12| "Who is that?"

11.1K 736 294
                                    

“Jeon, sence bunu mu giymeliyim yoksa bunu mu? Hangisi üzerimde daha güzel olur?” bebeğimin sorusu üzerine oturduğum yatakta iyice yayılırken birkaç saniye durup düşünmüştüm. Bu söyleyeceğim şey sığ görüşlü birisi olduğumdan değildi ama kısa giymesini hiç istemiyordum. Bugün bizimkilerin arasına çıkacağı için ekstra bir istemiyordum. Çünkü herkes son altı aydır ona alıştığı için şakalara ve bel altı muhabbetlere giriyorlardı. Ona şakayla karışık da olsa laf atacaklarına emindim.

Kıskanç bir insandım. Onu kıskanmak elimde olan bir şey değildi. Bu yüzden elimi kaldırıp sol elindeki askıları göstermiştim.

“Bebeğim, kısa giymeni istemiyorum. Bu yüzden gösterdiğimi giy. Eminim ki sana çok yakışacak o.” söylediğim sözlere karşı hafif düşünür gibi yapmış, daha sonra bu fikir ona uymuş olmalı ki diğer elindeki kıyafetleri gidip yerine asmıştı. Son bir haftadır söylediğim hiçbir şeye itiraz etmiyordu ve garipti. Normalde olsa ultra kısa giyinip üstüne bir de beni kudurturdu fakat şu son haftada değişmişti.

Sebebini anlamadığım bir şekilde mutluydu. Onun mutlu olması tabii ki beni de çok mutlu ediyordu. Üzgün olmasını, bir şeyleri kafaya takmasını veyahut aramızın bozuk olmasını istemiyordum.

Onunla iyi olmak istiyordum.

Onu dikizlemeye başladığım sırada üstündekilerden kurtulurken bir yandan da sessizce şarkı mırıldanıyordu. Bebeğim diye demiyordum ama sesi gerçekten büyüleyiciydi. Ona dair her şey güzeldi.

Gözlerim aynadayken bir anda onun gözleriyle buluşmuştu. Birkaç saniye izlemiştim onu. Şekilli yüzünü, biçimli dudaklarını, güzel burnunu, bakarken hayat bulduğum gözlerini... Hepsini teker teker aklıma kazımıştım. “Bana öyle bakma Jeongguk. Eriyecekmiş gibi hissediyorum.” yüzü bana döndüğünde başımı iki yana sallamıştım. Güzelliğiyle tekrardan beni büyülemeye başlamıştı.

“Utandın mı sen, hm?” sorum üzerine hafif bir telaşa kapılmış, o an ne tepki vereceğini bilememişti. Utandığı zamanlarda hep böyle oluyordu. Tatlı tatlı hareketler yapıp beni kendisine bağlıyordu. “Ne utanması ya, utanmadım ben bir kere.” uyarıcı ses tonunu umursamayarak elinden tutmuş, ani bir şekilde üzerime doğru çekmiştim. O ise boş bulunduğu bir ana denk geldiği için üzerime düşmüş, gülmeye başlamıştı.

“Tabii meleğim utanmadın sen, ben yanlış anlamışım.”

Ben ne yaparsam yapayım utandığını inkâr edip kendini her türlü haklı çıkaracağı için sessiz kalmayı tercih etmiştim. "Elbette yanlış anladın." gülüşü geniş olunca çok şirin görünüyordu. Dudaklarım yukarı kıvrılırken dayanamayıp yine öpmüştüm pembe dudaklarını. Gözlerini kapatıp anında karşılık vermişti. Elimi beline sararak onu kendime mümkünmüş gibi daha çok çekmiştim. İkimiz de öpüşmekten asla bıkmıyorduk.

Birkaç dakika sonra istemeye istemeye ikimiz de ayrılmıştık çünkü birazdan çocuklar gelecekti. Yeni bir eve taşınmıştım, tebrik için geleceklerdi. Daha yapmamız gereken işler vardı. "Hadi bakalım, içip hamurlar kabarmış mı kontrol edelim." kafamı sallayıp bana uzattığı elini kavrayıp, beni odadan çıkartmasına izin vermiştim. Merdivenlerden yavaş yavaş inerek aşağı kattaki mutfağa ulaşmıştık. Artık pizza hamurlarını ve malzemelerini hazırlamaya başlayabilirdik.

"Sen malzemeleri çıkart. Ben de o sırada hamurları açıp şekil vereyim." dediklerini onaylayıp dolaba ilerlemiştim. İçerisinden mozarella, jambon, mısır, domates, biber, sucuk ve domates sosu çıkartmıştım. Hepsini sırayla tezgâha dizip, konserve mısırın kapağını açıp suyunu bir süzgeç yardımıyla akıtmıştım. Her malzemeyi dilimleyip kaselerin içine koymam gerekiyordu.

One Night Stand Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin