Merhaba ejderha okuyucularım. Beni özlediniz mi? Ben hem sizi hem de yazmayı özledim. Merak etmeyin. Birkaç bölüm sonra kitabı bitireceğim. Ayrıca yb cumartesi gelecek. Azar azar yazıp tamamlayacağım. Uzun bir yb olacak inşallah. Odtü lü olmak biraz zor. Disiplin ve çalışma gerek. O nedenle sizi biraz boşladım. Özür dilerim. Umarım beni yalnız bırakmamışsınızdır. Fragmanda yazanlar biraz 40. Bölüm gibi oldu aslında. Çünkü ayrıca ödev yetiştirmeye çalışıyorum. Bu biraz acele bir bölüm oldu gibi ama umarım beğenirsiniz yine de.
Can
Birini en çok korktuğu şey ile baş başa bırakırsanız ne olur? Çığlık çığlığa kaçmaya çalışır değil mi? Peki ya bunu yapamayacak bir durumdaysa? O zaman ne olur? Delirir değil mi?
Kardeşimi en çok korktuğu şey ile baş başa bırakmıştım. Yalnızlıkla. Eğer ben öyle davranmasaydım, belki de o içimdeki dürtüye engel olsaydım böyle bir duruma düşmeyecekti.
Kaldığım yerden devam etmek, şu an daha zor, ama bunu yapmak zorundayım. Ailem için.
Her ne kadar kalp atışını duyup rahatlasam da ona ulaşmak zorundaydım. Tekrar karanlığa gömülmesi, özellikle hafızası kayıpken belki de bu çok kötü sonuçlar doğurabilirdi.
Bu nedenle hızla ona uzanmaya çalıştım. Bunu bir tek ben değil, Talha da denedi ama ikimizi de alev yakınca geri çekildik.
Bunlar olurken herkes gelmişti. Tabi Mert hariç. O hala mutfaktaydı sanırım.
Herkes korku ile birbirine bakıyor ve kimse bir şey söylemiyordu.
"Onu bu durumdan kurtarmamız lazım." Dedi Melisa mantıklı bir şekilde.
"Bunu bilmiyoruz mu sanıyorsun?" dedim sinirle. E n mantıklı kararları çoğunlukla ben versem de şu an sanki o mantığım kaybolmuştu. Biz o mantığı Miray'la kurardık. Ben her zaman ne mantık kurarsam kurayım, muhtemelen bu durumu önceden konuşmuş olurduk. O konuşmalar aklımda kaldığı için mantık kurabiliyordum. Biz o kadar çok şey hakkında konuşmuştuk ki, yeni Miray'a alışamıyordum. Şu an bunun daha çok farkındaydım. Aklıma hiçbir fikir gelmiyordu. Ve bana yardım edecek tek bir kişi bile yoktu belki de bu gezegende.
"Onu ateşte yakmayı deneyelim." Dedi Warlon.
"Bir işe yaramayacağının farkında değilsiniz sanırım. O ateşten bir kürede hapsedilmiş." Dedim sinirle. Sakin olmalıydım. Ben bunu söyler söylemez Melek kolumu tutmuştu. Onun dokunuşu beni sakinleştiriyordu. Warlon'un korkmuş yüzüne baktım ve, "Özür dilerim Warlon. Sakinleşmem lazım." Dedim üzgünce.
"Bence onu biran önce saraya götürmeliyiz. Oradaki doktorlar bize yardım edebilir. Babam da yardım edebilir. Ama nerede olduğunu bilmiyorum. Bizden önce çıkmıştı saraydan." Dedi Talha biraz korkuyla.
"Neden bu kadar korktun aniden?" diye sordum sinirle. Melek hızla elimi sıktı.
"Neden aniden bu kadar korktuğunu söyler misin Talha?" diye sordu Melek.
"Aklıma-" dedi ama daha cümlesini tamamlayamadan Mert içeri, "Sana harika bir şey hazırladım." Diyerek girdi.
Ama Miray'ı görmesi ile elindeki tabağın yere düşmesi bir oldu. "Ona ne oldu?" dedi sinirle.
"Biz biraz kavga ettik, sonra o-" dedim ama sözlerim Mert'in beni yakamdan tutması ile bölündü.
"Ne demek kavga ettik?"
"Küçük bir münakaşa." Dedi Melek.
"Küçük bir münakaşa da bu oluyorsa, büyüğünde ölür herhalde." Dedi Mert sinirle ve beni bıraktı. "En iyisi siz bana bunu doğru düzgün bir şekilde anlatın." Dedi Mert sakinleşmiş bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha Kız 4; Kan Kehanetleri
FantasyKehanetler, hepsi aslında gerçekleşecekti. Şu ana kadar gerçekleşen sadece başlangıç kehanetiydi. O da adı üstünde bütün kehanetlerin başlangıcıydı. Ilk kehanet unutmaktı. Ilk kehanet Kraliçe'nin başına gelmişti. Her şeyi unutmuştu. Peki nasıl hatır...