İnsanoğlu içindeki karanlıkta kaybolduğunda dışarıda parlayanın Ay ya da Güneş olması boş bir algıdan öte değildir. Zihninin duvarlarında, kalbinin içinde, ruhunun köşelerinde siyahı hisseden her beden sonsuza dek sürecek bir gecenin ta kendisidir.
*****Hermione Granger, iğrenç bir sıkışma hissinden çıkıp da ayaklarının yumuşak bir toprağa bastığını fark ettiğinde gözlerini aralamıştı. Bakışlarına dokunan çırılçıplak ağaçları, hâlâ yeşil gözüken çamları izledi ifadesizce. Orman, uyanık fakat cansızdı.
Her daim sevmişti ormanları. Bunun bir sebebinin ailesinin ormanlara olan sevgisi ve maceracı kişilikleri olduğunu biliyordu. Kendini bildi bileli yılda birkaç kez de olsa farklı ormanlara yolculuk yaptıklarını hatırlıyordu. Fakat şu anda sınırları içerisinde bulunduğu orman en farklısı, belki de en özeliydi onun için. Fazlasıyla aşina olduğu, hayatının şu anki bölümünün başladığı o ormandaydı yine.
Ayakları altında neredeyse çamurlaşmış toprağı umursamadan yürürken buldu kendisini. Tuhaf olan bir şeyler vardı.
Geçtiği tüm bu yerleri, ayakları altında ezilen toprağı hatırladığını sanmıyordu. Oysaki Draco'nun deyimiyle "kulübe"nin yakınlarına cisimlendiğine emindi. Adımlarını biraz olsun hızlandırarak geniş bir meydana vardı. Böyle bir yeri hatırlıyordu sanki. Arka tarafında kalan yola dönüp baktıktan sonra kafası karışmış bir şekilde yeniden önüne döndü. Ölüm yiyenlerden kaçarken hayatının bu kısmını başlatan o günde de buradan kesinlikle geçmiş olmalıydı. Önündeki patika benzeri yollara baktı ifadesizce. Sağdan mı devam etmeliydi yoksa soldan mı?
Zihnini zorlamayı denedi, ancak her nasılsa hiçbir şey hatırlayamıyor gibiydi. Aniden, öylece önündeki birbirinin aynısı gibi gözüken patikaları izlerken düşüncelerinin arasında bir ışık yandığını hissetti. Olabilir miydi?
Buraya geldiği ilk akşamüstünü hatırladı.
"İleride bir ev var Granger. Acele etsen iyi olur, iki saate kadar kurtlar dağdan inmeye başlar."
"Kapıyı kilitlemeyi unutma. Ölüm yiyenlerden kurtuldu ama kurtlar tarafından parçalandı diye bir yazı istemezsin sanırım. Acı Kaybımız. Çağının en zeki cadısı öldü. Hımm... başka? Rita Skeeter'ın boş durmayacağına eminim."
"Expelliarmus!"
Draco'nun onu bıraktıktan sonra, evi arayışında geçtiği yolları anımsamayı denemedi bile. Başka bir şeye odaklandı aksine. Orada, öylece donmak üzereyken Draco'nun gelişine odaklandı. O gün, korkuyla harmanlanmış mavi-grilerinde biraz da pişmanlık mı vardı?
" Bu kadar aptal olmak zorunda mısın Granger? Seni üç saat önce bırakmıştım ve cidden üç saatte burayı bulamadın mı? Neyse ki yırtıcılar seni bulamamış. "
Draco inanmıştı, diye düşündü bu kez şaşkınlıkla. Fark edeceğimi düşünmüştü. Sonraysa o günki ruh halini ve yorgunluğunu anımsadı, fark edememişti. O gün fark edememişti belki, ancak şimdi anlıyordu. Evi bulamıyordu, evi daha önce de bulamamıştı çünkü kafa karıştırıcı büyü ormanın her yerine yayılmıştı.
Evi düşündüğünde, ya da onu bulmaya çalıştığında zihnindeki yön duyusu tamamen yok oluyor gibiydi. Tıpkı, diye düşündü, manyetik bir alanda yönünü şaşan pusulalar gibi. O gece evi bulamaması onun suçu değildi. Pişmanlık işte bu yüzdendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOON
Fanfiction"Ve son olarak Granger, Ay'ın kendi ışığı yoktur sadece Güneş'ten aldığı ışığı yansıtır. Haklıydın ben Ay'ım. Ve sen benim ışığımsın. " Kapak yapımı draconunmeleklerine aittir. Tüm hakları draconunmelekleri hesabına aittir. Ocak/2016 Yayımlanma...