4.Bölüm

73 7 4
                                    

¤Yazardan¤

Özgü işaret parmağını yanağına koyup bir ritim üzerinden dokunmaya başladı. Düşünceli hali Baran'ın ilgisini çekmiş olmalı ki dikkat kesilmişti.

"Tabi bizim üzerimizde büyü old- Aa! Büyü kitabı. Tabi ya." dedi parmağını şıklatarak.

Ormanın daha da içine gittiklerinde Baran kendini bir aksiyon filmi içinde gibi hissediyordu. Buranın hayvanı, börtüsü, böceği de çok olurdu.

Baraka demen yanında hakaret kalacağı resmen 1+1 iki bölmeli evin içinde birkaç koca yaprağın altından eliyle şöyle bir aradı Özgü. Kitap eline değdiğinde gülümseyerek havada salladı.

Tam arkasını dönmüş gidecekken Baran'ın elinden tuttu cesurca. Güzeldi. Korkmadan hissetmek güzeldi.

Herkesin toplandığı deniz kıyısında yarısına kadar suya girmiş melek gibi süzülen Simay'a büyü kitabını gösterdi.

Simay tek ıslığıyla herkesi toplamıştı. Cem'e ate- pardon su saçan gözlerle bakıyordu. Mecaz değil gerçek. Gözlerinden hafif su püskürtmüştü ama Cem umursamamıştı.

"Benimkiler tutmayacağı için sen yapacaksın." diyerek kitabı Simay'ın eline tutuşturdu Özgü.

"Nasıl yani?" dedi Simay gözlerini kocaman açarak. "Kaç sene yemeyecekler?"

"Salaklaşma!" dedi Özgü abartılı bir biçimde gözlerini devirerek. "Sofra falan kuracaksın işte."

Cem ellerini havaya kaldırarak itiraz etti. "Ben nereden geldiği belli olmayan şeyi yemem."

Baran sessiz ve tepkisizken Kubilay arkadaşına hak verdiğini belirtecek biçimde başını salladı. Mete ise yere oturmuştu bile.

"Lan oğlum ne ilgilendirir nereden geldiği? Yemek yemektir."

Özgü güven vermek ister gibi iki elini Cem ile Kubilay'ın omuzlarına koyup biraz sıktı.

"Merak edilecek birşey yok. Sizin güvenliğiniz için ölümden dönen biri kökünü bilmediği şeyleri yedirir mi size? Hem belki biz de atıştırırız."

Mete kafasını biraz kaldırdığını zannederek neredeyse boynu kopacak şekilde arkaya itip gözlerini olabildiğince açtı.

"Nasıl yani siz yemek yiyor musunuz?"

Özgü'nün mantıklı açıklamasını kesip konuştu Simay.

"Niye yemeyelim? Biz insan değil miyiz?"

"İnsan mısınız?"

Baran, Kubilay ve Cem aynı anda kahkaha atmaya başlayınca Mete kollarını göğsünde bağlayıp arkasını döndü. Ama arkasında da Özgü olduğu için başını önüne eğdi.

Özgü gülemiyor, tepki veremiyor, duygularını belirtemiyordu. Çünkü şuanda Baran'ın aklından neler geçtiğini biliyordu.

Bu başına daha önce gelmemişti. Daha önce kimsenim düşüncelerini okuyamamıştı. Öncesinde olmadığı gibi şimdi de bilinçli yapmıyordu bunu. O zaman nasıl oluyordu?

"Ne olur biraz da o gülse?" Baran'ın içinden bunu dediğini bildiği için zoraki bir şekilde gülümsedi.

"Gülümsedi mi o? Bu kadar mı?"
Daha da genişletti gülümsemesini. Ama bu kadarı zor oluyordu. Baran'dan gözlerini kaçırdığında daha fazla birşey duymadığını fark etti.

Tekrar ona döndürdü yüzünü.
"Yapacaklarsa yapsınlar şu şeyi."
Özgü aydınlanmış gibi silkinip avuç içi yukarı dönük şekilde Simay'a işaret verdi.

Alfabetik sıraya göre uygun büyüyü bulup kitabın sayfasını yere tuttu. Gözlerini kapatıp içinden söyledi sözlerini.

Yerde yavaş yavaş ve tane tane kurulan kahvaltı sofrasına beyler şaşkınlıkla bakarken Özgü elini Simay'a uzattı. Simay olabildiğine güçlü çakınca Özgü elini salladı.

●●●●●○○○○○

"Yardım gerekiyor artık. Kurtulmamız lazım buradan. Olaylar gittikçe garipleşmeye başladı. Kendini sakın bu kıza kaptırma Baran!"

Oturduğu ağaç dibinde kesinlikle onı görememesine rağmen düşünceleri kulaklarından çıkmıyordu. İlk başta sadece ona baktığında yankılanan güzel düşünceleri artık sanki birbirine karışmış gibiydi.

Onunkileri duymaktan kendi düşüncelerini bilemez, birşey hissedemez olmuştu. Gözyaşlarını elinin tersiyle silip kulaklarına geri bastırdı.

Biraz daha burada klsa iyi olacaktı çünkü kendini kontrol edememekten korkuyordu. Hayır, hap almış olması güçlerini en düşüğe indirirdi ama bu düşüncelerine sinirlenip tepki vermekten ya da gerçekle karıştırmaktan korkuyordu gerçekten.

Sırtını dayadığı ağaçtan ayrılıp cenin pozisyonunda yere yattı. Ellerini yumruk halinde göğsüne bastırıp duyamayacakları için şükredip hıçkırıklarını serbest bıraktı.

"Ağlıyor."

Ağladığını nereden biliyordu? O da mı hissediyordu yoksa hissettiklerini. Bu bir tek Özgü'ye olmuyor muydu?

"Fazla ağlıyor. Baran tut kendini burada olmaz!"

Gözyaşlarını silip hıçkırıkları dursun diye nefesini tuttu.

"Tutma nefesini, bırak."

Evet, hala aynısı oluyordu. Yumruğunu ağaca vurduğunda biraz daha duymaya devam etti aynı cins şeyleri.

"Ah! Nereyi yıkıyor yine ya? Yalnız feci kuvvet var kızda beyler. Dağılın."

Gülümsedi Özgü gökyüzüne. Ağlayışına karışık gülümsedi. Yıldızlardan ona bakan ailesine doğru gülümsedi. İşte, onların anlattığı oluyordu. Ruh ikizini bulmuştu.

"Ne bu duygu patlaması kızım? Neredesin sen?"

Ne halde olduğu belli olmuyordu. Ama tutamazdı onu kimse. Bulmuştu onu. Özgürlüğüne kavuşması için yapması gereken tek şey üst kurulun onayıydı ve en tehlikelisi de buydu. Üst kurul bir cezayı üstünden sökecek, sonsuz ve daha kötü bir cezaya çaptıracaktı. Ve yine mutlu olamayacaklardı.

Ruh ikizimi buldum diye geçirdi içinden. Adını seslendi ve dağlara çarpıp yankılanmasını dinledi.

Arkadaşlarının yanına geri döndü 32 diş sırıtarak. Ağlayarak giden kız gülerek dönüyordu.

Baran'ın yanına çömüp başını omzuna koydu ve biraz daha dinlemeye devam etti onu.

"Böyle güzel kokmayı nasıl beceriyor?"

Dillendirmesi önemli değildi. Düşünmesi yeterliydi itirafı için. Birisinden aldığı en güzel ve garip iltifat olabilirdi bu.

Simay'ın ve diğerlerinin ima dolu bakışlarına karşın parmak uçlarından çıkardığı ateşi ortadaki çalı çırpının üzerine attı.

"Yakarım topunuzu." dedikten sonra biraz düşündü. "Yakamam ama döverim."

Hepsi başlarını önlerine eğince Özgü yerinde biraz daha kıpraşarak yaklaştı yanına. Baran daha fazla dayanamayıp elini omzuna atınca gözlerini kapatıp biraz daha şükretti bu anlar için.

*Flashback*

Annesi biraz daha anlatmaya devam etti geleceği. Bu hepsine olmuştur çünkü. Şimdiden bilinçli olması gerekli.

"Ve sonra ruh ikizini bulacaksın. Bu bir normal insan veya bizden biri olabilir. Ama elbet bulacaksın. Bu adam için her türlü fedakarlığı yapmak zorunda kalacaksın. Bu adam senin kurtarıcın olacak. Mesela, bu adamı bulman demek; bağımsızlık demek. Artık kimse müdahele edemeyecek sana. Ve üst kurul senden yetkisini çekecek."

*Flashback son*

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum... Sizi çoook seviyorum...♥♥♥

-Ceyda



Olağanüstü Hal ~ÖzBar~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin