BAEKHYUN
Hayatım, eriyen bir mumdan farksızdı benim için. Ve ben o mumun en dibinde, erimiş parçaların beni sarıp boğmasına şahit oluyordum. Hani mum dibine ışık vermezdi derler ya, benim mumum ışık vermemekle kalmamış, çevremdeki tüm ışığı da yok etmişti.
Ateşi bir kara delik gibiydi, çevresinde her ne varsa içine çekiyor ve hiçliğe gömüyordu. Şimdi ise o mum dibine inmiş, beni de içine çekmişti.
Ne yapacağımı kesinlikle bilmiyordum. Hayatımın en büyük çıkmaz sokaklarından birinin içinde hapsolmuştum.
Ne var ki, içimde hiçbir panik duygusu yoktu. Korku yoktu, endişe yoktu. Neden mi? Bunu ben de bilmiyordum. Belki de bilinçaltım bu zamana dek kendini hazırlamıştı böyle bir duruma.
Doktorun açıklamalarını dinledikten sonra içimde oluşan tek duygu hüzündü. Elimden hiçbir şey gelmeyecek oluşunun verdiği hüzün. Sadece oturup kaderimi kabullenmek düşüyordu bana, keşke, keşke engel olabilseydim olacak her şeye.
Ameliyat tarihim belirlenmişti, bir hafta sonra olacaktım ameliyatı. O zamana kadar kullanmam için birkaç ilaç verilmişti. Bir tanesi çok artmış olan baş ağrımı kesecekti, diğeri durup dururken olan kasılmalarım içindi, neye yarayacağını bilmediğim ama gerekli olan birkaç ilaç daha vardı.
Yürüyemediğime hala inanamıyordum. Gerçekten belimden aşağısını hiçbir şekilde hissedemiyordum, kendi başıma tuvalete bile çıkamıyordum ve bu gerçekten trajikomik bir kabus gibiydi. Ameliyattan sonra tamamen felç kalma ihtimalim bile vardı.
Arabada oturmuş, eve giden yolda dışarıyı izlediğim sıralarda zihnim bomboştu. Tek bir düşünce dışında, bomboş.
Dostlarıma bunu yaşatmaya hakkım var mıydı?
Benim yüzümden hepsi okulu asmıştı, sabaha kadar uykusuz kalmışlardı ve en önemlisi, ameliyatımın parası onların üstüne kalmıştı. Ancak... Buna izin veremezdim.
Hayallerim için hala köşede bekletiyor olduğum parayı kullanacaktım, çünkü hayallerim artık imkansızdı benim için. O para dursa da yapabilecek bir şeyim yoktu, hiçbir işe yaramayacaktı.
Derince bir nefes dudaklarımın arasından kaçtığında gözümü arabayı kullanan Chanyeol'e çevirdim, saatlerdir hiç aralamadığı dudaklarını sıkıca birbirine bastırmış, kaşlarını çehresini öfkeye bürüyecek şekilde çatmıştı. Çok yorulmuştu ve sıkıntılı saatler geçirmişti, böyle olması çok normaldi.
Gözümün kenarlarında ufak siyah lekeler birikmeye başladığında alnımı ovuşturdum ve derince bir nefes daha bıraktım.
"İyi misin?"
Bir mırıltı gibi çıkan sesiyle yanımdaki Minseok'a döndüm. Dikkatle bakıyordu suratıma, sık sık derin nefesler aldığım için tedirgin olmuş olmalıydı.
"İyiyim... Sanırım yorgunum."
Burukça gülümseyip saçlarımı okşadı, "Eve gidince dinlenirsin," dedi. Sanki ben uyuyormuşum da beni uyandırmak istemiyormuş gibi sessizce konuşuyordu. "Hiçbir şeyi dert edinme tamam mı? Her şeyi biz halledeceğiz, sen sadece dinlenmene bak."
"Evet hyung, bunca zamandır hasta olmana rağmen tüm ev işlerini sen üstlendin neredeyse," Sehun ön koltuktan arkaya doğru dönüp bana baktı. "Bundan sonrası artık bizimdir. Dinlenmelisin. Aslında sana hiç iş yapman için fırsat vermemeliydik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
snowflake | chanbaek
Fiksi Penggemar"Her bir kar tanesi kendine özeldir, eşi benzeri yoktur. Sana neden kar tanesi diyorum sanıyorsun? Sen, Byun Baekhyun, benim en eşsiz parçamsın."