-İKİ HAFTA SONRA-
Üstümde hiç de benmişim gibi hissettirmeyen elbiseye bakıp saçlarımı düzelttim ve lavabodan çıkmak için hareketlendim. Düğüne geleli henüz iki saat olsa da , ki bir saati sadece yemek yemiştim, aşırı sıkılmıştım.
Aden ve Alparslan yarım saat önce ayrılmıştı. Cenk misafirler ile konuşmaktan bana vakit ayıramıyordu ve benim tek yaptığım etraftakilere sevgili değil arkadaş olduğumuzu açıklamak oluyordu.
Giydiğim topukluların üzerinde yürümek git gide eziyete dönüşürken birkaç metre uzakta duran Cenk'i gözüme kestirip kısa sürede yanına ulaştım ve koluna koala misali yapıştım. Biraz da o beni taşısın canım. Her ne kadar aramızda iki santim kalmış olsa bile hala taşıyabileceğine inanıyordum.
Konuşmasını kısaya bağlayıp bana döndüğünde gözlerinden ağırlığımı taşımaya çalışırken eziyet çektiğini anlayabiliyordum. Kilomu hesaplamaya çalışan bakışlarını es geçip sadece sırıttım ve başımı omzuna yaslayıp etrafı izlemeye başladım. Senelerdir düğüne gitmemiştim. Gittiğim düğünler de bunlar kadar sosyetik olmamıştı zaten. Kalabalık yerleri sevmezdim. Gereksiz insanları, gereksiz konuşmaları....
Gözüm kazara sekizinci kez Tuğrul ve yanındaki kızın bulunduğu masaya takıldığında kendime biraz orada oyalanmak için zaman verdim. Evet, Tuğrul ile arama iki haftadır saçma salak bir sebepten sınır çekmiş olabilirdim. Ama yine de buraya başka bir kızla gelmiş olmasını takmadan geçemiyordum.
Hala her gece onu isterken yanında başkalarını görmek sinir bozucuydu. Benim de mi başkasını bulmam mı gerekiyordu bilmiyorum. Ben başkasını bulmak istemiyordum. Ben sadece her gece Tuğrul'u, onun ellerini, onun yeşilliklerini yanımda istiyordum.
Bunu istemekten artık korkmaya başlamıştım. Hissettiğim tutku ve şehvet neye dönüşüyordu?
İç geçirdim ve bulanıklaşmış görüş açımı netleştirmek için gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Odaklandığım an ise bana gözlerini dikmiş bakan Tuğrul ile karşı karşıya geldim. Ruhsuz bakışlarını üstümden bir saniye bile ayırmazken ben de milim kıpırdamadan ona baktım. Asla karşısında aciz duruma düşecek değildim.
Ne kadar süre boyunca öyle kaldık hiçbir fikrim yoktu. En sonunda koluna dolanan partneri sebebiyle kafasını benden çevirdi ve ters tarafa döndü. Farkında olmadığım bir sinirle dudaklarımı ısırıp ben de Cenk'e doğru döndüm.
Çocuk en sonunda konuştuğu kişilerden fırsat bulup önündeki sudan içebiliyordu. Sırıtarak yanağını kıstırdım ve sağa sola doğru çekiştirdim.
"Gelinin erkek kardeşi olmak da zormuş demek ki."
"Sus Beril çok konuşma. Seni arkadaşım yapacağıma sevgilim yapsaydım keşke. Herkese açıklamaya çalışmaktan dilimde tüy bitti."
"Aç da bakayım bitmiş mi."
İğrenerek kafasını iki yana salladı ve kolunu omzuma doladı.
"Artık boyuma yetiştiğine göre bir dans ederiz hayatım. En azından demin yaptığın ölümcül derecede iğrenç olan esprinin üstünü örtersin."
Gülümseyerek başımla onayladım ve elini kavrayıp onu piste doğru çektim.
Ortada gelin ve damat asla bitmeyen danslarına devam etmek ile meşgulken biz de kenarda bir yerde ritme uygun sallanmaya başladık.
"Sıkıldın değil mi?"
"Birazcık diyelim."
Sırıtıp taklidimi yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefes
Teen FictionKendimi denizin bana açtığı huzur dolu kollarına bırakırken her şeyden kurtulmanın verdiği üstün mutluluk etrafımı sarmıştı bile. Bitiyordu. Gerçekten bitiyordu.