14| "Ask&Question."

8.2K 634 325
                                    

Akşam vakitleri çökünce, can sıkıntısından ağlayabilecek kıvama geldiğim doğruydu. Bu saatlerde özellikle içim çok sıkılıyordu. Yapacak bir şey bulamamak, film izleyip cips yeme döngüsüne takılı kalmak git gide canımı sıkmaya başlamıştı. "Daniel, hadi kalk eğlendir beni civcivim." oflaya oflaya konuşmamdan sonra bakışları bana dönmüştü. "Ne yapayım yavrum? Soytarı mıyım ben?" beni geçiştiriyordu ama aslında o da çok sıkılıyordu. Jieun'u özlediğini söyleyip oflamasından belliydi sıkıntısı.

"Umurumda değil, hadi kalk bir şeyler yapalım ya! Acaba soyguna mı gitsek? Bak geçen para çekmeye gittim, bir de çok heyecanlıyım param faize bindi diye... Kadın bana uyuzluk yapmaya başladı, resmen piçliğine. 'Sistimimiz bigin çilişmiyir izginim piri çikimizsiniz.' dedi. Banka hesabına vurgun mu yapsam?" ben aniden gelen hevesle konuşmaya başlamıştım ama Daniel beni kollarımdan çekerek yatağa geri oturtmuş, elime bıkkınlıkla cips paketini tutuşturmuştu.

"Başka gün yaparız onu. Bugün değil. Otur oturduğun yerde, götün biraz yer görsün." ah, hadi ama... Bir yıl öncesinde her yere vurgun yapıp çılgınlar gibi eğlenirdik ama şimdi emekliliği gelmiş amcalar gibi evde oturup bayat, birbirini takip eden klişe diziler izliyorduk. Yaşam enerjim hâlâ yerindeydi. Yerimden kalkıp dışarı çıkmak, heyecan verici bir şeyler yapmak istiyordum. Bu gidişle golf oynamaya da başlardık biz...

"O kadar sıkıcısın ki. Taşlaşmış moruklara döndün resmen!" sarı saçlı sevgili arkadaşım ağlıyormuş gibi yaparsak belime sarılmış, ardından göğsüme yatmıştı. "Ne yapayım prensesim? Dışarı çıkıp atraksiyonlar yaşamak için bugün çok ruhsuzum. Jieun işlerinden vakit bulursa ona giderim ancak. Bak, buldun da bunuyorsun. Yanında taş gibi bir yakışıklı var, seninle dizi izliyor. Daha ne istiyorsun lan?"

Ah, bir muhabbette de kendisini övmese olmazdı zaten. O kadar büyük bir egosu vardı ki bazen şaşıp kalıyordum. Tamam, biz de öz güvenliydik ama onunki bambaşka bir şeydi. Yüksek egoya kaçıyordu. "Sen ne kadar egoist bir şeysin öyle?"

"Seksi ve ultra hayran olunası yüzümle egolanmayacağım da neyle egolanacağım? Çok harika bir varlığım, değerimi bil ve beni görme şerefine nail olduğun için mutlu ol tatlım." ah şu çocuğun aptal egosu beni deli ediyordu. Ona egolusun dememe rağmen hâlâ ve hâlâ kendini övmesine dayanamıyordum. Şirin olmakla birlikte komik de geliyordu.

"Senin egonu ters yatırıp düz sikeyim. Azıcık bana ver, ben de yararlanayım ya! En azından nasibimi almış olurum." konuşurken bir yandan göğsümde yatan koca bebeğin saçlarını okşuyordum. İkimiz de bütün gün oflayıp durmuştuk. Yapacak hiçbir şey yoktu. Jeon kardeşler de bu günlerde ekstra yoğun oldukları için çok görüşemiyorduk. Geleneksel aile haftalarından birisini geçiriyorlardı.

"Ah, benim siyah meteorum. Senin egoya ihtiyacın mı var? Off taş gibisin, öpeyim mi bi kere?" dudaklarını büzüp bana doğru uzatmıştı. Bu hareket onu tatlı gösterse de ben yine piçliğimi konuşturup baş ve işaret parmağımla dudaklarını sıkmaya başlamıştım. Onun acıdan inlemesini duymak bile beni neşelendirmişti. "Seni küçük velet, artık hâlihazırda sahipli birisiyim. Oppamdan başkasına vermiyorum, üzgünüm."

Gülüşlerimiz saniyelik olarak artarken tekrardan aynı anda solmuştuk. Hoseok da artık yoktu. Kendisi Jiwon aptalı ile birlikte takdire şayan bir boyut atlayıp aynı evde yaşamaya başlamıştı. Sevgililikleri yakındı çünkü ikisi de birbirinden yavşakken bunun olmaması mümkün değildi. "Oha, dur bir saniye! Arım, balım, peteğim; Jieun'um arıyor!"

Heyecanla konuşup elindeki telefonla birlikte ayaklandığında, sorarcasına ona bakmıştım. Benim yanımda konuşamayacak kadar boyut atlamış olamazlardı değil mi? Hassiktir. "Amına koduğum, niye kaçıyorsun?!" demem üzerine dil çıkartıp sorumu cevaplamıştı. "Sevgilimle sexting yapmaya gidiyorum, sen de git olmayan sevgilinin seni aramamasına ağla biraz."

One Night Stand Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin