«bütün dünyamı içinde bulunduran küçük evrenim»

1.9K 257 100
                                    

CHANYEOL

Bitmeyecek gibi gelen o bekleyiş ve geçtikçe daha da uzuyor gibi gelen saatler, hepimizin ömründen ömür götürmüştü adeta. Hele ben... Ben olduğum yerde ölümü tatmış, onunla yüz yüze gelip soğuk nefesini hissetmiş gibiydim. Hareket eden insanların hareketleri garip bir yavaşlıkla zihnime nüfuz ediyor, duyduğum sesler kafamın içinde yankılanarak sanki Baekhyun bana sesleniyormuş gibi irkilmeme neden oluyor, aldığım nefesler her geçen saniye bedenimi daha da ağırlaştırıyordu.

Çok zordu, beklemek çok zordu. Üstelik ne olacağı bu denli muamma iken beklemek daha da kötüydü. İnsanın kafasının içinde bin türlü düşünce dolanıyordu ve en kötüsü ise, olumsuz olan tüm düşüncelerin gerçekleşme ihtimalinin olumlu olanlardan daha fazlaymış gibi gelmesiydi. 

Hele ki benim için... Bir psikiyatrist olmama ve bu alanda gerçekten bir yerlere gelmeyi başarmış olmama rağmen kendi içimde hala atlatamadığım ve her geçen gün beni daha da fazla boğan travmalarım vardı. Her insanın travması vardır elbette ve her insan bunlarla farklı baş eder, ancak tüm bu travmalardan kurtulmanın tek bir yolu vardır; en azından kurtulmanın başlangıcı, kişinin ondan kaçmayı bırakıp üzerine gitmesiyle olur.

Bunu hiçbir zaman yapamamıştım ve yapamıyordum. Belki de o travmalarım olmasaydı şu anda daha güçlü olabilirdim, Baekhyun'a en büyük desteği verebilir, asla yıkılmazdım. Ama olmuyordu işte, sessizliğimi bozduğum an kontrolümü yitirecekmiş gibi hissediyordum. İçime daha da çok gömülüyordum. 

Ufacık bedeniyle binlerce yabancı insanın arasında kalmış bir çocuk gibi hissediyordum kendimi. Hani o çocuk sıcacık bir el, sığınacak bir beden, tanıdık bir sima arar; aradığı kişinin adını etrafındakileri hiçe sayarak haykırırdı ya... Tam anlamıyla o ufak ve savunmasız çocuk gibiydim Baekhyun'un nefesini ruhumda duymadığım sürelerde. Orada, çırılçıplak bir halde soğuk ameliyat masasında hareketsiz ve savunmasız halde yatarken, güzel gözleri hangi evrenlere bakıp oraları aydınlatıyordu kim bilir...

Nasıl olmuştu da bu denli ona yaslamıştım sırtımı? 25 yıllık hayatımda nasıl olmuştu da ilk defa hayallerimi birinin üzerine kurmuştum? Nasıl olmuştu da birinin gözlerinde tüm evrenimi bulmuş ve seyre dalmıştım?

Aşık olmuştum.

Ben, Byun Baekhyun'a deliler gibi aşık olmuştum.

Bu yaşıma dek yaptığım en güzel şey şüphesiz, Baekhyun'a aşık olmaktı. Ben onu yaşayamadan, onu hissedemeden, ona doyamadan gitmesine izin veremezdim. Bunu kabullenemezdim.

Kimseye bir şey söylemeden sessizliğimi sürdürdüğüm saatlerin sonunda kafayı yememe ramak kalmışken doktoru görmemle olduğum yerden fırlamış, hızla yanına gitmiştim. Bize hafif tedirgin ve o tedirginliğin içinde saklı bir rahatlıkla bakmıştı.

"Geçmiş olsun. Ameliyatı başarılı geçti, bir süre sonra odasına alınacak."

Buydu. Saatlerdir duymak istediğim, istemekten bile korkar hale geldiğim cevap buydu. Başarılı geçti...

Kurulmuştu, yaşıyordu, gitmemişti, o güzel kalbi atıyordu ve atmaya da devam edecekti. 

Sonrasında onun odaya alınmasını beklemiş ve odaya alınmasının ardından oranın önünde beklemeye başlamıştık, odaya sadece bir kişi girebildiği için nöbet tutar gibi sırayla giriyorduk. Sehun ve Kyungsoo benim ricam üzerine eve dönmüşlerdi, Jongin de onlarla beraber gitmişti. Çok yorgun göründüklerinden dolayı rica etmiştim bunu. Şimdi Minseok ve Jongdae ile ben vardık sadece.

Minseok'un odadan çıkmasının ardından ağır adımlarla yine içeri girdim, üçüncü girişimdi bu. Büyük ihtimalle Jongdae de geri dönecekti, Minseok da belki dönerdi çünkü sadece bir refakatçi odada kalabiliyordu. Vücuduna verilen ilaçlar yüzünden direnci fazlasıyla düşüktü, hastalık kapma riskini en aza indirgemek istiyorlardı.

Kapıyı usulca ardımdan kapatırken odada makinelerin sesi dışında hiçbir şey yoktu, batmakta olan güneşin silik ışıkları zemini süslüyordu. Adımlarımın ağırlığına eş zamanlı olarak nefes alış verişim de ağırlaşmıştı, yüreğime çöken hüzünden olsa gerek.

Kenardaki sandalyeyi ses çıkarmadan yatağa yaklaştırdım ve oturdum, gözlerim bir saniye bile olsa ondan ayrılmıyordu. İnce kollarında serumların dolu olduğu, bedeninden bir sürü kablonun geçtiği, başının büyük bir kısmının sargıyla sarıldığı bu haliyle bile dudak uçuklatacak kadar güzeldi.

Hareketsiz duran elini avcumun içine aldım, narin tenini sanki asırlardır ona hasret kalmışım gibi bir özlemle okşadım. Ameliyat sonrası ne gibi komplikasyonlar gelişebileceğini hiçbirimiz bilmiyorduk ama yaşıyordu ve asıl önemli olan buydu. Sadece beklemek kalmıştı geriye, beklemek, beklemek ve beklemek...

O güzel gözleriyle benim evrenimi aydınlatana dek beklemek.

snowflake | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin