Luhan ayna da gözlerine inanamayarak saçının kesimine ve rengine bakıyordu.
Bunu gerçekten yapmış olamazdı değil mi? Saçları, canından çok sevdiği saçları eski havasını iki dakika nasıl yitirip de bu hale gelmişti. Bu halde ezik damgası yiyecekti kesinlikle! Lay kendisini ziyarete gelirse kesinlikle dalga geçecekti eğer onu biraz tanıyorsa bununla yetinmeyip resmini çekerdi ve herkese gösterirdi. Chanyeol rahatlama ile Luhan'a bakarken öldürücü bakışları göz ardı ediyordu.
"Çok güzel oldu Luhan"
"Ne demezsin!" Luhan'ın sesi sinirli ama bir o kadar da sessiz çıkmıştı.
"Bir şey mi dedin?""Ondan nefret ediyorum" Dedi Luhan ve yatakhanesine doğru ilerlemeye başladı. Baekhyun o kapıdan girince başta tanıyamamıştı ama sonra dikkatli bakınca gözleri büyümüştü. Luhan gelip yatağına uzandıktan sonra,
"Saçların?" dedi. Luhan üzüntü ile bir nefes verip,"O lanet olası devlere karşı gelemedim" dedi. Baekhyun etraftaki insanların sesini duymasını izin vermeden ranzanın üst katından kafasını aşağıya indirip,
"O-ona lanet olası dev deme!" dedi. Luhan bir saniye düşünüp,
"Hangisine?" diye sordu."Tabii ki C-chanyeol'e"
"Yine söylüyorum midemi bulandırıyors-" Luhan'ın sözünü bozan dışarıdan gelen çığlık olmuştu. Bunu duyan askerler koridora çıkmıştı. Herkes sesin geldiği yere bakınca Kris, Chanyeol duş kapısının önünde duruyorlardı ve yüzbaşı birilerini azarlıyordu.
"Ne oluyor burada?!" Luhan'ın sabah gördüğü büyük gözlü çocuk üzeri köpüklü ve havluyla,"Onu disiplin koğuşan atın! İdam edin!" diye bağırıyordu. Chanyeol sakinleştirci bir ses tonuyla,
"Sakinleş er Do Kyung Soo... Ne oldu bize anlat" dedi. Kyungsoo sinirle,
"Ben duş alırken beni izliyordu... Bu bir sapık!" dedi. Kris sinirle bir nefes alıp,
"Siz ikiniz cezalısınız! Yarın bahçe temizleme görevinin hepsini sadece ikiniz yapacaksınız" dedi. Kyungsoo bunu duyunca,
"Neden ikimiz... O suçlu sadece!" dedi. Kris kendisine bu şekilde konuşmasına tahammül edemediği için,
"ASKER! Sen benimle nasıl bu şekilde konuşabiliyorsun!" diye bağırdı. Yatakhane de onları izleyen herkes korkup geriye bir adım atmıştı ve odalarına kaçmışlardı.
Luhan ve Baekhyun'da bunlara dahildi. Gerisinde ne olduğunu bilen kimse yoktu...
Kyungsoo ve Jongin dışarıda ellerinde süpürge ile fraş yerlerdeki çöpleri süpürüyorlardı. Jongin sürekli kafasını kaldırıp Kyungsoo'ya bakıyordu ve o kendisine bakmadığında dikkatlice inceliyordu. Ama gözgöze geldiklerinde Jongin ona gülümsüyordu, Kyungsoo ise suratını buruşturup çeviriyordu. Jongin yılmadan onu izlemeye ve gülümsemeye devam ediyordu. Jongin yavaşça süpürüyorum derken Kyungsoo'nun yanına doğru yaklaşıyordu.
Kyungsoo homurdanarak işine konsantire olduğunu için bunu fark etmiyordu bile. Kyungsoo'nun ne kadar sinirli olduğu süpürgeyi yere sürterken ki sertliğinden belliydi. Jongin yine de bu hali ile Kyungsoo'yu tatlı bulmuştu. Kyungsoo sertçe ve kendi içinden homurdanarak yaptığı işine devam ederken kulağının arkasında hissettiği nefes ile irkilip arkasına döndü.
Dönmesi ve Jongin ile kafa çarpışması bir olmuştu. Jongin sevimli bir ifade ile kafasını ovarken Kyungsoo hormudanmalarını iki katına çıkartmıştı. Jongin yaklaşıp Kyungsoo'nun yüzüne doğru,
"Çok fazla ilgimi çekiyorsun... Bu iyi değil" dedi. Kyungsoo ilk bir kaç saniye cümleyi kavramak için şaşkınca bakmıştı ama sonra sinirli bakışları ile,"O zaman beni rahatsız etme! Kesin çözüm" dedi. Jongin onun bu sinirli bakışlarının aksine sakin bakışlar ile,
"Benim başka bir fikrim var" dedi adeta Kyungsoo'nun burnuna yapışarak. Kyungsoo burnunun dibindeki adamdan rahatsız olduğu için kekeleyerek,
"N-ne gibi?!" diye sordu. Jongin onun kulağına yaklaşıp,
"Çift olmak gibi... Çiflerin yaptıklarını yapmak gibi" dedi. Kyungsoo yutkunup,
"Ha?" diye anlamsız bir ses çıkarttı. Jongin onun bu savunmasız haline gülümseyip eksik cümlesine devam etti.
