Arabada giderken ikimizde sessizdik. Hala gideceğimiz yerde neler olabileceğini düşünüyordum. Barışın belindeki silah bir çok şeyin habercisiydi aslında. Bu gece sorunsuz bitmeyecekti. Barış arabayı park etmeye başlayınca düşüncelerimden ayrıldım. Kapıyı yavaşça açtım ve aşağı indim. Burası şık bir yerdi. Bir gece kulübü olduğu her halinden belliydi ama öyle herkesin gelebileceği bir yere benzemiyordu. Girişteki duvarda gördüğüm simge ile iyice merak etmiştim. İki tane kılıç birbirine geçmiş bir şekildeydi. Bu savaşın simgesiydi. Barış yanıma geldiğinde koluna girmem için kolunu uzattı. Nazik birisiydi aslında. Bir erkek nazik olmalıydı zaten hele de bir kadına karşı. Birlikte içeriye girdiğimizde beklediğim o kötü manzarayla karşılaşmadım. Benim bildiğim gece kulüpleri kör kütük sarhoş ve kendini kaybetmiş insanlarla dolu olurdu. Burası böyle bir yer değildi. İçeride orta yaşlı diyebileceğim insanlarda vardı ve takım elbiseleri ile önemli kişiler oldukları anlaşılıyordu. Barda dikkatimi çeken bir şey de sanki ikiye bölünmüş gibiydi. Bir tarafta daha farklı insanlar varken diğer tarafta çok daha farklı insanlar vardı. Dekorasyon da aynı şekildeydi. Barmenin olduğu taraf bordo renkli kadife kumaşlarla kaplıydı daha çok ve localar vardı. O tarafta pek dans eden yoktu herkes sohbet ediyordu. Diğer taraf ise siyah ve mor kadife ile kaplıydı. Oturan insan yok diyebilirdim. Herkes dans ediyordu ama ölçülü bir şekildeydi her şey. Dengelenmişti sanki. Ben ne tarafa gideceğimizi düşünürken daha sakin olan yere doğru gittik. Burada neler döndüğünü anlayamamıştım. Bir çok kişi Barış'a selam veriyordu. Barış ise gayet samimi bir şekilde karşılık veriyordu. Bu tarafta herkes kibardı. Diğer taraf için ise aynı şeyin geçerli olduğunu sanmıyordum.
BARIŞ'dan
Geldiğimiz yer Savaş'ın ve benim yerimdi. Bu mekanı aramızda paylaşamayınca bir nevi ikiye bölmüştük tabi yönetim ortaktı. Lal ile birlikte içeri girdiğimizde etrafı merakla incelediğini gördüm. Gerçekten de merak uyandıracak bir manzaraydı. Savaş benim üvey kardeşimdi. Ailelerimiz ikimizi de küçükken evlat edinmişti. Aramızda çokta bir bağ yoktu ama şu sıralar bir işlerin peşinde olduğu kesindi. Bana ihanet eder miydi? Ederdi. Kendi işini daha çok büyütmek istiyordu bu yüzden de gözünü karartmış olabilirdi. Silah taşımaktan nefret ettiğim halde zorunda kalıyordum. Kendimi korumam gerekebilirdi ki bugün Lal'de yanımdaydı bu da iki kat koruma demekti. Onu peşimde sürüklemek aptalcaydı belkide ama benim öyle bir sürü korumam yoktu kendimi kendim korurdum. Onu da ben koruyacaktım. Aslında onun hiçbir zaman korunmaya ihtiyacı olmamıştı. Bu eskiden de böyleydi. Çok eskiden.
LAL'den
Bir locaya oturduğumuzda garson geldi. Barış bana ne istediğimi sorduğunda soda ile yetinmiştim. Barış içmek için gelmediğini söyleyerek garsonu yollamıştı. Artık neler olduğunu sormalıydım.
"Barış buraya ne yapmaya geldik?"
"Burası benim ve arada gelmem gerekiyor haliyle." Belindeki silahı sormalı mıydım? Soracaktım.
"Ben evden çıkarken bir şey gördüm."
"Biliyorum."
"Açıkla o zaman." bir süre durduktan sonra
"Sadece koruma amaçlı farkettiysen korumam yok ve artı olarak sende yanımdasın." Yüzüne boş boş bakmaya başlayınca konuşmasına devam etti.
"Bende silah taşımayı sevmiyorum ama başka çarem yok."
"Sen iyi bir insansın. Nereden bu kadar düşman edindin?"
"Emin ol herkese sana davrandığım gibi davranmıyorum." Susmakla yetindim.
Her şey normal gidiyordu ta ki karşı taraftan gelen bağırış seslerine kadar. Görebildiğim kadarıyla 2 erkek sözlü olarak kavga ediyordu. Barış'a baktığımda onunda dikkat kesildiğini gördüm. 2 dakika sürmedi ki yumruklar konuşmaya başladı. O taraftan kimse ayırmıyordu ve bizim olduğumuz tarafta haliyle karışmıyordum ama herkesin huzurunun kaçtığı belliydi. Çoğu kişi mekandan çıkıyordu. Barışın bir şeyler mırıldandığını duydum ama ne olduğunu anlayamadan yerinden kalktı ve karşı tarafa doğru hızla ilerledi. Her şey çok hızlı gelişti Barış kavga eden iki adamı da enselerinden tutup kaldırdı ve arka tarafa doğru giden koridora doğru götürmeye başladı. Açıkçası Barışın aynı anda o iki adamı da tutup kaldırması gerçekten güç gösterisi gibi gelmişti. Peki ya ben ne yapacaktım şimdi? Peşinden mi gitmeliydim. Koridorun başında adamlar vardı belli ki orayı koruyorlardı. Yerimden kalktım ve telaşlı bir şekilde yanlarına doğru yürüdüm amacım onları başka bir yöne yönlendirmekti.
