Sabah en mutlu halimle uyandığımı söyleyebilirdim.İnsanın alarm ve benzeri seslerle uyanması tüm gününün kötü bir şekilde geçmesine sebep olabiliyordu. Bu durumu defalarca kez yaşamış bir kişi olarak uykumu alıp kendi kendime uyanmam çok güzel hissettirmiştı ve yatağımı asla bırakmak istemiyordum.
Mümkün olsaydı yatağım ile evlenirdim. Hatırlıyorum da liseye giderken bile yardımcılarımız beni uyandırmak için her yolu denemişlerdi. Ben ise yatağıma adeta yapışarak 'beni sevgilimden ayırmanıza izin vermem' gibi saçmalıklar yapıyordum. Bu bir çeşit hastalıktı sanırım ama kimin umrundaki? Bu düşünceler eşliğinde gözüm saate takıldığında neredeyse öğlene yaklaştığını gördüm. Hiç kalkmaya niyetim yoktu fakat acıkmıştım.Babam olmadığından çalışanlara gelmemelerini söyleyip izin vermiştim. Bu yüzden kendi yemeğimi kendim hazırlamak zorundaydım. Kendi kendime şikayet ederek ayağa kalktım. Yatağıma son kez acınası bir bakış atıp arkamı döndüm. Sevgilimden ayrılsam en az bu kadar üzülürdüm herhalde. Tabi sevgilim olmadığı için anlamak biraz zor ama neyse ben böyle de mutluyum. Yada sayılırım. Omuz silkerek üstümdeki şort ve askılı pijamamı değiştirme gereği duymadan aşağıya indim. Bu arada telefonumu açıyordum. Dün kimseyle görüşmek istemediğim için telefonu kapatmıştım. Açtığımda 10 mesaj ve 4 arama olduğunu gördüm. Önce aramalara baktım. Babam, Sam, Amy ve bilinmeyen numara aramıştı. Hepsini sonra aramayı aklımın bir köşesine yazarak mesajlara girdim. Mesajlardan çoğu Sam ve Amy'nin beni merak etmeleri konusundaydı. Bir tanesi de babamdan onu aramam ile ilgiliydi.Şimdi hepsini aramam çok uzun süreceği ve bende oldukça aç olduğum için telefonu bir köşeye bırakıp buzdolabını açtım. Kahvaltı için gerekli yiyecekleri masaya koyduktan sonra krep yapmaya karar verdim. Krep benim vazgeçilmezlerimden olduğu için mutlaka yapardım. Gerekli malzemeleri çıkarıp tezgaha koyuyordumki kapının çalmasıyla işimi bırakıp kapıya yöneldim. Gelen kişinin Amy veya Sam olduğunu tahmin ediyordum. Fakat beklediğimin tam aksine gelen kişiyi görünce şaşkınca ona baktım. O ise beni baştan sona incelemekle meşguldü.
"Kapıyı hep böyle mi açarsın?"
Başta geç açtığımı düşünsemde Harry'nin gözlerinin bacaklarımda olduğunu fark etmemle rahatsız olduğumu belirtmek için yerimde kıpırdandım.
"Neden buradasın Harry?" Sonunda gözlerime bakmayı akıl etmişti . Şortumu görünce kısılan gözleri normale dönmüştü.
"Beraber kahvaltı yapmak istedim."
Benim birşey dememe izin vermeden yanımdan sıyrılarak içeri girmişti bile. Arkasından seslenmelerimi duymazdan gelerek mutfağa girmişti. Bende kapıyı kapatıp onun peşinden giderken söylenmeye devam ediyordum. Mutfağa girdiğim de tezgaha yaslanmış ellerini göğsünde birleştirmiş beni bekliyordu. Onu inceleme fırsatı bulduğum için zevkle bu zamanı kullandım. Saçlarını arkaya yatırmış ve bir bandana ile bağlamıştı. Bandanası mavi renkti ve üzerinde beyaz yıldızlar vardı. Her zamanki gibi dövmelerinin gözükmesini sağlayan beyaz tshirtünü de giymeyi unutmamıştı. Onun haricinde bacaklarının inceliğini ortaya koyan siyah pantolonu giymişti.
"Beni incelemen bittiyse kahvaltıyı hazırlayabilirsin."
Alaylı sırıtmasıyla beni izlerken biraz utandığımı hissettim. Gizlice izlemek varken ben utanmadan hayran olmuş bir şekilde ona bakıyordum. Yine de bunu yüzüme vurması gerekmiyordu.
"Yardım etmeyi düşünmüyor musun?" Ben krebi pişirmeye başladığım da bile pozisyonunu bozmadan sadece bana bakıyordu.
"Sen iyi idare ediyorsun" Elini saçlarından geçirip geriye yaptırdıktan sonra göz kırpmayı unutmamıştı. Bu hareketine ne kadar bayılsam da verdiği cevaplar yüzünden göz devirmeden edemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emotions Don't Lie
FanfictionBaşımı yavaşça yukarı doğru kaldırmaya başladım.Ve gördüm.Hayatımda daha önce hiç görmediğim yeşilin tonunu...