Sağlığında Cennet ile müjdelenen Eshâb-ı kiramdan. Nesebi; Huveylid bin Esed bin Abduluzzâ bin Kusey torunudur. Eshâb-ı kiramın büyüklerindendir. Hazreti Hadîce'nin erkek kardeşinin ve Resûlullah'ın ( aleyhisselâm ) halası olan Hazreti Safiyye'nin oğludur. Dördüncü olarak imâna geldi. Hazreti Ebû Bekir'in dâmâdı idi. Bütün gazâlarda bulundu. Çok yaralandı. Mısır'ın fethinde de bulundu. Zengin olup, bütün malını Allah için dağıtdı. Eshâb-ı kiram şehîd olunca yetimlerine vasî olur, onları beslerdi. Deve Vak'asında Hazreti Talha ve Hazreti Âişe ile birlikde, Hazreti Ali tarafında değildi. Harbden çekilip namaz kılarken, İbn-i Cermuz tarafından, 36 (m. 656) yılında, altmışyedi yaşında şehîd edildi. Hazreti Ali bunu işitince çok üzüldü. Namazını kendi kıldırdı. Hazreti Ali, Zübeyr, Talha ve Sa'd bin Ebî Vakkâs aynı yılda doğmuşlardır.
İman ettiği zaman, amcası çok kızmıştı. Bu yüzden onu, bir hasıra sarar, ateşe sokar çıkarır ve küfre dönmesini putlara tapmasını isterdi. O ise "Asla küfre dönmem (Lâ ilahe illallah Muhammedün Resûlullah) der, yapılan bütün işkencelere büyük bir sabır ve metanetle tahammül ederdi.
Zübeyr bin Avvâm ( radıyallahü anh ), Allah yolunda kılıç sıyıranlardan ilki idi. Bir gün, durup dururken "Redûlullah yaralandı, öldürüldü!" diye vehimlendi ve hemen kılıcını sıyırıp, Mekke'nin yukarı taraflarında bulunan, Peygamberimizin ( aleyhisselâm ) yanına koşarak geldi. Peygamber efendimiz O'nu görünce "Ey Zübeyr! Ne var?" diye sordular. O da "Seni yakaladılar, bir zarar yaptılar diye içime doğdu" dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz, ona ve kılıcına duâ buyurdular.
İman edenler arttıkça Mekke'de müşriklerin müslümanlara yaptıkları işkenceler çok şiddetlendi. Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm ) Sahâbîlerinin işkenceler altında kıvrandıklarını görünce, "Siz, bari yer yüzüne dağılın!... Yüce Allah, sizi yine toplar!" buyurdu. Eshâb-ı kiram da ( radıyallahü anh ): "Yâ Resûlallah! Nereye gidelim?" dediler. Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm ) mübârek eliyle Habeş ülkesinin bulunduğu tarafa işâret ederek, "İşte oraya Habeş ülkesine gitseniz iyi olur. Habeş hükümdârının yurdunda hiç kimse zulme uğramaz. Orası doğruluk yurdudur. Allahü teâlâ, sizi belki orada ferahlığa kavuşturur!" buyurdu. Bunun üzerine, aralarında Hazreti Zübeyr bin Avvâm'ın da bulunduğu 15 kişilik ilk Muhacir kâfilesi, müşriklere (puta tapanlara) duyurmadan Mekke'den ayrıldılar. Habeşistan hükümdârı Necâşî, gelen muhacirlere çok iyi davrandı. Rahat ve huzûrlarını sağladı. Eshâb-ı kirama sorduğu sorulara olgun cevaplar alınca müslüman oldu.
Hazreti Ümmü Seleme diyor ki; "Biz Habeşistanda huzûr içinde yaşarken Necâşî'nin üzerine Habeş'ten bir adam geldi. Saltanatını elinden almak istedi. O adamın, Necâşî'ye üstün gelmesinden korkuyorduk ve çok üzüldük. Çünkü o hükümdâr olsaydı bize hayat hakkı tanımazdı. Necâşî de onun, üzerine yürüdü. Savaş Nil nehrinin öbür tarafında oluyordu. Durum çok kritikdi. Necâşî'nin galip gelmesini istiyorduk. Eshâbdan bazıları: "Kim savaş cephesine gidip bize haber getirecek" deyince; Hazreti Zübeyr bin Avvâm "Ben giderim!" deyince "Peki, sen git" dediler. O, müslümanların yaşı en genç olanı idi. Hazreti Zübeyr bin Avvâm'a bir su tulumu şişirdiler ve göğsüne astılar. Sonra Nil'in üzerinde yüzdü ve orduların karşılaştığı Nil'in öteki tarafına geçti. Onların yanında hazır bulundu. Biz ise Allahü teâlâya, Necâşî için düşmana galip gelmesi ve O'na memleketinde kalması için kudret vermesine duâ ettik. Biz durumun ne olacağını beklerken Zübeyr ( radıyallahü anh ) uzaktan göründü. Koşuyordu. O elbisesiyle işâret ediyor ve şöyle sesleniyordu: Müjde, Necâşî zafere erişti ve Allahü teâlâ onun düşmanını helak etti ve ona memleketinde kalmaya kudret verdi. Şimdiye kadar onun gibi sevindiğimizi bilmiyorum.
Necâşî, Allahü teâlânın izniyle o kâfiri mağlup ederek sağ sâlim sarayına döndü. Mekke'ye, Resûlullah'ın ( aleyhisselâm ) yanına gelene kadar biz onun yanında güzel bir hayat sürdük. Sonra Eshâb-ı kiram, Mekke'den Medine'ye hicret edince biz de Habeşistan'dan hicret ettik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahabe Efendilerimizin (r.a.) Mübarek Hayatları
EspiritualSahabe Efendilerimizin (r.a) ve Annelerimizin o güzide hayatları...