«ömrümü ömrüne sarsam, hiç gitmesen benden»

2.1K 270 38
                                    

18 Aralık'tan beri yazamadığım bölümü sonunda yazabildim :') Yine kontrol edemedim, hatam varsa çaktırmayın.

Geçmeyen günler, Chanyeol'ün geri dönüşüyle beraber göz açıp kapayıncaya kadar geçti gitti. Zaman yavaş aksın, onunla geçirebildiğim kadar çok zaman geçireyim ve suratını iyice hafızama kazıyayım isterken uykularım harap oldu ama yine de şikayet etmedim, nasıl edebilirdim ki?

Ona anlatamayacağım kadar çok minnettardım, sonraki günlerde bir saniye bile olsa yanımdan ayrılmamıştı. Her ihtiyacıma o koşmuş, yürüyemediğim için nereye gitmek istiyorsam oraya o götürmüştü beni. Rüyamda kivili pasta gördüğümü söylediğimde gecenin bir yarısı evden çıkıp pasta alarak dönmüştü, o derece.

Hem çok mahçup, hem de çok minnettardım.

Yine de... Durumu beni biraz korkutmuyor değildi. Benim tanıdığım Chanyeol soğukkanlılığını her zaman korur, hiçbir şekilde öfkesine yenik düşmezdi. Son günlerde ise sık sık gerildiğini ve öfkesini dışa vurduğunu fark edebiliyordum, bunu bana karşı yapmasa da eşyaları bir yerlere koyarken fazlasıyla sert koyuyordu ve sık sık su içiyordu.

Chanyeol sinirlendiğinde su içerdi.

İçinde bulunduğumuz bu kötü durumdan ötürü olduğunu düşünüyor ve üstelemiyordum. Kendi içinde boğuşuyor ve bana anlatmak istemiyor olmalıydı. Anlatması için onu zorlamayacaktım, zaten tek kelimeyi zor ediyordum, onu teselli etmeme imkan yoktu. Elimden geldiğince iyi hissetmesini sağlamaya çalışıyordum.

Gelmesini hiç istemediğim o gün gelip çattığında... Hepimiz rezil rüsva bir haldeydik. Sanırım en çok da ben.

Kyungsoo belli etmemeye çalışsa da gözlerinin altındaki morluklar tıpkı diğerlerinde de olduğu gibi her şeyi açıklıyordu. Sehun sabaha kadar sürekli ağlıyor olsa gerek, gözleri sürekli olarak kırmızıydı ve şiş duruyorlardı. Jongin sık sık arıyor ve bir şeye ihtiyacım olup olmadığını soruyordu, aradıktan sonra da hep mesaj atıyor ve durumumu soruyordu. Minseok evdeki tüm işleri üstlenmişti, kafasını dağıtmak için kendini ev işlerine vermişti resmen. Chanyeol ise fazlasıyla bitap düşmüş haldeydi ancak bunu o kadar iyi gizliyordu ki, ben bile zor fark ediyordum.

Şimdi ise gelmeyi hiç istemediğim hastane odasındaydık hepimiz, sabah erkenden Chanyeol ve Sehun ile gelmiş, ameliyat öncesi son kontrolleri yaptırmış ve odaya yerleşmiştik. Burada yaklaşık bir buçuk hafta kalacaktım, eğer bir sorun çıkmazsa tabii...

Kontrollerin ardından da kimlik bilekliğim takılmıştı ve damar yolu açmışlardı, verdikleri sakinleştirici yüzünden yatakta ölü balık gibi hafif yatar bir pozisyonda oturuyordum.

Kuruyan dudaklarımı birbirlerine bastırırken sırtımdaki yastığı biraz daha aşağı çektim ve Sehun'a baktım. Boyut olarak iki katım kadar olsa da benim için ufak bir çocuktan farkı yoktu. Kollarını göğsünde kavuşturmuş, somurtur bir biçimde öylece yere bakıyordu. Chanyeol'e kısa bir bakış attıktan sonra dudaklarımı araladım.

"Sehunnie."

Uyuşukluğum yüzünden sesim sanki sarhoşmuşum gibiydi. Odadaki sessizliği bozduğumda tüm gözlerin bana çevrildiğini hissedebilmiştim.

"Efendim hyung?" kaşlarını hafifçe kaldırarak tedirginlikle baktı bana. Bu derin bir nefes vermeme neden olmuştu.

"Bende mi sorun var anlamıyorum ama..." mırıldandım, "Ameliyata karşı duyduğum korkudan çok sizin için endişeleniyorum." 

Kısa bir sessizliğin ardından Minseok sandalyesini sürükleye sürükleye yatağa yaklaştı ve bana doğru eğilip içimi sımsıcak eden bir şefkatle baktı. "Sen hiçbir şey için endişelenme, Baekhyun. Neden endişelenesin ki? Her şey yoluna girecek. Her şey daha iyi olacak." 

snowflake | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin