¤Yazardan¤
Karanlık iyice çökmüşken Özgü parmaklarıyla ateşi harlamaya çalışıyordu. Ama bu kadarını çıkarmayı zor başarmıştı. Ne oluyordu buna böyle? Tabiat ona küsmüş müydü yoksa?
Simay ona kaş göz yapınca ağaçların arkasına doğru ilerlediler. Mete'nin arkalarından "Nereye?" diye sormasına aldırmadılar bile.
"Burada yaptıklarım işe yaramaz demiştim sana." dedi Özgü.
"Ben de onun için buradayım zaten." dedi Simay sesini alçaltarak. "Ben gizlice gidebilirim. Kimseye görünmez, alır gelirim." dediğinde Özgü telaşla başını iki yana salladı.
"Seni tehlikeye atamam." dedi hızla.
"Hadi ama Özgü, senin iyiliğin için. Ya da o çocukların iyiliği için. Sen de dedin bizim yaptıklarımız işe yaramıyor. Hem Allah aşkına ıssız bir adada en önemli ve etkili malzemeyi nereden bulacaksın?" dedi Simay.
"Biz araştırma yapmadık mı gelmeden? Buraya yerleşirken safir tozunun var olup olmadığına bakmadık mı?"
Özgü son umut konuşuyordu. Arkadaşını, kardeşini bile bile tehlikeye atamazdı. Onların yanına gönderemezdi. Yoksa, onu yakalarlarsa öldürürlerdi.
"Gideceğim Özgü."dediğinde onu engellemek için dokunmak istedi ama parmak uçlarına çıkan sıcaklık bunu engelledi.
Güya kontrol edebilmek için yaptıkları bitkisel ilacı içmişti ama eksik tek şey safir tozuydu. Eğer bu malzeme eksik olursa, yalnızca güçlerini kullanabilme seviyesi düşerdi. Safir tozu da hangi elementi kullandığını kontrol etmesini sağlardı.
Merkezde özel yapılma haplardan hazır halde vardı ve Simay su altından gidip alabileceğini söylüyordu.
Ama eğer patron yakalarsa öldürttürürdü Simay'ı. Aslında kıyamaya da bilirdi ama kural kitabında yazıldığı üzere Özgü'nün yanında Simay da ihanet etmiş sayılıyordu.
Çünkü Simay sırf Özgü yalnız kalmasın diye buradaydı. Özgü'ye sürgün kararı çıkarılmıştı ama Simay ihanet ederek tüm kuralları çiğnemiş, Özgü'yle buraya gelmişti. Tam 5 yıldır bu bomboş adada yaşamaya çalışıyorlardı.
Simay'a kutsanan element suydu. Ki bu planlı birşeydi ama Özgü'yü kutsadıkları zaman birşeyler ters gitmişti. Simay'ın yaptığı sadece arkadaşına sahip çıkmaktı. Bunun için büyük patronu, yani babasını karşısına almıştı.
Çocukların yanına döndüklerinde Simay arkadışına sarılmak istedi. Özgü gözlarini kapatarak vücudunun her bir hücresinde akan suyu hissettikten sonra kocaman bir gülümsemeyle arkadaşının boynuna atladı.
"Bu sefer oldu işte!" dedi Simay mutlulukla. Son birkaç aydır sarılamıyorlardı çünkü elementleri birbirini tutamamıştı bir türlü.
Özgü gökyüzüne bakarak içinden teşekkür etti. Çocuklar onlara şaşkın şaşkın bakarken Özgü kararını vermişti bile. Herşeyi anlatacaktı.
Simay el sallayarak denize atladığında geçtiği yerlerden kapsül halinde dalgalar geçiyordu.
Özgü kütüğün üstüne oturup derin bir nefes alıp verdi. Çocuklara bakıp gülümsedi ve sönmeye başlayan ateşi bir parmak hareketiyle yükseltti.
"Üşüdünüz mü?" diye sordu çocuklara bakarak.
Hepsi başını iki yana salladığında havaya doğru üfledi. Hafif bir meltem esmeye başlamıştı.
"Şimdi size kendimi anlatacağım." dediğinde Baran "Nihayet." dedi ellerini kumlara bastırarak.
"Biz kutsanmış çocuklarız Simay'la. Ya da herşeye en baştan başlayayım." deyip nefesini bıraktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olağanüstü Hal ~ÖzBar~
Fanfic*Etrafları birden bire ateşten bir çemberle sarılırken denizdeki dalga tsunami boyutunda yükseliyordu. Yaprak kımıldamazken onları mağaraların içine kadar savuracak kadar rüzgar eserken hepsinden çok daha garip olan kumların altından kan akmasıydı...