Alarmın sesine lanet edip geniş halkalarla dolu gözlerini araladı kız,akşamdan bağladığı saçları özgürlüğüne düşkünlüğünü tekrardan göstermiş olmalıydı ki,bağladığı toka yatağının derinliklerine keşfe çıkmış asi dalgaları andıran kestane saçları yastığın her tarafına saçılmıştı.Yastığından kafasını kaldırmadan az evvel gördüğü rüyayı düşünmeye daldı.Son derece gerçekçi bir rüyaydı bu ama gerçekte olamayacak şeyler de barındırıyordu.İlker ve Sudenin ayrı düşüp sonra barışması gibi,onlar zaten evli değiller miydi ki? Hatta Sude&İlker koalisyonundan doğan kıvırcık kıvırcık çekik gözlü ikiz bebekleri vardı.Birazda Nurşah teyzelerinden aldıkları inatçılıkları vardı tabii oralara hiç girmeyelim.Peki ya adını anımsayamadığı o arabadaki çocuk,yavru kediyi andıran dolmuş gözleriyle ona bir kutu uzatarak "aşkdaşlık" teklif ediyordu.Nurşah gözlerini kapattı ve çocuğun yüzünü tekrardan hatırlamaya çalıştı.Beynini zorlasada bir türlü aklına getiremiyordu.Aklına sadece tatlı dorayakiler yapan bir çift güzel el geliyordu.O kadar yakın hissediyordu ki onlara sanki hemen yanında uzanıyormuş gibi,kafasını sağ tarafa yatırarak bir anlık umutla etrafına bakındı.Ama yanında uzanan güzel elli çocuk değilde peluş kedisiydi.Uzanıp ona sarıldı.Gözlerini tekrardan kapadı.Etraf karanlık olunca bir kere daha rüyasını hatırlamaya çalıştı.Derin karanlıkta bir den bir silüet belirdi,gittikçe bulanıklıktan aydınlanmaya başlamıştı.Sonunda tamammen temiz bir ifade oluşunca elleriyle suratını örten bir erkek gördü.Nurşah o elleri tanıdı.Rüyasındaki ellerdi onlar,ona kakaolu dorayaki yapan ellerdi onlar.Nurşah rüyasında gördüğü adama aşık olmuş olamazdı herhalde,bu tamamen hayallerinde yaşattığı biriydi.Bilinç altı onunla dalga geçiyordu. 23 yıllık hayatında hiç aşık olamamış hep aldatılmış bir kadın aşkı nerden bilebilirdi ki.Sonunda beyni de hayali bir karakter uydurmuştu kendine.Nurşah bir türlü hayal olduğuna inanamıyor,gözlerini açıp kapayarak hatırlamaya çalışıyordu rüyasında yaşadıklarını ama aklına sadece bir pastahane geliyordu,birde Sude ve İlker ile gittikleri Kpop festivalinin yapıldığı bina.Bu ikisinin nasıl bir bağlantısı olabilir diye düşündü.Zorlasada bulamadı.Ümitsizlikle yatağından ayrıldı ve alarmını yerinden söküp odasındaki camından dışarıya fırlattı.Cumartesi olmasına rağmen sabahın sekizinde kaldırdığı ve rüyanın sonunu görmeden uyandırdığı için o buna bir cezaydı.Yatağını toplayıp yaz güneşinden yararlanmak ve temiz hava alıp zihnini açmak üzere yürüyüşe çıkmak için hazırlandı.
Saçlarını tepeden bağlamayı seçti ve günlük yazlık kıyafetlerini giyindi,kendini dışarıya attı.Evden çıkmadan önce alelacele yanınaldığı spor tarzlardaki toz pembe şapkasını kafasına taktı,bunu yaparkende ince uzun bir koridoru andıran sokakta tempolu bir şekilde yürümeye devam etti...
Yatağında doğruldu Onur,gözlerindeki çapakları temizlemek için elleriyle gözlerine bastırdı.O iki saniyelik göz kırpışta bir yıldırımı andıran ateş düştü içine gözünün önünde beliren bir kız vardı,iri ela gözlerini kısarak gülümsüyordu.Onur ellerini yüzünden çekti,uykulu gözlerini açtığında sanki kız yanındaymış gibi hissetti,sağına döndüğünde gri duvarı gördü.İçinde garip tarif edemediği bir burukluk musallat olmuştu.Nedensizce kalbine bir ağrı girdi.Gözlerini tekrardan yumdu.Kız yine oradaydı.Hayalindeki bu kız ona herkesten daha yakın geliyordu.Ama neden böyle hissettiği hakkında hiç bir fikri yoktu.
Yatakta yaklaşık beş dakika oturup duvara bakma görevini tamamladıktan sonra oturduğu yerin yatağı değilde,dükkanındaki koltuğu olduğunu fark edebilmişti.Üzerinde önceki gün giyindiği kıyafetleri vardı ve yanı başında gitarı onun nöbetini tutmaktaydı.Ufaktan ayıldıntan sonra oturduğu yerden kalkıp yüzünü yıkamaya gitti.Hâlâ gözünün önüne gelen gizemli,ışıl ışıl parlayan ela gözlü kızı hatırlamaya çalışıyordu..
Önlüğünü önüne takıp tezgahına geçti,kolları sıvayıp bu tatlı cumartesi günü için taze hamur işilerini hazırlamaya başladı.Tabiki special'i kakaolu dorayakileride unutmadı.Yarım saat içinde bir çok dorayakiyi hazır etmiş ve saatte açılış için gerekli olan vakti Gösteriyordu.Onur dükkanının kepenklerini kaldırıp kapıda asılı olan çiçekli kartondan yapılmış "kapalı" yazısını ters çevirip içeriye girdi.Vakit cumartesi güneşinin yavaş yavaş yükseldiği bir vakitti.Pastahane her hafta sonu olduğu gibi yine taze hamur işi almaya gelen genç liseli kızlarla doluydu,tabi amaçları hamur işi mi almak yoksa karizmatik pastacı çocuğu kesmek mi olduğu (?) bilinmiyordu.Onur hepsi ile tek tek ilgilendi ve kolayca başından güler yüzlülükle (!) tabiri caizse def etti...
Nurşah kulaklıklarını takmış sevdiği müzikleri dinleyerek yürüyüşüne devam etmekteydi.Epey bir yol kat ettiğini Çiğdem Sokağının başındaki pastahaneden gelen, kakao kokusunu duymasıyla anlamıştı.Telefonunun saatine baktığında kahvaltı saatinin yaklaştığını gördü,karnından gelen gurultuların sesi ile kokuyu takip ederek pastahaneye geldi.
Nurşah pastahanenin camdan kapısını itti. Kapının üstünde asılı deniz kabuklarının birbirine çarpaması sonucu ortaya çıkan buğulu sesten irken Onur dikkatini kapıya yönlendirdi. Nurşah kulaklıklarını çıkardı ve içeriye adımını attı.Onurun dükkanındaki radyosu Nurşahın dükkan sınırlarına ulaşması ile bugünki görevine başladı.~Bu kız beni seveer...
Onur kapıdan giren kızı görünce göz bebeklerinin büyüdüğünü hisseti,kalbi sanki son metrelerini koşan maraton koşucusu gibi atmaya başlamış eminim ki adranelin seviyesi de tavan yapmıştı.Nurşah kapıya yakın bir masaya oturdu.Telefonunu masaya bıraktı ve sipariş vermek için beklerken etrafı incelemeye başladı.Bu dükkanı daha önce neden hiç görmediğini daha doğrusu buraya daha önce neden uğramadığını çözmeye çalıştı çünkü içerisi buram buram huzur kokuyordu.Gözlerini bir kaç saniye kapattı,içerideki huzur kokusunu iliklerine kadar çekti,tam o sırada gözlerinin önüne gece gördüğü rüyadan bir kesit daha geldi.İki saniye de olsa bu dükkanı anımsadı.Usulca dudağına götürdüğü pembe kupadan ağzına gelen kakao tadını hatırladı.Gözlerini tekrar açtı ve üzerine çöken mutluluğu anlamaya çalıştı.Sanırım aşırı huzur kokladığı için böyle hissetmekteydi.Ama az sonra masasına gelen kişiyi görünce duygularının iki katına çıkacağından habersizdi.
Kapıdan giren kişinin onun ilk aşkı olduğundan habersiz olan Onur akşamki rüyasını hatırladı.Bu kız kaderin onun için ördüğü ağların en güzeliydi.O an düşündü ki akşam gördüğü acı tatlı kimisi için bir kabus olabilecek ama kimisininde içini ısıtan hikaye şuan başlamaktaydı.Böylesi kişinin başına tek seferde gelir derler ya Onur buna inanırdı.Gece rüyasını süsleyen bu Ela gözlü kadın onun gelecekteki eşi olmalıydı...
Tamamen hislerine güvenerek o kıza bir tabak hazırladı ve usulca yanına gitti.Ela gözlü kız cam duvardan yüzünü masasına gelen Yakışıklıya çevirdiğine ikisinin kalpleri birbirleri ile buluştu.İkisininde dilleri konuşmayı unuttu bir an.Nurşah Onuru yani onun değimiyle rüyasındaki dorayaki ustasını tanıdı.Bu adamdı işte,geceleri acı ile beklediği hep yanlış seçimlerin sonucu tanrının ona gönderdiği mükafat bu adamdı.Tam zamanında gelmişti yine onu sonsuza dek koruyacağını ve seveceğini göz göze gelişlerinde anlamıştı.Nurşah gözlerini karşısındakinden kaçırdı istemsizce ve o beklediği sözün gelmesi gecikmedi yine...
Onur karşısındaki kızın gözlerini ondan kaçırması ile cesaretlendi şimdi bir cümle kurması gerekmekteydi ama ne yapmalıydı.İçinden geçen hisleri tek bir cümleye nasıl sığdırmalıydı? O an -kalbine-aklına gelen ilk cümleyi telafuz etti.
"İlk görüşte aşk'a inanır mısın yoksa önünden bir kere daha geçmeli miyim?."Bu kitaba bir şans verip buralara kadar okuduğun için teşekkür ederim tatlı şey ;)
Sayfamdan ayrılmadan önce diğer kitabıma da göz atarsan yazarcığının minnoş kalbini hoplatmış olursun ♡Sağlıcakla kal,hayatta her istediğinin gerçekleşmesi dileği ile
-baramdoongi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asansör;Aşk Hattı
Teen Fiction#Genelkurgu 200🎉 #komedi 14🎉 Bu kitap,iki yakın dostun uzun zaman sonra ilk buluştukları yerde karşılaktıkları olayları ve bunun sonrasında da peşlerini bırakmayan musibet ve komiklikleri anlatmaktadır . Aynı zamanda iki gözde çift barındırmaktadı...