"Bir daha buraya gelmek istemiyorum Jungkook duydun mu beni.." Arabaya biner binmez Yun dırdırlarına başlamıştı bile.Sabah kalktığımız gibi eve dönmek istemişti kahvaltı bile yapmak istememişti. Bu yüzden tek gözüm kapalı eve gidiyorduk.
"Duydum karıcım tamam bir daha gelmeyeceğiz...en azından lazım olmayınca..." bana pis pis bakmaya başladığında gözlerimi üzerinden çekip yola odaklandım. Bir gün iyi bir dayak yiyecektim ama ne zaman.
"Hayatım, biraz uyusan diyorum?" Bana tekrar bakınca sustum ve tekrar yola döndüm. Karımdan üstelik öğrencim olan karımdan korkuyordum. Dövüyordu beni...olacak iş değil.
"Ağrın var mı aşkım?" dudaklarını büzüp bana döndü. Isıracaktım sonra kaza yapıp ölecektik o olacak.
"Aşkım şu dudaklarını ısırarak kopartacağım senin." Şaşkınca bakınca kahkaha attım.
"Mazoşist misin kocacım?" 'evet' anlamında kafamı salladım. Eğer daha fazla konuşursam Yun uyumayacaktı. Ama konuşmazsam ben uyuyacaktık çok uykum vardı.
Yol boyunca Yun'la konuşmamıştık ama uyumamıştı da gerçi bu benim işime gelirdi çünkü son ses müzik açmıştım.
Köye giden yol fazla bozuk ve virajlıydı bu yüzden yavaş gidiyordum. Minik karımın zarar görmesini istemezdim.
Sonunda Seul tabelasını gördüğümüzde Yun çığlık atmıştı. Eh haklıydı da zaten.
"Aaaa~~~hhh canım evim benim~" Yun'un tepkilerini sırıtarak izliyorum. En son bu tepkiyi verdiğinde yeni evliydik ve yeni taşınmıştık eve.
"Evimiz demek istedin sanırım sevgili öğrenci..." dedim valizleri yere bırakırken.
"Hayır evim..." diyerek odamız doğru zar zor yürümeye başladı. E bende valizleri boş verip Yun'u kucağıma aldım ve odaya götürdüm.
"Duş alacağım banyoya götür beni hadi" dedi çatık kaşlarıyla. Sanırım regl vakti yaklaşıyordu...
"Emredersiniz kraliçem" diyi odamızdaki banyoya götürdüp klozet kapağının üstüne oturttum ve suyu ayarlamaya başladım. Ilıktan biraz sıcak bir suydu rahatlatırdı vücudunu.
Yun'a döndüm, hala kıyafetleriyla oturuyordu. Oflayıp ilk önce çıkarmadığı yağmurluğunu çıkarttım ve kirli sepetine attım. Yun'un iyice uykusu gelmişti hali yoktu.
Bütün üzerini zar zor çıkartıp kucağıma aldım ve dolmuş olan küvete oturttum. Yüz ifadesinden rahatladığı belli oluyordu, dayanamayıp dudağına buse kondurdum.
"Hayatım, eczaneye gidip bileğin için gerekli olan kremli alıp geleyim. Hemde film izleriz gelince abur cubur bir şeyler de alırım. Ve havlu zaten yanı başında kıyafetlerini hazırlar koyarım yatağın üzerine. Son olarakta ev biraz soğuk bu yüzden ısıyı yükselteceğim. Üşüme ve iyice yumuşa küvette." başına 'tamam' anlamında sallamıştı hemen alnına bir öpücük kondurup banyodan çıkıp kapıyı kapattım.
Dolaptan tavşanlı pijama takımını ve iç çamaşırını bıraktım ve hemen üstümü değiştirdim. Doktorun verdiği kağıdı ve telefonla cüzdanımı aldım.
"Hayatım ben çıkıyorum" dedikten sonra nihayet evden çıkabilmiştim.
Yürüyerek gidecektim sanırım çünkü saatlerce araba sürmüştüm bacaklarımın açılması gerekir. Hava yavaşça kararıyordu bu yüzden ilk önce eczaneye gitmeliydim. Biraz(!) ilerideki eczaneye gözüm takıldı ve adımlarımı oraya yönlendirdim. Camdan içeri baktığımda geri dönmek istemiştim çünkü içeride kendilerini satmaya çalışan kadınlar vardı ama acele etmem lazımdı. Mecburen kapıyı açıp içeri girdim ve kadınlardan uzak birine reçeteyi verdim.
![](https://img.wattpad.com/cover/110676207-288-k802786.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my husband is a teacher || jjk
Fanfiction*DEVAM ETMEYECEK* Gizlice Jungkook'un çalışma odasına giriyordum ama çok sessiz olmalıydım ve sınav sorularını almalıydım. "Hayatım?" Duyduğum sesle yavaşca arkamı dönüyorum. "Aha-ah kocacım sen uyumuyor muydun?" "Sınav haftasında odamda ne yaptığı...