❄
Gözlerimi açtığımda Chanyeol yanımda yoktu.
Sırt üstü bir biçimde kollarım iki yana açılmış, öylece sere serpe yatıyordum uyandığımda. O kadar ağlamanın ve iyi bir uyku çekmenin ardından, üzerime nahoş bir bitkinlik çökmüştü. Başımda gittikçe kendini hissettirmeye başlayan ağrı beni huzursuz ediyordu.
Dirseklerimden destek alarak zar zor doğruldum ve yastığımı biraz kaldırarak sırtımı yasladım. Bacaklarım... Zaman geçtikçe eksikliklerini çok daha fazla hissetmeye başlamıştım. Geçici mi, kalıcı mı hiçbir fikrim yoktu ancak bildiğim bir şey vardı ki, o da bu hissin rezalet olduğuydu.
Uykum açılana kadar bir süre boş boş yattım, sonrasında dudaklarımı ıslatıp içeriye seslendim. Uykudan yeni uyandığım için sesim boğuk çıkmıştı.
"Kyungsoo! Minseok!" boğazım sızlayınca yutkundum ve biraz öksürdüm. Sehun evde olmayabilirdi, o yüzden ona seslenmemiştim. Chanyeol'ün de çoktan gittiği belliydi...
Bir süre içeriden ses gelmediğinde yineledim.
"Kyungsoo!"
Ya dışarı çıkmışlardı, ya da-
"Kyungsoo uyuyor," diyerek içeri giren Minseok ile ikinci olasılığın doğru olduğuna kanaat getirdim. Hepsi uyumuşlardı anlaşılan... Onca saat uyanık kalıp yorulduktan sonra normaldi. Minseok'un saçı başı dağınıktı ve gözleri hafifçe şişmişti, oldukça uyuşuk hareket ediyordu.
"Sen de mi uyuyordun?" sorum üzerine esneyip kafasını salladı.
"Evet... Salonda dizi izlerken içim geçmiş."
Anladığımı belirtircesine kafamı salladım ve kısa bir beklemenin ardından, "Chanyeol ne zaman gitti?" diye sordum.
"İki saat falan önce Sehun ile çıktılar."
Ah... Demek Sehun ile gitmişti. İkisinin de olmamasından anlamalıydım aslında bunu. Nereye gitmişlerdi acaba? Ben bu haldeyken ikisinin de eğleneceğini sanmıyordum, büyük ihtimalle okul ile alakalı bir şeydi...
"Anladım..."
"Bir şey mi oldu? Ağrın mı var?" yanıma doğru iyice yaklaşıp terden alnıma yapışmış saçlarımı geri attı ve dikkatle bana baktı. Surat ifadem onu tedirgin edecek bir şekil mi almıştı ki acaba..?
"Hayır," kafamı iki yana salladım, "Yani biraz... Başıma hafiften ağrılar giriyor."
"İlaçlarını getireyim, bekle."
Koşar adımlarla içeri gitti.
Bir süre odamın kapısına baktım.
Bakıyordum lâkin baktığım şeyi görmüyordum. Zihnim, düşüncelerimin oluşturduğu derin akıntıya kapılmış, savrula savrula gidiyordu bir çıkmaza.
Tanrım...
Bir an önce şu ameliyatın günü gelsin istiyordum. Belki ölecektim, belki tamamen kurtulacaktım, belki de ölümden farksız bir hayat sürecektim. Ne olacaksa olsun, bitsin artık diye düşünür olmuştum.
Yine de ölmek istemiyordum. Kim ölmek isterdi ki? Hiçbir insan, en azından sağlıklı bir düşünce yapısına sahip olan hiçbir insan ölüme kendini bile bile atmazdı. Belki... Yaşamak istediğim şeyler olmasaydı belki kabullenirdim ölümü. Ancak, ellerimi sıkı sıkıya tutan hayallerim vardı.
İçleri gittikçe Chanyeol ile dolup taşan hayaller. Tıpkı kalbim gibi.
Dudağıma sıcak bir şeyler değdiğinde gözlerimi açtım. Gözlerimi ne ara kapattığıma dair hiçbir fikrim yoktu ve artık bunu sorgulamayacak kadar alışmıştım kısa süreli hafıza kayıplarına. Sıcak gözyaşlarım yanaklarımdan sessizce dökülüyordu. Gerçekten ağlıyor muydum? Yoksa bu ruhumun acısını bedenim kaldıramadığı için mi oluyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
snowflake | chanbaek
Fanfiction"Her bir kar tanesi kendine özeldir, eşi benzeri yoktur. Sana neden kar tanesi diyorum sanıyorsun? Sen, Byun Baekhyun, benim en eşsiz parçamsın."