"El ele tutuşmak... Öpüşmek ve seks yap- Ahh" Kyungsoo'nun Jongin'in başına vurduğu süpürge sapı yüzünden susmak zorunda kalmıştı. Jongin dudaklarını bükerek başını ovarken Kyungsoo sinirle Jongin'in yanından uzaklaştı.
On adım kadar öne gidip oradan süpürme işlemine başladı. Jongin arkadan onu dikizlerken işine pek konsantire olamıyordu ama sonra dikkatini başka bir şey çekmişti. Yeni yeni gökten düşen damlalar ve aniden kendisini hızladnırıp sağana dönüştürmüşlerdi. Kyungsoo aniden üzerini sırılsıklam yapan yağmura küfredip binanın giriş kapısına doğru koşmaya başladı.
Jongin'de onun gibi kapıya doğru koşuyordu ama gözü hala Kyungsoo'daydı. Kapıdan içeriye girdiklerinde baya ıslanmışları yağmur fazla yoğundu çünkü. Rahatlama ile kıyafetlerinin kenarlarındaki suları sıkarken Kris birden bir önlerinde belirmişti. İkiside ona anlamsız ifade ile bakarken söylediği şeyler donmuşlardı.
"İkiniz neden buradasınız? Çabuk dışarıya çıkın ve o pislikleri temizleyin!" Kyungsoo ve Jongin birbirlerine şaşkınca bakarken birşeyler gevelemeye çalıştılar.
"A-ama efendim... Yağmur?-"
"Yağmur kimin umurunda! Şimdi ikinizde çıkıp o pislikleri temizliyorsunuz!" Kris'in emirleri karşısında ikiside sessizce geriye dönüp sağanak altında temzileğe devam etmek zorunda kaldılar.Kyungsoo ve Jongin birbilerine tamamen uzak bir şekilde kocaman bahçeyi süpürmeyi devam ediyorlardı ve bu lanet olası yağmur ne duruyordu ne de azalıyordu. Kyungsoo yağmur gibi davranıyordu homurdanmaları ve söylenmeleri hiç hızını kaybetmiyordu, Jongin ise sadece gülümseyerek onun şapşal hareketlerini izliyordu.
Jongin işine dalmışken Kyungsoo'nun sesi ile gerçek dünyaya dönmüştü.
"Hey... Kim Jong İn!" Jongin heyecanla Kyungsoo'nun olduğu tarafa döndü."E-efendim?"
"Bir daha yakınıma yaklaşma!" Dedi Kyungsoo kararlı bir ses ve yüz ifadesi ile. Jongin sadece yutkundu ve kafasını sallayıp işine geri döndü.
İşleri bittiğinde saat gece ona geliyordu. İkiside sudan çıkmış balıklara benziyorlardı ve ıslandıkları için tir tir titriyorlardı. İkiside sıcak bir duş için kabinlere doğru ilerlerken yolda Kyungsoo yere yığılmıştı ve hemen Jongin bunu fark edince yanına koştu. Elleri ile onu dürterken vücudunun ne kadar yandığını fark etmişti ve hemen kucaklayıp revire götürdü.
Chanyeol masasında oturmuş yeni gelmiş ilaçların kayıtını inceliyordu ve kapıdan aniden giren Jongin ile yerinden sıçramıştı. Hemen olayı anlamıştı ve masasından kalkıp,
"Onu buraya yatır" dedi. Jongin söylenen gibi Kyungsoo'yu beyaz örtüsü olan yatağa yatırdı. Chanyeol hemen gerekli incelemeleri yaparken Jongin hala ıslak hali ile kenarda onları izlemeye başladı.Chanyeol Kyungsoo'nun üzerindeki ıslak kıyafetlerden kurtulduktan sonra kontrollerini yaptı ve bir iğne vurup uyumasına izin verdi.
"Sanırım sende ıslanmışsın... Sende istersen bu gece burada kal ne olur ne olmaz. Ona da bakmış olursun" Dedi ve kapıya doğru ilerledi.
"Ben artık eve gitmeliyim... Lütfen ona dikkat et. Masamın üzerine ateş düşürücü koydum ateşi yükselirse içirisin" Jongin giden Chanyeol'ün arkasından kafasını salladı ve ayağa kalkıp Kyungsoo'nun ateşine baktı.İlk haldekine göre biraz düşmüştü ve bu iyiydi.
Jongin etrafı biraz inceledi ve sonra kenarda bulduğu pijamaları üzerine geçirdi. Yatmak için kenarda bir yatak daha vardı ama Jongin kendi kendine *Orada üşürüm ben* diyerek Kyungsoo'nun yanına geldi. O sıcaktı ve rahatlıkla kendisini ısıtabilirdi. Yavaşça örtüyü kaldırıp altına girdi ve kollarını yanındaki bedene sıkıca sardı.
Sabah ışıklar odaya dolduğunda o ikisinin -özellikle kendi- başına neler geleceğini bilmeden uyuyakalmıştı.
BÖLÜM SONU