Onu karşımda gördüğümde öylece kalakalmıştım. Öğrenmiş miydi? Hayır öğrenmiş olamazdı, hem öğrenmiş olsaydı şuan bana ateş saçan gözlerle bakıyor olurdu herhalde. Ama o şuan gayet normal bakıyordu. Daha fazla bakışmanın bir anlamı olmadığını fark edince yerimde kıpırdandım. "Bir şey mi olmuştu?" hafifçe tebessüm etti "Bunu evde buldum sanırım senin." Elinde kredi kartı gibi bir şey vardı sanırım. Çok üstelemedim ve teşekkür ederek aldım. Tam arkasını dönmüş gidecekken durdu. Tekrar bana doğru döndüğünde gözlerinde saf öfke vardı. Bu ani ruh hali değişimi beni afallatmıştı. Bana doğru bir adım attı. "Sen.." her kelimesinde bir adım daha atıyordu. "Ne yaptığını biliyorum ve bunun hesabını vermeyeceğini sanıyorsan çok büyük yanılıyorsun." ve gitti bense öylece durmuş gittiği yöne doğru bakıyordum. Keşke bu işe hiç bulaşmasaydım. Bu herif bildiğin psikopattı. Birde evimin adresini bulmuştu. Aslında beni asıl korkutan şeyde buydu sanırım. Kapıyı iki yerinden de kilitledikten sonra etrafı toplayıp uyumaya gittim. Bu tedirginlikle ne kadar uyunabilirse tabi.
Uyandığımda hava tam aydınlanmamıştı. Saat 6 falan olmalıydı. Boğazım çok kurumuştu. Su şişem salonda kalmış olmalıydı. Ev ayakkabılarımı giyip salona yöneldim. Tahmin ettiğim gibi buradaydı. Yanında bir notla beraber. İçimde yeşeren korkuyla hemen tüm ışıkları yaktım ve evi kontrol ettim. Kimse yoktu. Notu okumak için elime aldığımda aynen şöyle yazıyordu. "Hesap verme vakti geldi. Seni bekliyorum." gidecek miydim? tabikide gitmeyecektim. Kimseye hesap verme gibi bir zorunluluğum yoktu. Sabah olunca ilk işim hesap vermek değil kapının kilidini değiştirmek olacaktı.
Kahvaltı edip duş aldıktan sonra saat çoktan sekiz olmuştu. Öğlen dersim vardı. Bu yüzden yetişmek istiyorsam hemen çıkmalıydım. Siyah kot ve üstüne bordo kazak giydikten sonra çantamı alıp bağcıklarımı bağlamaya başladım. Aslında kapıyı kilitlememe gerek yoktu. Sonuçta isteyince girilebiliyordu. Dış kapıyı açtığımda karşımda iki tane adam vardı ve arkalarında da siyah son model bir araba. Adamların yüzlerine bile bakmadan yanlarından geçiyordum ki bu boyla pek mümkün olmadı tabi. "Lal hanım Barış bey sizi bekliyor, buyrun." seslice oflayarak arabaya bindim. En fazla ne yapabilirdi ki?
---
"Bunu yapmamı bekleyemezsin. Bu çok fazla yani en azından benim için öyle." Barışın evine geldiğimde kahvaltı yapıyordu ve tam bana hangi işkenceyi çektireceğini düşünürken ultra havalı ve makyajlı bir kız çıkagelmişti. Anladığım kadarıyla bu kız uzun süredir Barışın peşinde dolanan bir kızdı ve Barış kızdan kurtulmak için beni sevgilisi diye tanıtmıştı. Kızı direk reddetmemesinin sebebi hatrı sayılır bir iş adamının kızı olmasıymış. Asıl kötü olan şeyse bu kızın yani Esra'nın bizim okulun zengin kesimlerinden olmasıydı ve herkes duyacaktı.Ben ona hala meydan okuyan gözlerle bakarken o gayet kendinden emindi. "Seçme şansın yok lal sen bana bir kötülük yaptın ve bende sana bir tane yaptım yani ödeşmiş olduk. Başka bir şey istemediğim için sevin bence." göz kırptı ve kahvaltısına devam etti. Nasıl bu kadar umursamaz olabiliyordu? sinirli bir şekilde arkamı dönmüş gidecekken söyledikleriyle durdum. "Sevgilim gibi davran lal bana layık bir sevgili olacağına inanmak istiyorum." sözlerinden alaycılık akıyordu. Kapıyı sertçe çarparak çıktım. Telefonum ısrarla titrediğinde her şeyin başlamış olduğunu anladım.
Oy verirseniz çok sevinirim. Şimdiden teşekkürler.
-sizce lal ve barışın sevgililik oyunu nasıl sürecek? ve çevrelerinin tepkisi ne olacak? en önemlisi de Barış sadece bu oyunla yetinecek mi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAKIŞLAR
General FictionYollarımızın o gün kesiştiğini sanmıştım. Meğerse bu ilk tanışmamız değilmiş.