EBÛ EYYÛB-İ ENSÂRÎ - Eyyûb Sultân Hazretleri (r.a.)

35 3 0
                                    

Peygamberimizin ( aleyhisselâm ) mihmandarı, Eshâb-ı kiramın büyüklerinden. Ensârdandır. Türkiye'de "Eyyûb Sultân" olarak tanınır. Künyesi Eyyûb'dur. İsmi Hâlid olup, babasınınki Zeyd bin Kelîb, annesininki Hind binti Rebi'a bin Kâ'b idi. Baba tarafından, bin Zeyd bin Kelîb bin Salebe bin Abdi Avf bin Ganem bin Mâlik bin Neccâr; anne tarafından da Hind binti Rebi'a bin Kâ'b bin Amr bin İmrü'l-Kays bin Salebe bin Kâ'b'ın nesliyle Hazreti Muhammed ( aleyhisselâm ) ile birleşir. Hazrec kabilesine mensûbtur. Doğum târihi kesin olarak bilinmemesine rağmen, Medine'de Melik Tübbe'nin evinde doğdu. Melik Tübbe, Hazreti İbrâhim'in dininden olup, Yemen'de Resûlullahtan ( aleyhisselâm ) yediyüz sene önce yaşadı. Son Peygamber Hazreti Muhammed'in ( aleyhisselâm ) Medine'ye geleceğini devrin büyük âlimlerinden öğrenip, buraya gelerek, yerleşti. Resûlullah ( aleyhisselâm ) için dahi binalar yaptırıp, îmân ettiğini bildiren bir mektûb yazarak, bıraktı. Hazreti Resûlullah, Hicret-i Nebevî'den sonra Medine-i Münevvere'ye teşrîf edince, vaktiyle Melik Tübbe'nin yaptırdığı ve Hazreti Hâlid'in ikâmet ettiği evin bahçesine devenin çökmesiyle bu mektûb çıkarılıp, Peygamberimize ( aleyhisselâm ) arz edildi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) bir hadîs-i şerîfte "Tübbe'ye sövmeyiniz, çünkü O mü'min idi." buyurdu.

Hazreti -i Ensârî, Bi'setin onbirinci senesi (m. 620) Hac mevsiminde îmân ederek müslüman oldu. Bi'setin onikinci senesinde (m. 621) Hac mevsiminde ikinci Akabe Biatinde bulunarak, Resûlullahın ( aleyhisselâm ) sohbeti ile şereflendi. Eshâb-ı kiram ve Ensâr-ı kiramdan oldu. Hanımı Ümmü Eyyûb de (radıyallahü anha) Müslüman olup, Peygamberimize ( aleyhisselâm ) hizmet ile şereflendi. Üç erkek, bir kız çocuğu vardı. Eyyûb, Abdurrahmân, Hâlid erkek; Amre de kız çocuğudur.

Resûlullah ( aleyhisselâm ) Hicret'ten sonra ondört gün Kubâ denen yerde kaldı. Buradan Medine'ye hareket etmek üzere ana tarafından akrabası ve dayıları olan Neccâroğulları'na haber gönderdi. Neccâroğulları kılıçlarını kuşanıp geldi. Resûlullah ( aleyhisselâm ), Cuma namazını kılıp, Medine'ye hareket ettiler. Medine'ye geldiklerinde yolun iki tarafını dolduranlar "Resûlullah geldi! Resûlullah geldi!" deyip, sevinç gözyaşları döküyorlardı. Medine uluları Peygamberimizin devesi Kusva'nın yularına sarılarak: "Yâ Resûlallah, bize buyurunuz! Size yabancı olmayan, hürmet eden, düşmanlarınızla mücadeleye gücü yeten ailemizde misâfir olunuz!" diyorlardı. Resûlullah da "Deveyi kendi haline bırakınız. Çünkü, o me'murdur. Emîr olunduğu yere gider; ona yol veriniz!" diye onlara teşekkür ediyordu. Onlar da deveyi bırakıyorlardı. Deve, sonunda Neccâroğulları yurduna gelip çöktü. Peygamberimiz, "Akrabamız evlerinden hangisinin evi daha yakındır?" diye sorunca Neccâroğullarından -i Ensârî: "Yâ Nebîyyallah! Benim evim yakındır, işte şu evim, bu da kapı", diye göstererek Resûlullahı evine davet etti. Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) -i Ensârî hazretlerinin evinde Mescid-i Nebevî, hücreler ve odalar bitinceye kadar kaldı. -i Ensârî, O'nun gece bekçiliğini ve muhafızlığını yaptı. Kendisi, hanımı Ümmü Eyyûb Fâtıma ve annesi Hind ( radıyallahü anha ) gece-gündüz, Resûlullah'a ( aleyhisselâm ) hizmet ettiler. Böylece Mihmandarlık makamı, Hazreti Âdem'den (aleyhisselâm) kıyâmet gününe kadar, hiç kimseye nasip olmayan bir şeref, Hazreti -i Ensârî'ye nasip ve ihsân olundu. Evlerinde, şahıslarına pek çok hadîs-i şerîf söylenmiştir. İlk gün Medine ahalisi, Hazreti -i Ensârî'nin evine geldi. Gelenlerin içinde Musevî âlimlerinden Abdullah İbn-i Selâm da vardı: Abdullah bin Selâm, Hazreti Muhammed'in ( aleyhisselâm ) cemâl-i şerîfine bakıp; "Bu yüz yalancı yüzü değildir" diyerek, hemen müslüman oldu.

