10.Bölüm

70 5 2
                                    

🔥Özgü'den🔥

Burada kalmış olmam çok iyi olmuştu. Hem üşümekten kurtulmuş hem de yalnız kalmamıştım.

Simay'ın geleceği gün bir çekimle elbette haberim olacaktı. Korkmuyor değildim çünkü adada Simay'la yalnız bıraktığım cadı bunu fırsat bilip biricik kocasının isteğini yerine getirmek üzere harekete geçebilir, benimle ruhsal iletişime geçip istediği elementi yönetebilirdi. Bunun olması gerçekten kötü olurdu.

Yerimden kalkıp kollarımı ters çevirip bilek noktamdan yatağa bastırdım. Boynumu geriye atıp esnedim. Uzun süre sonra yumuşak bir yerde yatmak rahatlatmıştı. Acaba bunlardan adaya da götürebilir miydim?

Gökçe'yi uyandırmamaya çalışarak yavaş adımlarla büyüyle yarattığım simsiyah kıyafetlerimi alıp banyoya gittim.

Üstüme geçirdikten hemen sonra portmantodaki büyü yapımı siyahderi ceketimin cebindeki yine büyü yapımı paraları kontrol ettim. Haram olduğunu bilsem de 5 yıldır uzak kaldığım yaşam alanında hayatta kalmak için başka yapabileceğim bir şey yoktu.

Yavaşça açtığım kapının yoğun bir şekilde gıcırdamaması büyük bir şanstı. Ayakkabılarımı ayağıma geçirip merdivenlerden koşma kadar hızlı, yürüme kadar yavaş olmayan adımlarla aşağı indim.

Apartman kapısının önünde ben kapıyı açmaya çalışırken diğer taraftaki-her kimse-benim yerime açtı.

Kahverengi opak kapının ardında ağlayan Kubilay'ın en arkada olduğu, tayfayı görmemle olduğum yere çakılıp kalmam bir oldu.

Kubilay'ın yanına gidip akan gözyaşlarını sildim. Eliyle yüzünü kapatıp arkasını döndü.

"Noldu buna?" diye sordum yüzüne siperlediği kollarını indirmeye çalışarak.

"Pınar, nişanlısı, yüzük attı." Yumruğunu gevşettiğinde içindeki yüzükler yere düştü. Benim kulaklarımda çınlayan hüzün müziği dışında bir tek yüzüklerin mermere çarpınca çıkardığı ses yankılandı.

Ve sonrasında iki kapı arasındaki o boşluğun mermerlerinin soğuğunu umursamadan yere çöktü. Mete ve Cem kollarından tutup kaldırırken gözlerimi sıkıca yumup kalbimin sıkışıp karın boşluğumu acıtmasına izin verdim.

Biz de böyle olmayalım lütfen...

Kubilay'ı yerden kaldırdıkları an üçü içeri girip merdivenlerden çıkmaya başladılar. Ben de kafamı uzatıp içeri baktım.

"E siz ne yapıyorsunuz burada?" dedim. Bu durumda alışılmış olan eve kapanıp teselli cümleleri kurmaktı.

"Gökçe, Pınar'ın en yakın arkadaşı. Yardım için gelmiştik."

"Gökçe uyuyordu ben çıktığımda."

"Sen neden çıkmıştın?" diye sorduğunda işaret parmağımla şakağımı kaşıdım.

"Sabah yürüyüşü iyi gelir diye düşündüm." dedim parmağımı şıklatarak. Aslında bu bir ani fikir refleksi sayılabilirdi ama sanırım enerji patlaması yaşadığımı düşünmüştü.

Yarım bir şekilde dudaklarını kıvırarak kolunu uzattı.

"Sağlığınız için son derece önemli olan bu yürüyüşte size eşlik etmemi ister misiniz güzel hanımefendi?"

Hayır, hayır, hayır, hayır,hayır...

"Elbette."

Uzattığı koluna girip kapıyı açmasını bekledim. Dışarı çıkınca buz gibi havanın yüzüme çarpmasıyla milyonlarca alyuvar yanaklarıma hücum edip sızlamasına neden oldu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 19, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Olağanüstü Hal ~ÖzBar~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin