Luhan sinirle ağır valizlerini eline alacağı sırada yanına bir taksi gelmişti. Luhan aklına gelen fikirle sırıtmıştı;
Eğer o taksiye binerse bu askerlik işinden kurtulabilirdi. Annesi onun için hemen yelkenleri indirirdi ve babası sakinleşince bu işten tamamen kurtulabilirdi. Luhan sessizce taksinin yanına geldi ve içinde her kim var ise çıkmasını bekledi. Taksinin içinden tir tir titreyen bir çocuk inmişti. Luhan çocuk inince hemen taksiye bindi ve,
"En yakın otobüs durağına" dedi. Luhan kafasını rahatlama ile koltuğa yaslanmıştı ki taksinin camına birileri vurmaya başlamıştı. Luhan sinirle gözlerini açtı ve kafasını sesin geldiği yöne çevirdi.
Uzun bir adam ona dışarıya çık işareti yapıyordu. Luhan umursamadı ve kafasını geriye yasladı. Adam sinirle kapıyı açtı ve Luhan'ın kolunu tutup zorla çıkarttı. Bu arada taksiden ilk çıkan korkak çocuk hala titreyerek onları izliyordu. Luhan kendisini zorla taksiden çıkartan uzun boylu adama gözlerini dikip,
"Sen ne yaptığını sanıyorsun?!" diye bağırdı. Adam küçümseyen bir gülümseme ile,
"Lu Han sen olmalısın. Sana özellikle dikkat etmem gerektiği söylenmişti" dedi. Luhan gözlerini kocaman açtı ama sonra kendini beğenmiş bir ifade ile,
"Bu imkansız" diye karşılık verdi. Adam sinirle,
"Seni özel olarak adam edeceğim!" dedi ama Luhan hemen sesini yükselterek,
"İmkansız dedim ya!" diye bağırdı. Adam artık çok kızmıştı ve tüm gücü ile bağırarak,
"Buradan gittiğinde tıpkı benim gibi olacaksın!!" dedi. Bu sırada arkadan en az Luhan'la tartışan adam kadar uzun boylu asker kıyafetli biri onlara yaklaşmaya başlamıştı. Bağıraşan ikiliye karşın samimi bir şekilde gülümsüyordu. Taksiden titreyerek inen çocuk bu bağırışlara karşı dayanamadı ve kendisini yere bıraktı.
Arkadan gülümseyerek gelen adam son anda atıldı ve düşmesini engelledi. Küçük çocuk devin kollarındayken Luhan ve tartıştığı adam kafalarını o tarafa çevirdi.
Bayılan çocuk gözlerini açtığında kısa siyah saçlı, yakışıklı bir adam ona gülümseyerek bakıyordu.
"İyi misin?" Diye sorduğun da çocuk ona sadece utangaçca kafa sallamıştı.Gülümseyen adam yavaşça utangaç çocuğu kollarının arasından indirdi. Küçük çocuk affallamış halde yanında ki deve bakarken o tartışan iki gence gülümseyerek bakıyordu. Bu korkak çocuğu çarpılmış bir hale sokuyordu. *Gülümsemesi sanki güneş... Hayır hayır bir hediye gibi* Kuvvetli sesi ile dikkatlerini üzerine çekerken adam,
"Yüzbaşım... Yeter bu kadar tartıştığınız efendim bence. Bırakın da yatakhanesine gitsin diğer askerler sizi bekliyor" dedi. Luhan içinden
*Y-yüzbaşı?...!*
"Tamam" Yüzbaşı giderken Luhan korku ile titriyordu, baştan beri korkak rolünde olan çocuk ise ağzı açık asker kıyafetleri içinde çok seksi olan adamı inceliyordu. Adam gülümseyerek çocuğa döndüğünde hemen kızarık yanakları ile ellerine bakmaya başladı.
"Siz Kris'in kusuruna bakmayın... Biraz sinirlidir de"
"O kim?" Luhan ürkekçe sormuştu bunu.
"Aaa o mu? Buradaki en sinirli komutan" Dedi uzun boylu adam ve devam etti.
