27

656 43 17
                                    

*bakın ben uyarıyorum bu hikaye artık  artı on sekiz ajfkdasfdsa*

Dairemin kapısından içeri adım attığım saniye havasızlık beni boğmaya başlamıştı bile. Neredeyse tüm hafta sonu Tuğrul'da kaldığımdan kendi evimi havalandırmayı tamamen unutmuştum. Dışarısı fazla soğuk olduğu için camları üstten açıp üstümdeki montu çıkarmadan salondaki dağınıklığı toplamaya başladım.

Mükemmel hissediyordum. İçimde tarifi olmaz bir canlılık vardı. Her şeyi salıvermenin verdiği huzurdu bu sanırım. Yalnızken bile yanı başımda duruyordu. Asla keşfeceğimi düşünmediğim bir histi ve artık benimdi.

Bir saate kalmaz evi adam etmeyi başarmışken koltuğa yığılıp esnedim ve gözlerimi kapadım. Kendime ait olan bu an tabii ki sadece beş saniye sürdü çünkü kapının zili beynime balta saplanırcasına çalmaya başladı. Nefesimi artık oksijenle dolmuş olan havaya verip kapıya ulaştım ve kimin geldiğine baktım.

Ah. Her şeyi geri alıyorum. Bu gelen adam için yalnızlığın bana verdiği huzuru feda edebilirim.

"Sanki seni bir saat önce görmüş gibiyim." Kapıyı açıp pervaza yaslanarak kalıplı vücudunda gözlerimi gezdirdim. Bana ait bir sanat eseri gibiydi.

"Baya olmuş o zaman."

Pervaza dayalı bedenimi peşinden çekercesine içeri girip kapıyı ayağıyla kapadı. "Şu eve ölmeden önce seninle sevgili olarak girmek istiyordum. Şimdi girdiğime göre biraz uygulama da yapabiliriz."

Bu kadar çocuksu düşünmesi kahkahamı engelleyemememe sebep olurken kollarımı boynuna doladım ve gözlerine gözlerimi diktim. "Nasıl oluyormuş o uygulamalar, beni de biraz aydınlatsanız keşke."

Bir eli yavaşça beli kavrayıp diğeri saçlarıma dolandığında mırıldandı: "Mesela aşırı soğuk olan bu evde sevgilin seni ısıtmalı."

Cümlesinin sonunda camdan esen rüzgar doğanın bir işareti gibi beni titrettiğinde onun vücudundan yayılan sıcaklığa yaklaştım.

"Buyurunuz lütfen."

Gülümsemesi yüzünde yayıldı ve dudakları dudaklarımı kavradı. Dokunuşunun ruhuma teması tüm kanımı ısıtmaya yetip de artarken daha fazlası için yükseldim. Onun nefesi kesilip durana kadar ben çoktan alev almaya hazırdım.

"Sanırım görevimi yeterince yerine getirdim." Sırf ben devam etmesini isteyeyim diye böyle yaptığını anlamak çok vaktimi almadı. Gözlerimi sinsice kısarak gülümsedim.

"Yeterince ısındığımı sanmıyorum. En iyisi kaloriferden destek almak."

"Hooop. Bir dur bakalım." Ondan uzaklaştığım an belimdeki kavrayışı kuvvetlenip beni vücuduna geri yapıştırdı ve koltuğa yöneldi.

"Bence kalorifere hiç ihtiyacın kalmayacak birazdan." Bir saat bile temassız duramıyor olduğumuz gerçeğine umutsuzlukla baksam da kendimi koyvermeye aşırı gönüllüydüm. Biliyorum, olmamalıydım fakat hava soğuktu. Suçu ona atma hakkımı kullanıyordum.

"Aramıza sınır çekme kuralına ne oldu?" Başım göğsüne yaslı, parmaklarım köprücük kemiğinde gezinirken battaniye altında vücuduna daha da sırnaşıp Tuğrul'a sorumu yönelttim. İlişkide kontrole sahip en azından bir kişi olmalıydı.

"O kuralın asla işe yaramayacağını ilk gün söyleyen bendim. Hiç uymamı bekleyemezsin o yüzden." Yüzüme doğru dönüp sağ eliyle perçemlerimden bir tutam ile oynamaya başladı. Gözlerini gözlerimden ayırmaması şu durumda bile utanmamı sağlıyordu. Tuğrul ile olabilecek en mahrem seviyeleri aşmıştık fakat ben bana gözleri ile açık açık baktığı an kızarıyordum.

Nefes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin