¤Yazardan¤
Güneş yavaş yavaş doğmaya başlarken Simay bir kenara kıvrılıp uykuya dalmıştı.
Baran bütün gece Özgü'nün başında beklemiş, her dakikada bir nefesini kontrol etmişti.
Hala nefes almıyordu. Bu kadar ciddi bir mevzuyken nasıl oluyordu da Simay bu kadar rahattı? Anlatılan o kadar şey arasında bunun normalliği onun tek tesellisiydi.
Özgü birden titremeye başladığında başını ters bir şekilde omzuna koyduğu yerden kaldırdı Baran. Özgü'nün omuzlarından kumlara bastırırken bir yandan da duymayacağını bildiği, duysa da hatırlamayacağını bildiği halde mırıldandı.
"Ben buradayım. Sakin ol."
Mucizevi bir şekilde Özgü'nün başı yana düşmüştü. Titremesi geçmişti yani. Baran elini kızın boynuna götürdüğünde nefesinin geri geldiğini görüp derin bir oh çekti.
Özgü birden doğrulup öksürmeye başladığında Simay sanki hortlamış gibi uyanıp yanlarına koştu.
Elinin tersini alnına koyduğunda hissettiği şeyin sıcaklık olması beklenirken kız buz tutmuştu. Tersine işliyordu.
Simay bu durumda ne yapılması gerektiğini biliyordu ama bunu çocukların yanında yapmak doğru değildi.
Ne önemi vardı? Şuan arkadaşı ölüyordu! Ama bu her hap içene olduğu gibi değildi. Ruhen de ölüyordu.
"Baran geri çekil." dedi net bir ses tonuyla. Yeterince uzaklaştığını görünce dizlerini kızın bacaklarının iki yanına koydu.
"Hadi kardeşim." dedi fısıltıyla.
Bileklerinden tutup ellerini birbirine bastırdı Özgü'nün. Ellerini birbirine sürtmeye başladığında kızın damarlarından akan şeyin su olduğunu hissetti.
Yaşaması için bu kadarına razı olması gerekiyordu. Aslında ateş çıkması daha karlı olurdu ama buna razı olmak zorundaydı. Şuanki aşama da onu kusturmaktı.
"Özür dilerim." dedi bileklerini bırakmadan önce.
Baran endişeyle "Ne oldu?" diye sordu.
"Normalin tersine işliyor. Dikkatimi bozma." Daha önce hiç bu kadar ciddi olduğunu kendisi de hissetmemişti.
Ellerinin arasından damlayan suyu tişörtüne silip avuç içlerinden dişleriyle et parçaları kopardı.
Kopan parçaları bir kenara fırlatıp kanaması dinmeyen avuç içlerini Özgü'nün boynuna bastırdı.
Özgü'nün yüzü kıpkırmızı olana kadar da sıkmaya devam etti. Avuç içlerinden normal bir insan gibi akan kanın ardından onu temizleyen su damlaları gelmeye başladığında hemen ellerini çekip yanına çöktü Özgü'nün.
Baran yanlarına yaklaşıp gözlerinden yaşlar akan Simay'ın kanayan avuç içlerine ve yerde yatan Özgü'ye baktı.
Korkuyla "Ne oldu ona?" diye sordu. Simay kafasını Özgü'nün göğsüne koyup çığlık atarak ağlamaya başladı.
Çocuklar uyanmış, başlarına toplaşmışlardı. Mete herkesin yerine "Ne oluyor?" diye sorduğunda Baran bilmediğini ifade eder gibi başını iki yana salladı.
Ne olduğunu bilmiyordu ama buna rağmen gözlerinden sicim sicim yaş akıyordu. Boynunda sallanan demirden kolye Simay'ın eline değdiğinde Simay hızla çekildi.
"Demir bizi yakar." deyip geri yattı Özgü'nün göğsüne.
"Tahmin etmeliydim. Özür dilerim kardeşim." diye fısıldadı ağlamaya devam ederek.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olağanüstü Hal ~ÖzBar~
Fanfiction*Etrafları birden bire ateşten bir çemberle sarılırken denizdeki dalga tsunami boyutunda yükseliyordu. Yaprak kımıldamazken onları mağaraların içine kadar savuracak kadar rüzgar eserken hepsinden çok daha garip olan kumların altından kan akmasıydı...