BÖLÜM 2

270 9 2
                                    



Eve çıkıp para aldıktan sonra taksiciye parasını ödedim ve beni aldığı adresi sordum. Yarın oraya bir daha gidecektim. Eve çıktım. Gideceğim ilk yer odamdı çünkü yorgun hissediyordum. Sadece biraz düşünmek istiyordum. Onu düşünecektim. Pek farklı değildi. Sadece gözleri farklıydı. Mavi veya yeşil falan değildi. Aksine kahverengiydi ama bazı insanlar bakışlarıyla bir şeyler anlatırdı ya işte. Tam olarak anlatamıyordum. Kelimeler az kalıyordu sanki. Tesadüf müydü bütün her şey? Yoksa bir oyun mu? bunu zaman gösterecekti. Zamandan nefret ediyordum.

Dış kapıyı açıp apartmandan çıktım. Umarım onu evde yakalardım. Bir taksi çevirdim ve adresi verdim. Taksi ilerlerken ağaçlar hızlı hızlı geçiyordu. Radyoda Nil İpek- Gözleri aşka gülen çalmaya başladı. Bu bir yağmur gibiydi. En hüzünlü anında birden tenine dokunan yağmur damlacıkları gibi. Üzerimde nedendir bilinmez bir ölü toprağı vardı, bir kasvet... Dün geçtiğim sokaklara girince varmış olduğumu anladım. Takside durmuştu zaten. Evin önünde durunca birden çekindim. Çekinmem anlamsızdı sonuçta cüzdanımı düşürmüştüm ve onu almak en büyük hakkımdı. Evin bahçesine girdim ve kapıya doğru ilerledim. Kapıyı tıklatmak için elimi kaldırdığımda kapının açık olduğunu fark ettim. Hafifçe ittirerek açtım. İzinsiz girmem yanlıştı evet ama bir insan kapıyı açık bırakmazdı herhalde. Salona doğru yürüdüğümde konuşma sesleriyle durdum. Bu oydu ama başka bir erkek sesi daha vardı.

"Barış emin misin? istersen başka bir gün yapalım. Riske atmak istemiyorum."

"Bu benim işim oğuz. teslimatı bu gece yapıyoruz, başka itiraz istemiyorum." 

Telefon çalmaya başladı ve tanıdık olmayan ses açtı. İlk önce karşı tarafı dinlemiş olacak ki sustu.

"Değişiklik yok şehrin çıkışındaki depoda yapıyoruz teslimatı." biraz daha dinledikten sonra kapattı. Ne teslimatı olabilirdi ki? Aklıma hiçte iyi şeyler gelmiyordu. Bence cüzdan kalabilirdi içinde sadece az bir para vardı o kadar. Arkamı dönmüş çıkışa doğru gidecekken çantamın ucundaki metal toka vazoya çarptı. Tiz bir ses eve yayılırken yakalandığımdan adım gibi emindim. Yavaşça arkamı döndüm. Yan yana durmuş bana bakıyorlardı. 

"Şey ben, cüzdanımı düşürmüşüm de. Kapı açıktı bende girdim kusura bakmayın." 

Adının Barış olduğunu öğrendiğim- yani o- çocuk çok ama çok az alayla bana bakıyordu. Sonunda konuşmayı aklına getirebildi.

"Evet, bekle de sana getireyim." kafamı salladım ve üst kata çıktı. Arkadaşı olarak tahmin ettiğim Oğuz beni şüpheci gözlerle süzüyordu. Acaba onları dinlediğimi anlamış mıydı? Brış elinde cüzdanla merdivende gözüktüğünde birazda olsa rahatlamıştım. Cüzdanı almak için uzattığımda geri çekildi. Şimdi öncekinden de fazla gerilmiştim. 

"Sen, ne zamandır buradasın?" 

"Şey ben yeni geldim. Neyse gideyim ben artık tekrar teşekkürler." Arkamı döndüm ve hızlıca evden çıktım. Ucuz atlatmıştım. 

Teslimat derken neyden bahsediyorlardı? Burnuma hiçte iyi kokular gelmiyordu. Polisi aramalı mıydım? o an pek emin olamasam da polisi aramış ve böyle bir ihtimal olabileceğini anlatmıştım. Oraya bir ekip göndereceklerini söyledikten sonra kapattım. 

Çoktan akşam olmuştu ve operasyon başlamış olmalıydı. Koltuğumda oturmuş keyifle çerez yiyordum ki kapım çaldı. Söylenerek yerimden kalktım. Bu saatte kim neden benim kapımı çalsındı ki? Bunun cevabını birazdan çok sert bir şekilde alacak gibi görünüyordum çünkü kapıdaki kişi Barıştı.   

BAKIŞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin