«tek bir dilek hakkım olsaydı, ne benden gitmeni dilerdim ne de gitmeyi»

2.1K 271 50
                                    

Bölümü kontrol edemeden atıyorum, tüm hislerim birbirine girmiş ve rezalet bir durumdayım.

Unutturmayacağım, seni yaşatacağım
Kendimi çoğalttıkça, seni kuşatacağım
Her zamanda, her yerde sen bende yaşadıkça...
Sen evreninde sana seni aratacağım.”

Hastaneden çıkalı 4, Chanyeol'den haber alamayalı 3 gün olmuştu ve ben artık ne ypamam gerektiğini bilmiyordum; Chanyeol neredeydi, ne yapıyordu, nasıldı?

En önemlisi, neden benim yanıma gelmiyordu?

Yanımda dostlarım olmasına rağmen öylesine yalnız, öylesine savunmasız ve öylesine boşlukta hissettiriyordu ki onun yokluğu, bazen bunun ölümden farkı ne diye düşünürken buluyordum kendimi. Ne ara bu denli kaptırmıştım kendimi ona, ne ara hayatımın merkezine almıştım onu, ne ara asla ayrılmayacakmış gibi yakın olmuştum onunla?

Ona ihtiyacım vardı. Çok, çok ihtiyacım vardı.

Bir insan sadece 3 günde nasıl 15 kilo verebilir demeyin, daha da fazlasını vermiştim. Yanaklarım sanki onları sindirmişim gibi içe çökmüş, bedenimin her yerinden kemikler fışkırmıştı. İçimeki duygu karmaşasından dolayı mıdır ya da beynimdeki pıhtının hayati fonksiyonlarımı etkilemesinden midir bilmiyorum, günden güne ölüme daha da çok yaklaşıyor gibiydim.

O elimi tutmadan, dünyayı bırakmaktan çok korkuyordum.

Sehun sık sık okula gidiyor ve yeni bir proje vererek ona şans tanıyan profesörü için projesini hazırlıyordu. Luhan da onunlaydı, son bir şans tanımıştı ona. Sehun için seviniyordum, en azından onun hayatında bir şeyler tıkırında gidiyordu ve benim için kendisini yıpratmasına fırsat kalmadan dikkatini benden alan şeyler vardı.

Kyungsoo sürekli benimleydi, Minseok da çoğu vaktini evde geçiriyordu. Bir önceki gün Jongdae beni ziyarete gelmişti ve biraz zaman geçirmiştim onunla da.

Kendimi, düşüncelerimi ele geçiren Chanyeol'den kesinlikle uzaklaştıramıyordum.

"Ne yapacağım ben?" ağlamaklı sesim odadaki sessizliği kovalarken ben, gözlerimi titreyen ellerime odaklamış duruyordum. "Korkuyorum..." şimdi de fısıltıya dönmüştü sesim. "O yanımda olmadan ameliyata girmek istemiyorum."

"Onun sana ne kadar değer verdiğini sen de ben de biliyoruz," dedi Minseok. O kadar olumluydu ki, çevresine sardığı o pozitiflik kalkanı, ona yaklaşan negatiflikleri adeta paramparça ediyordu. "O sana geri dönecektir. Chanyeol'e biraz güven, yıpratma kendini ne olur."

Dediklerine karşılık derin bir iç çekiş sundum ona. Bu iç çekiş, korkularımı dizginlemeyi beceremediğimin büyük bir göstergesiydi.

"Belki de kendini hazırlamalısın."

Kyungsoo'nun sert ve net konuşmasıyla beraber başımdan aşağı dökülen kaynar sular, ellerimin daha da çok titremesine neden olmuştu. Gözlerimi, içime dolan panik dalgasıyla ona çevirdim.

"Ne... Ne demek hazırlamalıyım?"

"Her insan gider Baekhyun. Her insan. Kendisi istemese bile hayat onları ayırır," dedi. O kadar umursamaz bir surat ifadesine ve o kadar sert bir ses tınısına sahipti ki, dudaklarımdan alay dolu bir 'hah' nidasının dökülmesine engel olamadım.

snowflake | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin