21. Tehlike

5K 211 873
                                    


Yıllar yılı süregelen bir kavram vardı.

Tarihin her köşesine sızmış, zamanın her yankısına yayılmış, her savaşın ortasında, her namlunun ucunda, kanayan her yarada, kanatan her acıda insanın uğruna çırpındığı bir kavram.

Simsiyah bir sayfaya yazılmış beyaz harfler yoktu mesela, gökkuşağının parlak renkleri de. Yalnızca kurşun kalemin uğursuz ve kara grisi bulaşmıştı kirli sayfalara. 8 harf vardı ve bu sekiz harf yüzyılları tek bir kelimeye yazmıştı.

Özgürlük.

Kalem kırılabilirdi, yazacağı her kelime, her harf parça parça dökülürdü talaşların arasına. Renkler silinebilirdi kör bi gözün önünde. Savaş durabilirdi, silahlar imha edilebilir, düşünceler susturulabilir, tetik hiç çekilmeyebilirdi. Gri kanatılabilirdi soluk bir kırmızının ışığında.

Her şey son bulabilirdi fakat insanın içinde yaşayan bir siluet, buluttan yere kavuşan bir damla su, zincirinden koparılmış bir köpek, sahibinden kaçmış bir köle, duygularından saklanmış kimliği belirsiz bir aşık, kağıt parçalarındaki notalardan sıyrılıp bir çelloda can bulmuş beste sonsuzdu.

Sonu yazılmamış bir hikaye özgürdü, özgürlük sonsuzluktu.

Özgürlük sonsuzluktu.

İyiler için de böyleydi bu, en amansız kötüler için de. Geçmişte de böyleydi, gelecekte de. Zamanda da böyleydi, zamansızlıkta da. Cümleler uzadıkça uzayabilirdi böyle fakat noktayı koyan, metni bitiren söz hep aynıydı.

Sonsuzluk kötülüğün yanındaysa eğer, içinde tehlikeleri de barındırırdı.

*****

Hava neredeyse kararmıştı şimdilerde, gökyüzündeki o mor loşluk, devasa salonun mermerlerini ancak aydınlatabiliyordu. Ritmik bir ses vardı içerde, topuklu ayakkabılardan çıkan ahenk dolu sert ve tok bir ses.

Tıkırtılar iyice yaklaştıktan sonra tavandan yere kadar uzanan pencereye belli bir uzaklıkta durdu. Sadece birkaç saniyelik bir sessizlik oluştu ve topuklu ayakkabıların bir adım daha ilerlemesiyle sessizlik de hiçliğe karışıp kül oldu.
"Hiç değişmemişsin." 

Pencerenin önünde, elinde kristal bir kadeh tutan siluet yüzünü sese dönmeye tenezzül bile etmedi. "Değişmemi istememiştin."

Adam kadehi içindeki kızıl sıvıyla birlikte dudaklarına götürdü ve tek dikişte bitirdi. Sanki hava karardıkça odadaki atmosfer de yoğunlaşıyor gibiydi. Siyah topukluların sahibi siniri bozulmuşçasına güldü. "Bundan sonra böyle mi olacak?" diye sordu sertçe. "Yüzüme bile bakmayacak mısın?"

"Hangisine?" diye sordu adam kadehi tutan elini pencereye dayayıp destek alarak. Sesinde bir kırıklığın yanında öfke de vardı. "Hangi yüzüne bakayım?"

"Donovan," dedi kadın da, sesinde peydah olmayı bekleyen bir sinirle. "Bana böyle cümleler kurabilecek cesareti nerden buluyorsun merak ediyorum."

Donovan, ciddiye almadığını belli edercesine tebessüm etti sadece. Yine de kadına dönmedi. "Artık başka bedenleri maske olarak kullanmandan sıkıldım."

MOONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin