“Evet, efendim.” Diyerek asker Kris’in çağırmasıyla yanına gelmişti.
“Bana Luhan’ı çağırın!” Dedi askerin suratına bile bakmadan . Asker kafası ile işaret edip odadan çıktı.
“Luhan Kris yüzbaşı seni çağırıyor.” Dedi yatakhane kapısından asker. Luhan az önce eğitimden dolayı ağrıyan bacakları ile doğrulup yürümeye başladı. *Ahh ayaklarım beni öldürecek!* İçinden isyan ederken yavaşça kapıyı tıklattı.
“Gir.” *Yine aynı söz*
Luhan içeriye girdi ve isteksiz yüzü ile kafasını eğip selam verdikten sonra,
“Beni çağırtmışsınız… E-efendim.” dedi. Kris dikkatini ona verip,
“Senden bir şey yapmanı isteyeceğim.” dedi ve önündeki kâğıtları kurcalamaya başladı. Luhan ise sinirle içinden *Bir şey isteyecekmiş başka ne olabilir ki?* diye düşünüyordu. Kris bir tane kâğıdı dosyadan çıkartıp Luhan’a uzattı.
“Yarın çarşı izninde bunları alır mısın?” Luhan onun bu 'alır mısın' sözüne şaşırmıştı bu yüzden şaşkın bakışları ile kâğıdı aldı.
“P-peki” Luhan kâğıdı alıp kapıya yöneldiğinde açmadan önce Kris’in kendisine seslenme sesinden dolayı durmuştu.
“Lütfen hepsini almış ol…”
“Peki efendim”
“Ve Luhan” Luhan arkasına döndü Kris onun çatık kaşlarını görebiliyordu. Aslında şu anda bundan dolayı ona sinirlenip bağırabilirdi ama içindeki pişmanlık duygusu fazla ağırdı.
“Dün gece olan orman olayı için üzgünüm… Özür dilerim tekrar” Dediğinde Luhan onu ilk kez böyle normal duyguları olan biri gibi davrandığını görmüştü. Gözlerini büyütmesine ve hemen sonra devirmesine engel olamamıştı.
“Bu özür işini artık bıraksan… Sen yüzbaşı değil misin?” Dedi ve ilk günlerinde olduğu gibi asi Luhan olarak odadan çıktı. Kris o çıkınca masaya yaslandı ve karmaşık düşünceleri ile baş başa kaldı.
Unutamıyordu o andan beri, o dakikadan beri ve o saniyelerden beri Luhan’ı unutamıyordu. Daha bir gün bile olmamışken şimdiden Kris saçlarının beyazlamaya başladığını hissedebiliyordu.
Luhan odadan çıkınca kâğıda sadece göz gezdirirken içinden *Neden böyle tuhaf davranıyor ki? Ahh ilk günkü hali daha çekiciydi.* düşünelerek yatakhaneye dinlenmek için geriye döndü. Luhan ilk zamanlar aslında Kris’in yıkılmaz egosunu havalı bulmuştu ama şimdi hemen bozulmuştu.
“Luhan!”
“Ne oldu Baekhyun?” Luhan yatağın kenarına geldi ve üst kata yata çıktı.
“Yarın çarşı günü ya…”
“Evet?” Diyerek Luhan elini yastık gibi arkasına koydu.
“Sana hala kendimi affettirdiğimi düşünmüyorum ondan dolayı-“
“Gerek yok!” Baekhyun hızla alt kattaki yatağından kalkıp ranzaya yaslandı.
“Var! Sana ne istersen yarın ben alacağım” Luhan sinir bozucu bir nefes verip yatakta diğer tarafa döndü.
“Gerek yok dedim ya!” Baekhyun devam edecekti ama Luhan’ın dediklerini duyunca hızla ayrılması gerekti.
“Chanyeol’ün yanına gitme vaktin gelmedi mi?” Baekhyun,
“Chanyeol?” diyerek saatine baktı ve hızla koşmaya başladı.
Revir kapısına gelince tıklatarak içeri girecekti ama eli yumruk haline havada kalmıştı. Dün yaşananlardan sonra Chanyeol’le yüz yüze gelmekten korkuyordu. Baekhyun sıkıntı ile geri adım atıp sonra geriye dönüyor ve kapıya vurmak için elini kaldırıyordu ama yapamayacağını düşünüp geriye çekilip yine aynı şeyi yapıyordu.