Gün ağarmaya başlarken biz hala birlikteydik, sohbet sohbeti getirmişti ve zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştık ikimiz de. Dünya üzerindeki görüşlerimizden müzik zevkimize, sevdiğimiz kitaplardan hobilerimize... O kadar çok şeyden bahsetmiştik ki.Ve ben susmak bilmemiştim. O iki yılın acısını resmen bir günde çıkartmıştım, en başından beri dinleyen hep ben iken şimdi o olmuştu. Ben konuştuğum süre boyunca o gamzesi bir kere bile eksilmemişti yüzünden.
Şu anda ise alışkanlığımızın oldukça dışında bir şeyi gerçekleştiriyor, yan yana yürüyorduk yeşilliklerle çevrelenmiş parkta. Güneş yavaş yavaş etrafı ısıtmaya başlarken insanlar da sokağa dökülüyordu birer birer.
Ona yan gözle her bakışımda yanında ne kadar da küçük kaldığımı fark edip tebessüm ediyordum.
Sehun'dan bahsetmeyi birkaç kere düşünmüş ama vazgeçip durmuştum, daha uygun bir an gözlemek istiyordum. Ceketime biraz daha sıkı sarılıp temiz havayı içime çektim, Haziran ayına girmiştik çoktan, yazın geleceğini belirten o tatlı sıcaklığı seviyordum. Ve yine de kendini hissettiren soğuğu.
"Baekhyun."
Bana seslendiğinde duraksadım ve kafamı biraz kaldırıp ona baktım. Havanın ılık olmasına rağmen esen serin rüzgar, burnunu ve dudaklarını hafifçe kızarmıştı. Normalde arkaya yatırdığı siyah saçları bugün alnına dökülüyordu zarif bir biçimde.
"Efendim?"
"Doğum gününü kutlayışım içime sinmedi," dedi bana biraz yakınlaşarak. Kafamı biraz daha kaldırmam gerekmişti. "Bu haftasonuna bir plan yapma, izin verirsen seni bir yere götüreceğim."
Dediğinin üzerine gözlerimi kırpıştırdım birkaç kere, gerçekten bana buluşma mı teklif etmişti? Gittikçe hızını arttıran kalbimin atışı kulaklarımı uğuldatmaya başlamıştı bile.
"Olur," diyebildim sadece. Doğum günümü kutlamama kararım bu sene ikinci kez bozulacaktı anlaşılan. Parkta hep buluşuyorduk ama ilk defa sözleşerek buluşacaktık ve dertleşmekten başka bir şey yapacaktık.
Vay anasını be.
Dudakları yukarı kıvrılırken kafasını hafifçe salladı. "O halde... Cumartesi akşamı 7 gibi olur mu?"
Kafamı salladım, bana zaten her saat müsaitti çünkü evde oturmaktan başka bir şey yapmıyordum.
"Nerede buluşacağız?"
"Seni evinden alacağım," diyerek cebinden telefonunu çıkardı ve kilidini açıp bana uzattı. "Sakıncası olmaz değil mi? Yeni tanışmadık sonuçta."
Eh haklıydı. Hatta bu konuda geç bile kalmıştık, ben sorma konusunda ağır özürlü olduğum için numarasını hiç istememiştim. Eğer o da benim gibi adım atmamış olsaydı, benim konuşmamın bir buçuk sene sonra gerçekleşmesi gibi, bir buçuk yol sonra da numarasını isterdim herhalde.
"Neden sakıncası olsun ki?" gülümseyerek telefonunu aldım. Numaramı yazmaya başladığımda birkaç kere yanlış yazdım, bozuntuya vermemeye çalışarak düzelttim ve kontrol ettim defalarca. Gerilmiştim ve avuçlarım terlemişti bu yüzden.
Telefonunu ona geri uzattığımda birkaç saniye dikkatle suratıma baktı, sonra gözlerini kırpıştırıp telefonunu aldı. Fark etmemiş olmasını dilesem bile, anladığını biliyordum. Adam psikiyatristti sonuçta, beden dilinden neredeyse her şeyi okuyabiliyordu.
"Tamamdır, kaydettim. Akşam sana yazarım."
"Tama-"
"Ah ve şey, lütfen her akşam gelmeye devam et."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
snowflake | chanbaek
Fanfic"Her bir kar tanesi kendine özeldir, eşi benzeri yoktur. Sana neden kar tanesi diyorum sanıyorsun? Sen, Byun Baekhyun, benim en eşsiz parçamsın."