One Night Stand

9| ''Hang out.''

"Taehyung, hâlâ yarışa bu kıyafetle gitmek istediğine emin misin? Abim seni bu halde görmemeli. En son deliye dönmüştü kısa giyindin diye." arabayı sürerken bir yandan da yanımda duran Jieun'un sabahtan beri beni beşinci kez uyarmasını dinliyordum. Evet, beni uyarıyordu çünkü ben yine bir delilik yapıp kısa bir şort giymiştim. Bu da o seferki gibi çok kısaydı.

Normalde olsa giymeyecektim fakat Jeon çoğu kıyafetimi attığını sansa bile yorgan altına atarak hepsini kurtarmıştım. Bu yüzden bana sorduğunda verecek bir cevabım vardı. Sonuçta yorgan altına attığımı görmemişti ve sorduğunda hepsini attım diyerek rahatça cevap verebilirdim. "Jieun... Sanırım ben kaos seviyorum. Abin kıskanınca çok tatlı oluyor, izlemeye değer." gözlerimi saniyelik kapatıp yakışıklı bebeğimin yüzünü hayal etmiştim. Bugün işleri olduğu için erkenden piste gelmişti ve biz de şimdi arkasından onun yanına gidiyorduk.

"Haa çok tatlı oluyor... Spor salonunda dövdüğü adamın burnu kırılmış, Jeon'u şikayet etmiş. Bugün de piste değil, ifade vermeye gitti. Bunu biliyor muydun peki?" arkada olduğunu unuttuğum kardeşim Daniel konuştuğu sırada hafifçe kaşlarımı çatmıştım. Adam Jeongguk'u şikayet mi etmişti yani? Asıl önemli şey şuydu; Jeon ifade mi vermişti? Ah, siktir... Bu çocuk bana niye bunu söylememişti ki? Bu kadar önemli bir şeyi neden ben bilmiyordum?

"Siz hayırdır ya? Çok bir yakınsınız bakıyorum sevdiceğimle. Sevgilin var be, utan utan. Bebeğime mi yavşıyorsun?" sitemkâr bir sesle konuştuğum sırada aynadan Daniel ile göz göze gelmiştik ve bana karşı attığı 'Ciddi misin?' bakışlarına maruz kalmıştım. "Hadi oradan, senin kas yığını sevgilinin nesine yavşayayım? Taş gibi sevgilim varken..." diyerek Jieun'a uzanmış, yanağından kocaman öpmüştü. Gerçekten çok tatlı bir çift olmuşlardı.

Hallerine gülümsemeden edemezken, birkaç dakika boyunca arabayı sürüp nihayet geldiğimiz yere arabayı park etmiştim. Hepimiz dışarı çıkınca anahtarla kapıyı kilitleyip çantamdaki iskambil kağıdını çıkarmıştım. Kapıdaki bodyguard artık beni tanıyordu. Selam verip karta baktıktan sonra hepimizi içeri almıştı.

Normalde Hoseok da gelecekti ama olanlardan sonra bir süre kafa dinlemek istediğini söylemişti. Biz de haliyle kabul etmiştik. İçeri doğru ilerlerden yüksek botlarıma alışmaya çalışıyordum. Bunlar diğerlerine göre biraz daha uzundu. Yine de boylarına oranla onlarla yürümesi çok zor değildi.

"Taehyung... Abim var ya, seni çok fena yapacak. Bir de gidip starter oldun. Sen kafayı sıyırdın." Jieun, Daniel kolunu onun omzuna atarken bana dönüp konuştuğunda, gülerek omuz silkmiştim. "Abin bana karışsın. Küfretsin bana. Sert seviyorum ben." ufak bir imayla önüme dönünce, Daniel kahkaha atmıştı. "Aptal!" onları umursamadan starter odasına girmiştim. Onlar büyük bir ihtimalle izleme yerlerine gidecekti.

İçeride sadece bir kız vardı. Aynada kendisine bakarak kıyafetini kontrol ediyor, sütyenini çekiştirerek ortalıyordu. Selam vermem gerektiğini düşünerek yansımadan beni gören kıza el sallamıştım. "Selam." bana ince sesiyle karşılık vermişti. "Selam. Startta yenisin sanırım? Ben Katheryn." bu konuda meraklı görünüyordu. Kafamı sallayıp çantamı kenara bırakmıştım. "İlk seferim. Ben de Taehyung. Zorlanırsan Tae de."

Başını sallayıp beni onaylamıştı. Sakızını patlatıp bana döndüğünde, elindeki lip gloss'u sallayarak ağzı kapalı bir gülümseme sunmuştu bana. "Sana bundan sürelim mi? Ne dersin?" ah, aslında bilmiyordum. Genelde bu tarz şeyler kullanan birisiydim ama kıyafetime mat bir ruj mu yoksa lip gloss mu yakışırdı? "Kırmızı rujun varsa daha iyi olur." eliyle beklememi işaret edip, benden de kısa olan şortunu olabilirmiş gibi daha da yukarı çekiştirerek arkasını dönmüştü.

"Ah, işte. Bunu sürelim sana. Hem mat, hem de kırmızı. Şu sandalyeye otur bakalım." onun dediğine uyarak sandalyeye oturmuştum. O da masaya çıkarak başımı yukarı kaldırmamı sağlamış, ruju büyük bir özenle dudaklarıma sürmeye başlamıştı. Bense gözlerimi kapatmış, işin bitmesini bekliyordum. "Seni sima olarak hatırlar gibiyim. Jeon'un oğlanı olma ihtimalin yüzde kaç?"