"Bu arada bende Üsteğmen Park Chan Yeol" Baekyun içinden *Üsteğmen mi?... Bayılırım* geçiriyordu.
"Hadi sizi yatakhanelerinizin yerini göstereyim. Bu arada isimleriniz ne?" Luhan ve korkak çocuğun anladığı kadarıyla Chanyeol konuşkan, sevecen ve sıcak kanlıydı Kris'in aksine!
"Benim adım Lu Han"
"B-bende B-baekhyun..." Baekhyun heyecandan kendisini tam tanıtmamıştı ve bu kekeleyerek kurulan cümle Chanyeol'ün komiğine gitmişti.
"Bir soyadın var değil mi?"
"B-byun... Byun B-baek Hyun"
Chanyeol tüm askerlerin sevdiği bir komutandı çoğu meslekdaşına karşın onlara arkadaş, abi gibi yaklaştığı için herkes severdi onu.
"Memlun oldum Byun... Byun Baek Hyun"
Etrafta bir sürü asker aynı şekilde giyinmiş, aynı saçla dikdörtgen şeklinde aynı şeyi bağırarak koşuyorlardı. Luhan saçlarına baktı... Platin sarısı rengideydi ve etraftaki insanlar için biraz uzundu. Luhan kendi kendine,
"Saçlarım" dedi. Chanyeol bunu fark edince,
"Ahh! Söylemeyi unutuyordum bu şekilde saçlara sahip olmanız yasak. Luhan senin normak bir renge boyatıp kısa kestirmen ve Baekhyun seninde sadece kısaltman gerekiyor" dedi. Luhan içten içe küfür ederken binadan çoktan içeriye girmişlerdi ve uzun koridorun ortalarındaki bir odaya girmişlerdi. Luhan buradan iğrenmişti en azından otuz, kırk kişilik altlı üstlü ranzalar vardı ve terli çorap gibi kokuyordu.
"İşte kalacağınız yatakhane" Dedi Chanyeol ve ortalardan bir ranzanının önünde durup,
"Bu ranza boş... Biriniz alt katta diğeriniz üst katta kalırsınız" dedi ve kapıya doğru ilerledi. Kapıya doğru ilerlerken diğerleri eşyalarını çıkartmak için valizlerine gömülmüşlürken,
"Ah! Unutmadan yeni kıyafetleriniz dolaplarınızda, giyip ön bahçedeki büyük alana gelin" dedi. Baekhyun ve Luhan kafalarını sallayıp işlerinin başına döndü. Baekhyun, Chanyeol gidince kendisini ranzanın alt katına atıp,
"Ahh! Ç-çok çekici" dedi. Luhan bunu duyunca iğrenen gözleriyle,
"Ne saçmalıyorsun sen?!" diye sordu. Baekhyun yüzünün tatlı bir kırmızı olmasına izin verip,
"Tıpkı bir prens gibi" diye anlattı.
"O kıyafetinin altındaki vücudu, saçları, gülüşü, cana yakınlığı-"
"Midemi bulandırıyorsun" Dedi Luhan sertçe ve asker kıyafetlerini alıp giyinmeye başladı. Baekhyun'da kalkıp kendi giysilerini giyinmeye başladı. Giyinirken de bir yandan tanışıyolardı.
"Ee s-sen neden buraya geldin?... Kendi isteğinle mi?" Baekhyun giriş yapmıştı.
"Sen bana baksana! Lanet olsun ailem zorla beni kapıya bırakıp kaçtılar... Hangi aklı yerinde kişi buraya gelir ki?" Diye kendi kendine sonlara doğru sorguladı Luhan. Baekhyun Luhan'ın duymayacağına emin olduğu bir sesle kıyafetlerini sıkı sıkı tutarken,
"B-ben" dedi.
"Bir şey mi dedin?"
"H-hayır hadi gidelim"
"Tamam"
Yavaş adımlarla büyük alana geldiler onlar gibi giyinmiş boy boy, tip tip insan vardı etrafta. Herkes kendi aleminde konuşurken Luhan'ın kulağına gelen sesle ağzı açık kalmıştı. Burası cidden ordu muydu? Yoksa aşıklar kampı mı yada sapıklar?
"Sana diyorum eğer bir daha popoma dokunursan elime silahı ilk aldığımda seni vururum... Kim Jong İn!" Diye homurdanan büyük gözlü bir çocuk ve arkasında dolanan esmer bir çocuk vardı.
"Hadi ama çok çekici sende kabul et... Hem ben değil elim yaptı onu" Diyerek elini gösterdi, büyük gözlü çocuk şaşkınca ona bakarken elini tekrar indirip çocuğun poposunu mıncırdı.
Çocuk çığlık atıp önündeki esmerin kafasını yumruğu geçirdi.
"Komutan geliyor!" Sözünü duyunca herkes sıraya geçip susmuşlardı. Luhan gelen komutanları görünce içlerinde o da olunca sinirleri zıplamıştı. Ama üçünkü kısa olan kim bilmiyordu.
"Günaydın asker!"
"Sağ ol!"
"Rahat!" Herkes aynı şeyleri çalışmış gibi yapıyolardı ama biri dışında o çok göze çarpıyordu.
Saçıyla ve hatalarıyla. Adam nurlu yüzü ile bunu göz ardı edip kendisini tanıtmaya başladı.
"Merhaba arkadaşlar! Ben Suho! Sizin albayınızım... On iki aynınızı bizimle geçireceksiniz eğer uzamasını istemiyorsanız komutanlarınızın sözlerini dinlemelisiniz" Dedi ve gitti. Herkes geriye kalan iki komutana bakıyordu Kris boğazını temizleyip,
"Yeni bebekler gelmiş... Sizi iyice adam etmeliyim! Sertçe!" dedi ve bu herkesi korkutmuştu.
Chanyeol yine koruyucu, iyi kalpli komutan olarak,
"Bu kadar acımasız olmayın" dedi. Kris'in ona sertçe bakan gözlerini görünce sustu ve vakti gelene kadar dinlemeye karar verdi.
"Ben Kris Wu... Yüzbaşıyım ve asla labalikten hoşlananmam! Eğer burada kalırken canınızın yanmasını istemiyorsanız benim emirlerime uymalısnız!" Diyerek kendisini tanıttı.
"Ben Park Chanyeol... Üsteğmenim, bir sorun olursa yanıma gelebilirsiniz aynı zamanda revirde doktorum" Baekhyun bunu duyunca direk aklında planlar kurmaya başlamıştı bile. Kris askerleri bugünlük rahat bırakıp gideceği sırada gözüne biri çarpmıştı ve olduğu yerde kalıp ona seslendi.
"Er Lu Han!" Luhan başta bir şey anlamadığı için sadece,
"Ne var?" demişti ve bu Kris'i kızdırmıştı. Kris sert gırtlağını kullanarak,
"Bir adım öne çık!" diye bağırdı. Luhan korksa da bunu belli etmemeye çalışarak uyuşuk bir şekilde öne çıktı.
"Bu saçların ne?! Burasını sirk mi sandın ASKER! hemen boyatılıp normal bir şekilde kesilecek" Luhan ellerini kavuşturup şımarık bir ifade ile,
"İmkansız... Aklından bile geçirme!" dedi. Kris Luhan'ın saçlarından tutup onu silkeledi ve,
"Ben senin komutanınım! Bu bir EMİR!" dedi. Luhan saçlarını kurtarıp,
"İskersen gel bir kendin dene!" dedi. Herkes ona şaşkın gözlerle bakıyordu Baekhyun ise titriyordu. Chanyeol bu işin böyle olmayacağına emin olup ikisinin arasına girip,
"Ben konuşurum efendim... Yarına düzelmiş olur" dedi. Kris bunu duyunca onaylayıp gitti içinden ise *Bu ne?! Birde bunu musallat etmişler başımıza!* diye düşünüyordu.
"Üzgünüm Luhan ama benimle geliyorsun ve saçlarını-"
"Asla!"
Chanyeol inatçı çocuğun bu hallerine içinden sadece *Kris beni öldürüecek* şeklinde düşünüyordu.
BÖLÜM SONU