Buyurdular ki: Bir defasında Resûlullah ( aleyhisselâm ) ile Hazreti Ebû Bekir'e yetecek kadar yemek hazırlayıp, huzûrlarına götürdüm. Resûlullah ( aleyhisselâm ) "Yâ Ebâ Eyyûb! Ensâr'ın eşrafından otuz kişiyi davet et" buyurdu. Ben yemeğin azlığını ve belki Resûl-i ekrem ( aleyhisselâm ) bu yemeği çok zannettiler diye düşünürken tekrar, "Yâ Ebâ Eyyûb! Kureyş'in eşrafından otuz kişiyi davet et" buyurdular. Binlerce düşünce ile Kureyş'ten otuz kişi davet ettim, geldiler. O yemekten yediler, doydular. Bir mucize olduğunu anlayıp, imânları kuvvetlendi ve bir daha bîat ettiler. Gittiler sonra "Altmış kişi davet et" buyurdular. Ben mucize, olarak yemeğin azalmadığını gördüğümden, daha ziyâde sevinerek altmış kişiyi Hazreti Resûlullah'ın huzûruna davet ettim. Geldiler, o yemeklerden yediler. Hepsi Hazreti Resûlullahın mucizesini tasdîk ederek döndüler. Ardından: "Ensârdan doksan kişi çağır" buyurdular. Çağırdım, geldiler. Resûlullah'ın ( aleyhisselâm ) emri üzerine onar onar o sofraya oturup, yediler hepsi de bu büyük mucizeyi görüp, gittiler. Yemek ise benim götürdüğüm kadar, sanki hiç el sürülmemiş gibi duruyordu. Yine anlattılar; "Resûlullah'a ( aleyhisselâm ) dâima akşam yemeği yapıp, gönderirdik. Kalanını, bize geri gönderdiği zaman, ben ve Ümmü Eyyûb, Hazreti Resûlullah'ın elinin değdiği yerleri araştırarak, oralardan yer ve bununla bereketlenirdik. Yine bir gece, yapıp gönderdiğimiz soğanlı veya sarımsaklı yemeği Resûlullah geri çevirmişti. Onda elinin izini göremeyince, feryâd ederek yanına gittim. "Yâ Resûlallah! babam, anam sana feda olsun! Siz akşam yemeğini geri çevirdiniz. Fakat, onda elinin izini göremedim. Halbuki ben ve Ümmü Eyyûb, geri çevirdiğin yemekte elinin değdiği yerleri araştırmakta ve bununla bereketlenmekteydik." dedim. Resûlullah ( aleyhisselâm ) buyurdular ki; "Bu sebzede bir koku his ettim. Ondan yemedim. Ben melekle konuşan bir kişiyim." "O yemek haram mıdır?" diye sorunca, "Hayır! Fakat ben kokusundan dolayı ondan hoşlanmadım." buyurunca; "Senin hoşlanmadığın şeyden ben de hoşlanmam!" deyince Peygamberimiz ( aleyhisselâm ), "Siz onu yiyiniz." buyurdu. "Bunun üzerine biz de ondan yedik ve bir daha Resûlullah'a ( aleyhisselâm ) o sebzeden yemek yapmadık." Peygamberimizin Herise (keşkek) yemeğini çok sevdiğini Hazreti Eyyûb-i Ensârî hazretleri rivâyet etmiştir.

Sahabe Efendilerimizin (r.a.) Mübarek HayatlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin