam ve Amy ile vedalaşmıştım bile.Onların dersleri benden daha sonraydı.Hepimiz farklı bölümlerde olduğumuzdan pek denk gelemiyorduk.
Onları arkamda bıraktıktan sonra geriye dönüp bakıp bakmamak arasında kararsız kaldım.Ve bakmak isteyen tarafıma yenilip yürürken arkama doğru döndüm.Ve direk olarak bana bakan onu gördüm.Yakalanmanın verdiği utanç ile kıpkırmızı olmuştum bile.Kafeden çıkmadan önce tam emin olamasamda onun keyifle güldüğünü farketmiştim.O ise bana bakmasına ve onu yakalamama rağmen hiçbir utangaçlık ifadesi belirtmemişti.Aksine mutlu olduğuna yemin bile edebilirdim.Bu durumu düşünmeyi bir rafa kaldırıp üniversiteye adımımı attım.adımımı attım.Bugün üç dersim olduğu için mutlu oldum.Çünkü en az dersim bugündü.Yine de zor olduğunu belirtmeliyim.Zaten doktorluğu istediğim zaman bunu kabullenmiştim."Naber bebeğim?" Omzuma atılan kol ile yerimde duraksadım.Ama gelenin kim olduğunu tabikide anlamıştım."Birincisi senin bebeğin değilim ve bunu sana defalarca kez söylediğimi hatırlıyorum.İkincisi-" Sözümü keserek devam etti.Bu yaptığından dolayı sinirlerimin hafiften kalktığını hissettim.Kimsenin lafımı bölmesini sevmezdim."İkincisi kolunu omzumdan çekmeni öneriyorum. Ahh ben duymaktan sıkıldım sen tekrar etmekten bıkmadın Bella." Üniversiteye başladığım ilk günden itibaren her zaman bunu yapardı.Hatta benden hoşlandığını da dile getirmişti.Aslında Nash üniversitemizde oldukça popülerdi.Erkekler bunun sebebini babasının şirketleri olduğunu söyleselerde ben öyle düşünmüyordum.Kızlar tarafından tanınmış olması dış görünüşüne bağlıydı.Kumraldı ve masmavi gözleri vardı.Kulağında bulunan siyah küçük küpesi de ona farklı bir hava katıyordu.Ve bazen krem sürdüğünü düşündüğüm dolgun dudakları.Her kızın dönüp tekrar bakacağı biriydi.Ne yazıkki ben onu sadece arkadaşım olarak görüyordum.Bana asılmaya kalkmadığı zamanlarda gayet iyi bir arkadaştı."Seninde yapmaktan bıkmadığın belli oluyor." Dediğime aldırmadan beni de çekerek yürümeye devam etti."Herneyse..Tekrar naber bebeğim?" Gözlerimi devirmeden kendimi alıkoyamadım.Bu yönünü sevmesemde cevap verdim."İyi sayılır ve beni bırakmazsan derse yetişemeyeceğim."Nash'ın kolunu pek kibar olmayan bir şekilde omuzumdan ittim ve sınıfa doğru hızlı adımlar atarak ilerlemeye devam ettim.Yaklaşık dört saat sonra derslerim bittiğinde çantamı toplayarak kendimi dışarı attım.Dersler ilgimi çekiyordu ve seviyordum ama sürekli aynı yerde oturmak fiziksel yönden pek rahatlatıcı değildi.Eve gidip biraz dinlendikten sonra projemi bitirmeyi düşünürken aklıma Peter amcanın anahtarı geldi.Ona vermem gerektiği için planımı erteleyerek ilk önce Sam'i aradım."Söyle." Telefon daha kibar açılamazdı herhalde."Sanada merhaba." Sam genellikle asıl konuya girerdi.Klişeleşmiş şeyleri söylemeyi sevmez, zamanın değerli olduğunu her fırsatta yakınır olabildiğince kısa kesmeye çalışıp ve kız tavlamaya giderdi."Merhaba.Ne istiyorsun?" Klasik Sam."Neredesin? Eğer yakındaysan sana Peter amcanın anahtarını vereceğim." Kütüphane ye gitmek istesemde orası biraz uzaktı.Sam' e verirsem o zaten Peter amcaya verirdi."Şimdi işim var.Semde kendini yorma.Anahtar sende kalsın akşam buluşunca verirsin." Ve yüzüme kapanan bir telefon.Akşam bir yere gidiyordukta haberim mi yoktu? Beynimin bir köşesine Sam'i aramamam gerektiğini not aldım.Daha sonrada acıktığımı belli eden sesler ile taksi çağırıp eve gittim.Arabam olmasına rağmen pek kullanmazdım.Belirli bir nedeni yoktu sadece sevmezdim.Şimdi bunu düşünmek yerine yemek yemem gerektiği gerçeğini farkettim.Midemden gelen sesleri birisi duysa içimde savaş olduğunu zannedebilirdi.Sabahta "onun" yüzünden yemek yemekte zorlanmıştım. Fakat şimdi gerilmemi sağlayan kimse olmadığından televizyonun karşısına geçip birşeyler yemeye başladım.Tam filmin en önemli yerinde telefonumun çalmasına sinirlenerek kimin aradığına baktım.Amy'nin aradığını görsemde sinirim pek yatışmamıştı.Sakin kalmaya çalışarak telefonu açtım."Efendim Amy?" Sesimden sinirim belli olmuyordu."Hazırlandın mı?" Benim aksime oldukça neşeli çıkan sesi ile saçma bir film yüzünden sinirlenmeyi kesip cevap verdim."Neden hazırlanayımki?" Amy beni bekletmeden cevap verdi."Hazırlan çünkü bu gece dağıtıyoruz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emotions Don't Lie
FanfictionBaşımı yavaşça yukarı doğru kaldırmaya başladım.Ve gördüm.Hayatımda daha önce hiç görmediğim yeşilin tonunu...