Merhaba, merhaba, merhaba ejderha okuyucularım. Nasılsınız? Bölümde bir çok ipucu var. O nedenle lütfen dikkatli okuyun. Diğer bölümün ne zaman geleceğini bilmiyorum maalesef ama merak etmeyin. Ani bir sürpriz yapıp yayımlayacağım. Ne zaman olur bilmiyorum. Bu nedenle üzgünüm. O kadar alışmışım ki İngilizceye, İngilizce yazmaya başlayacağım. Yakında belki tekrar bir video çekmeye başlarım. Sorularınız varsa alabilirim. Neyse. Hepinize iyi okumalar. Fesatlı günler dilerim. Ayrıca bana birkaç tane İngilizce hüzünlü şarkı önerebilir misiniz? Şimdiden teşekkürler.
Talha
Belki de şu an yazması gereken kişi ben değilim. Çünkü siz Miray'a olacakları merak ediyorsunuz. Muhtemelen şu anda beni kınıyorsunuz da. Çünkü nelere olacağını hatta bu kitabın sonunu bile biliyorum. Alında bu gelecekten yazılan bir kitap. Herkes ama herkes bir şeyler yazmak istiyor buna. Miray'da dahildi buna.
Belki de anılara dalmadan hikayeye devam etmek en iyisi. Belki şu an spoyler falan bekliyorsunuz benden ama aslında dikkatli bakarsanız her şeyi görürsünüz diye bir laf var.
Neyse, devam etmeliyim.
Yolda, her ne kadar olanları düşünmemeye çalışsam da aklıma türlü türlü şeyler geliyordu. O kadar korkunç şeyler vardı ki, asla düşünmemem gereken. Çünkü eğer onlar gerçek olursa, gezegenin, gezegeni bırakın, halkın, halkı bırakın, ailesine ne olacağını düşünmek bile istemiyordum.
Derin bir nefes aldım ve aklıma Melisa'yı getirip sakinleşmeye çalıştım. Sonra ne yaptığımı anlayıp vazgeçtim. Bu kız da benim ilgimi çeken ne vardı ki? İlgi çekici-durun. Bunları düşünecek vaktim yok. Kraliçemiz için endişelenmeliydim.
Ama aklım ona kaymadan duramıyordu. Sadece vücudunu değil, her ne kadar kendimi bunu düşündürtmeye çalışsam da, bütün hücrelerine kadar onu istiyordum. Ne kadar yanında kalıp, onun mimiklerini, onun zarif hareketlerini izlersem, o kadar bağlanıyordum ve içimdeki bir boşluğu doldurmaya başlıyordu. Ama o garip bir şekilde beni hep geri itiyordu. Sanki tek istediği bedenimdi. Peki bu bana yeter miydi?
Yeteceğini hiç sanmıyordum. Şu an bile düşüncesi bile iyi hissettirse de onun yanında olup, onun düşüncelerini duymak çok ayrı bir şeydi.
Sonunda düşüncelerimden kurtulmak için yerine gelmiştim. Baştaki kadın, Awen, yine kırmızılar içindeydi, oturmuş beni bekliyordu. Ve yüzü bembeyazdı nedense. Korktuğu o kadar belliydi ki, ona buluşmak istediğimi gizlice haber verdiğimde başta beni başka biri sanmıştı ama geçen toplantıda olanları ve Kraliçenin de o toplantı da olduğunu söyleyince, bir de tarif edince anlamıştı kim olduğumu. Hatta ona özel belgemi göstermek zorunda kalmıştım. Bu belgeyi sadece kraliyet yetkililerine gösterebilirdik ama özel durumlarda gösterme hakkımız vardı.
"Komutan." Diyip selam verdi sessizce Awen.
"Awen sana acil bir mesaj iletmek üzere geldim. Kraliçemizin durumu pek iyi değil. Bir an önce şu içeri girme kısmını halletmek zorundasınız. Yoksa çok kötü şeyler olabilir." Dedim.
"Belli zaten komutan." Dedi Awen havaya bakarak. Hava daha öğlen olmasına rağmen çok kararmıştı. Ayrıca havada dondurucu bir soğuğun sesi vardı. Bu sesi, o fısıltıyı duyabiliyordunuz.
Awen hızla bana baktı ve, "Tam olarak ne oldu?" diye sordu aniden. O an gözlerinde sanki başka birini gördüm. Çok bilge birini, Miray'ın Selina teyzesine benzeyen birini.
"Can ile yani Dük ile kavga ettiler, Dük onu ateş yakmaya zorladı. Kraliçemiz yakamadı. Ondan sonra kendini ateşten bir küreye hapsetti bilinçsiz olarak. Ama Kral onu kucaklayıp çekti ordan. Tek bir sorun var. Kraliçemiz hala bilinçsiz durumda. Ona ya ancak babam, ya da saraydaki kişiler yardım edebilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha Kız 4; Kan Kehanetleri
FantasiaKehanetler, hepsi aslında gerçekleşecekti. Şu ana kadar gerçekleşen sadece başlangıç kehanetiydi. O da adı üstünde bütün kehanetlerin başlangıcıydı. Ilk kehanet unutmaktı. Ilk kehanet Kraliçe'nin başına gelmişti. Her şeyi unutmuştu. Peki nasıl hatır...