30

601 38 11
                                    

Arabanın bagajını hafifçe aşağı ittirdim ve kendini otomatik kapamasını izledim. İki gün fazla hızlı geçip gitmiş gibiydi. Yani en azından aştığımız meselelere oranla fazla hızlı diyebilirdik. Aden'e ilişkimizden bahsettiğimiz andan sonrası hızlandırılmış bir film gibiydi.

Aden'in tüm gün etrafımızda ruh gibi dolaşıp her köşeden ben bunu nasıl düşünemedimleriyle çıkması korku filmini aratmamıştı. Akli dengesi yerinde olmayan bu insan aslında ondan beklediğim hiçbir tepkiyi göstermeyince şaşırmıştım. Ne bileyim, Aden'in bana trip atması hatta büyük ihtimalle kıskanması gerekirdi. Fakat sadece bizi daha önce birbirimize yamamadığı için pişmandı.

Düşüncelerimden kurtulmak adına kafamı iki yana salladığımda belime sarılan kollarla sıcaklığını tanıdığım göğse yaslandım. Eh, benim gibi bir kızı sarabilecek kadar geniş ve uzun olan adam şuan burada sadece sevgilim olan şahıs olduğundan hataya düşme şansım yoktu.

"Buraya gelmiş olman geçen bana kabul edeceğine söz verdiğin tatilimizi iptal etmiyor değil mi sevgilim?"

Yüzümde kendisinin zekasını tasdik eden bir gülümsemeyle ona döndüm ve yüzümü boynuna gömerek soğuk nefesimi üfledim. "Siz bayağı zeki bir beyefendisiniz. Bana böyle yanaşırsanız nasıl reddebilmemi bekliyorsunuz ki?"

Yüzümü saklandığı yerden çıkarıp avuçlayarak karşısına aldı ve sıcak dudaklarıyla ruhumu ısıttı bir müddet. Nefesi tükenmiş bir halde geri çekildiğinde kızarık dudaklarının güzelliğine odaklanmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Başparmağım kontrolsüzce onların üstüne uzandı ve ben hafif ıslak ve hala sıcak olan alt dudağında kendime oyalanmak adına vakit tanıdım.

Sessiz bir inlemeyle Tuğrul iç geçirip parmağıma küçük bir öpücük kondurdu ve elimi ondan uzaklaştırdı.

"Biraz daha devam edersek bizimkileri ekmek zorunda kalacağız. Aden'in neden otelde birkaç saat fazladan kaldığımıza dair senaryolar üretip sonra da bizi haşlayarak yemesini istemezsin değil mi birtanem?"

Sırıtıp omuz silktim ve kesinlikle saf anlamlar içermeyen biz göz kırpmayı kendisine hediye ettim. "Belki de isterim."

Tuğrul'un gözlerinde gerçekten değerlendirme yaptığını görmemle ondan uzaklaşmam bir oldu. Kendisi dediklerinde haklıydı ama benim gibi bir azgın sayesinde vazgeçmeyi değerlendiriyordu. Ah salak sevgilim benim, asla Aden'in eline düşecek kadar hayatımızı harcamayalım mümkünse.

"Hadi bakalım senin arabanı çaldığım gerçeğini es geçerek sürücü koltuğuna sen buyur." Ben ön koltuğa yerleşip kapımı kaparken o da arkamdan gülerek arabaya bindi. Klimayı ayarladıktan sonra telefonu da Bluetooth ile bağlamışsak yolculuk için gereken her şeyi halletmiş sayılırdık.

Güzel bir şarkıyı açıp arkama yaslandığımda gözlerimi kapadım ve derin bir nefes verdim. Elim otomatikman Tuğrul'un vitesteki elini kavrarken şuan hayatta bulunmak istediğim en mükemmel konumdaydım.

Kimseden bir şey saklamıyordum.

Kimse bir şeyime karışmıyordu.

Sevdiğim adamın yanında koşulsuz bir şekilde bulunabiliyordum.

Sevdiğim insanların hepsi yanımdaydı.

Maddi olarak aldığım burs kat be kat bana yetiyordu.

Eh, gerçekten de her şeye sahiptim. Şimdi sıra bunları kaybetmemek için hayat ile vereceğim savaşa gelmişti.

.

"Neden seni bırakasım gelmiyor acaba?" Tuğrul, somurtan suratıyla camını açmış bana bakarken gülümsememi engelleyemedim.

Nefes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin