25.Bölüm devamı;
Nurşah memnuniyetle Onurun arabasına geçti,Onur şoför mahalinde yerini alınca birlikte yemek yiyebilecekleri, stüdyoya da yakın olan bir restorant aramaya başladılar. Henüz daha çok uzaklaşmamışken Nurşah Onuru küçük, şirin mi şirin,Yöresel Akdeniz yemekleri yapan bir lokantada durdurdu.Lokantayı görünce aklına üniversite yılları gelmişti.Üniversiteyi Muğlada okumuştu ve oraları,o yılları özlemişti.Şimdiki halinden memnun olsada insan eskileri herzaman hasretle anıyordu.
Onur centilmenlik yapıp Nurşahın kapısını açmak üzere arabanın önümden sağ kapıya gelmişti ki Nurşah arabadan hışımla indi,Onura izin vermedi.Nurşahın bu hızı karşısında dona kalan Onur omuz silkti.Nurşah Onurun koluna girdi ve minnoş lokantanın gök mavisi boyalı kapısından içeriye adım attılar.
İçerisi buram buram yeşillik kokuyordu,sebzelerin ve hakiki zeytin yağının kokusu birleşmiş,koku organlarına ziyafet sunuyorlardı.İçerisi sadece yemek değil sessizlik ve sükûtta kokuyordu...Son zamanlarda bizimkilerin ihtiyaç duyduğu herşey...
Yemek boyunca Spiker olan hiç susmadı,televizyona çıkacağı ve kariyerinde büyük bir tecrübe yaşayacağı için çok ama çok heyecanlı olduğundan heyecanı çenesine vurmuş,adeta taramalı tüfek gibi hiddetli hiddetli birşeyler anlattı.Onur onu başıyla onaylıyordu ama ne hakkında konuştuğu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu.O,kız olanın bakışlarına kilitlenmişti.Onunla geçirdiği her saniyenin keyfini çıkarmaya çalışıyordu.Konuşmasını,sesini,ağız hareketlerini...herşeyi beynine kalbine kazımaya çalışıyordu belki onu unutmak istemediği için yapıyordu, belkide içinde bulunduğu durum "Aşk'tı."
Erkek olan hesabı ödedikten sonra saat 13:20'yi gösteriyordu.Nurşah bütün mutluluğunu Onurla paylaşmıştı ve hafiflemiş hissediyordu.Mutluluğunu paylaşacağı birinin olması insanı dahada mutlu ve özgüvenli hissettiriyordu.İnsanın arkasında güvendiği insanların olması iyi hissettiriyordu...
Onur,Nurşahı stüdyoya getirdiğinde pastaheye-işyerine- gitmek için onunla vedalaştı ve onandan bir öpücük ve bir sonraki sefer için söz aldı, arabasına bindi.
Pastahanenin kapısından içeriye girdiğinde kapıdaki cam borulardan gelen hışırtılı ses ile içeride bulunan müşteriler dikkatlerini kapıya doğrulttular.Kapıdan giren uzun ama çelimsiz olmayacak kadarda yapılı adamı gördüklerinde ona gülümseyip başlarıyla selam verdiler.Sohbetlerine devam ettiler.Onur pastahaneye geldiğinde,hazırlanmak için lavaboya gitti.Aynaya baktı Onur.Aynaya baktığında gülümsemesine birazda utanmasına sebep olacak şeyi gördü,yanağındaki toz pembe ruj lekesini.Bütün yol boyunca o leke ile trafikte beklediğini ve hatta arabasını park edecek yer bulamadığından aşağı sokağa bıraktığı için o uzun yolu bu leke ile geldiğini hatırladı,hatta pastahane önünde onu durduran amcanın ona neden "İyi şanslar evlat."dediğinide idrak ettiğinde yanakları hafif hafif yanmaya başlamıştı.Anlamsız sırıtmaları bir kenara bıraktıktan sonra serinlemek için avucuna soğuk suyu doldurdu.Yüzüne çarptığında,gözlerini kapatmıştı ve her gözlerini kapadığında alkına gelen sima kalbinin teklemesine sebep oluyordu.Nurşahı düşünüyordu.Her gözlerini kapadığında da,pasta yaparken,beste yaparken de Nurşahı düşünüyordu.Ondan ilham alıyordu,sebepsiz gülmelerinin,alık alık dolaşmasının sebebi olan kız,bunu bilmesin diye uğraşsada bunu başaramıyordu.Her geçen gün onu dahada arzulamasına sebep olan duyguya lanet etti.Hem onu daha çok tanıyıp onunuda ondan hoşlanmasını istiyordu ama bilmediği bir şey vardı,Nurşah da Onurdan etkilenmişti...
Önlüğünü giyip yosun yeşili şeker hamurunu yoğurmak için eldivenlerini giyindi.Asıl mesleğini henüz seçemediği için iki sevdiği işin arasında kalmıştı.Onur küçüklüğünden beri müzik eğtimi alıyordu,çeşitli besteler yapıp bir gün onları kendi konserinde onu dinleyenlere sunmak istiyordu hep ama bir yandanda harika bir şefti de,büyük babası ülkenin saygı değer aşçılarından biriydi ve o ölmeden önce tek torunundan,Onurdan bir söz almıştı.Büyük babasını örnek alma ve bu şerefli mesleği -tariflerini- devralmasını onunda oğluna devretmesini istemişti.Onurun babası olmadığı için bu görev ona kalmıştı ve büyük babasına olan bağlılığı yüzünden hâlâ bir meslek seçemiş bu yüzdende kafası karışıktı.İki mesleğide çok seviyordu,biri hayallerindeki meslekti diğeri ise hayatında en sevdiği insan olan büyük babasının mirası.Nasıl bir seçim yapmalıydı?
Dedesinin yolundan mı gitmeliydi, yoksa kendi yolunu mu çizmeliydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asansör;Aşk Hattı
Teen Fiction#Genelkurgu 200🎉 #komedi 14🎉 Bu kitap,iki yakın dostun uzun zaman sonra ilk buluştukları yerde karşılaktıkları olayları ve bunun sonrasında da peşlerini bırakmayan musibet ve komiklikleri anlatmaktadır . Aynı zamanda iki gözde çift barındırmaktadı...