"Beyler kapının önünde kavga çıkmış sanırım oradaki korumalar yetişemiyor gitmeniz lazım."
Adamlar bir şey demeden kafa sallayıp gitmişlerdi. Bir an için kendimi gerçekten o klişe dizilerden birinde hissettim. Hadi ama bu kadar çabuk kanmamalıydılar. Koridorda yavaşça ilerlemeye başladım. Gerçekten uzun bir koridordu ve sonunda siyah perdeyle kapatılmış bir bölüm vardı fakat buraya kadar gelmeyen kimse göremezdi. İyi gizlenmişti. Perdeye doğru yanaştıktan sonra hafifçe araladım. Barış kırmızı deri bir koltukta otururken kavga eden adamlar ayakta onu dinliyorlardı. Söylediklerine kulak vermeye başladım.
"Sizi kim tuttu bir daha sormayacağım." Gayet sakindi ama sanki bu fırtına öncesi sessizlik gibiydi. İkisi de ses çıkarmazken Barışın sinirlenmeye başladığı belliydi. Aniden ayaklandı ve esmer olan adama öyle bir yumruk attı ki bir an gerçekten adamın çenesi kırıldı sandım.
"Anlamam mı sandınız lan siz! Siz unutmuşsunuz buranın asıl sahibini ama merak etmeyin hatırlatmaya geldim. Şimdi gidin söyleyin bunu sizi tutan ite." Barış aniden perdeye doğru yöneldiğinde kaçacak bir yer aradım ama maalesef bir kiriş bile yoktu. Perdeyi araladığında karşısında beni görünce şaşırdı hatta bir ara kızdığını bile düşündüm fakat bir şey demedi ve sadece eliyle yolu gösterdi. Koridorda yürümeye başladık. Fazla mı sessizdi acaba? Arabaya gidene kadar tek bir kelime bile etmedi sadece gayet sakin bir şekilde yanımda yürüyordu. Arabaya bindiğimizde bu sessizliğin artık fazla geldiğini düşünerek konuşmaya başladım.
"Barış bir şey diyecek misin?"
"Eve gidince konuşuruz Lal." Sustum ve eve gitmeyi bekledim.
Anahtarı çevirip kapıyı açtıktan sonra birlikte içeri girdik. Hala sakindi. Artık konuşmalıydık.
"Barış artık bir şey diyecek misin? Bu sessizlik sinirlerimi bozuyor."
"Sadece şunu soracağım Lal. Ben neden seni uzak tutmaya çalıştıkça daha çok işin içine giriyorsun."
"Bu soruyu kendine sormalısın. Sen başından beni bu işin içine çektin zaten. Benimde bazı şeyleri merak etmeye hakkım vardır herhalde. Her ne kadar yalandan sevgilin olsam da."
"Haklısın seni hiç karıştırmamalıydım. Tamam istediğin gibi olsun artık bu oyunu sürdürmek zorunda değiliz."
Beni işin içine çektikten sonra bu kadar kolay mıydı? Bu bir çocuk oyuncağı mıydı? Git gide daha çok sinir oluyordum.
"Olan oldu Barış artık bu oyunu bitirsek dahi ne olacağını sanıyorsun ki herkes ben hiç var olmamışım gibi mi davranacak yani. Saçma."
"Ne istiyorsun o zaman Lal. Bugün bizi gözetlediğine göre her şeyi duymuş olmalısın. Bu işte tek başımayım. Herkes bir bir karşı tarafa geçti ve ben ufacık bir işi bile yapamaz hale geldim. O ihbar ettiğin teslimatı bile dikkatsiz davrandığım için öğrendin. Sadece güçlü durmak istiyorum çünkü durmazsam emin ol bunu fırsat bilecek çok insan var."
Onun için ilk defa üzülüyordum. Şuan karşımda ne yapacağını bilemeyen çaresiz bir çocuk var gibiydi. Ne yapacaktım? Yalnız bırakamazdım hayatım boyunca hiç kimseyi yalnız bırakmamıştım.
"Tamam."
"Ne tamam?"
"Ben yanında olacağım."
Şaşırmıştı ama gözleri parlamıştı. İlk defa içten bir şekilde gülümsedi ve içimde bir his oluştu. Bu gülümseme çok tanıdıktı. O bir yabancıydı ama şimdiye kadar hiçbir yabancı bu kadar tanıdık olmamıştı.
Bölümün geç geldiğinin farkındayım ama uzun bir bölüm oldu. Oy vermeyi unutmayın şimdiden teşekkürler.
Ve de ileride ortaya çıkacak bir sırrımız var eskilere dayanan sizce bu ne?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAKIŞLAR
Ficción GeneralYollarımızın o gün kesiştiğini sanmıştım. Meğerse bu ilk tanışmamız değilmiş.